Hükümet Programı ve muhalefet

Türkiye Büyük Millet Meclisimizde hafta başı başlayan 61. Hükümet Programı görüşmeleri tamamlandı.
Başbakan Tayyip Erdoğan elli dakikalık konuşmasında, siyasetçilerin söylem ve eylemlerine hakemlik yaptığını belirterek, 12 Haziran seçimlerinin neticelerini değerlendirdi. CHP’ye “Yüzde 26
alacaksın asıp keseceksin”, MHP’ye de “Yüzde 13 alacaksın asıp keseceksin” diyerek “Yok böyle bir şey,
egemenlik kayıtsız şartsız milletinse buna teslim olacaksınız” dedi ve yeni bir sayfa açarak “Anayasayı birlikte yapalım ve uzlaşı dilimizi kullanalım” teklifini yaptı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 40 dakikalık konuşma süresinin tamamını, “tutuklu milletvekilleri, demokrasi, seçim barajı ve özel yetkili mahkemeler” konularına ayırdı:
“Biz kaybetsek de demokrasi
kazansın” diyerek, Anayasa “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz, biz kimseyi suçlu görmemeliyiz ki demokrasi gerçek anlamda uygulansın, yargıya
müdahale etmeyeceğiz. Ne yargı
üzerindeki ne de yasama üzerindeki vesayeti kabul etmeyiz. Demokrasi önünde bir bedel ödenecekse,
ödemeye hazırız. Yeter ki ülkemize demokrasi gelsin” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hükümet programı
üzerindeki konuşmasında şu mesajları verdi: “Son yemin ve boykot krizinde partimizin tavrı kıymetlidir. Partimiz de cezaevinde bulunan milletvekilimizi bahene ederek yemin etmeseydi Meclisimizin hali ne olurdu? Yeni Anayasa’ya etnik kimlikle, girecek mi? Tavrımızı vereceğimiz yanıta göre oluşturacağız. Eğer İmralıyla görüşmelerde, terörle mücadele edileceğini ifade eden bir cümlenin Hükümet programına konulmaması söz verilmişse, bunu ne milletimiz bağışlayacak ne de Allah af edecektir. Milletvekili yemin merasimindeki boykot ve protesto girişimleri maalesef gazi meclisin manevi şahsiyetini rencide etmiştir.”
Sayın okurlarım parti liderlerimizin Hükümet programları ile görüşlerinin özetlerini, beraberce izledik. Şimdi de bir başka konuyu dikkatinize getirmek istiyorum.
Geçen cumartesi günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP Genel Başkan yardımcısı Gürsel Tekin ve Genel Sekreter Billun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak da Ataşehir’deki Nazım Hikmet Parkı ve heykeltraş Hüseyin Yüce tarafından yapılan Nazım Hikmet Heykeli’nin açılışına katıldılar. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Nazım Hikmet yıllar yılı özgürlük mücadelesi verdi. İnsanlık için şiir yazdı. Hapishanelerde süründü. O
bir özgürlük tutkunuydu” dedi ve birçoklarımız gibi Nazım Hikmet’i tanımadığını ortaya koydu.
Halbuki, Nazım Hikmet 1924 yılında birinci defa Rusya’ya kaçıp yurda dönükten sonra değişik suçlardan Askeri Mahkemece ağır hapse mahkum ediliyor.
“Ben Sovyetler Birliği’nin çocuğuyum. Stalin benim göğümün ışığıdır, fikirlerimin kaynağıdır. Beni O yarattı. 19 yaşımdan beri yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım” diyen, Mustafa Kemal Atatürk’e “Burjuva Kemal” diye hitap eden Nazım Hikmet, Stalin’in öldüğü gün de “Seviyorum Onu, Karl Marks’ı, Lenin’i, Engels’i sevdiğim
gibi” demiştir.
1950’li yıllardaki “Genel Af”tan yararlanarak Bursa Cezaevi’nden çıktıktan sonra, İstanbul Boğazı’ndan geçen bir Romen gemisi ile üçüncü kere “vatan” kabul ettiği SSCB’ye sığınmıştır. Ömürünün sonuna kadar da Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin emrine girmiş, ganimetlerinden istifade etmiş, bir aparatman dairesinde ve bir villada yaşam sürerek maaşını da muntazam almıştır.
Rahmetli Muzaffer Özdağ, 1996 yılında “açık mektup” yazarak hepimizi “Göreve Çağrı” kitabı ile uyarmıştı. Yine rahmetli Mehmet Gül kardeşimiz 530 sayfalık eseri ile Nazım Hikmet’i her yönüyle ortaya koymuştur. İkisinin de ruhu şad olsun.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları