İçimizdeki Rusçuklar - Kerim Yılmaz

İçimizdeki Rusçuklar - Kerim Yılmaz
Putin dahi falan değil delinin tekidir. Hesaplayamadığı bu tepkiler savaşı kazansa dahi Rus halkının yıllarca sürecek aleyhine sonuçlara gebedir. İlk kez bu kadar birliktelik sergileyen modern dünya da artık dikta eğilimli liderlerle arasına mesafe koyma zamanının geldiğini anlayacaktır...

Eskiden köylerde iş olmayan vakitlerde çoğunluğu yaşlılar biraraya gelince mevzu olsun diye ''''Uşak Alaman''la Urus harbe girse, sen kimi tutarsın, biz kimi tutarız'''' gibi akıllarınca beyin fırtınası (!) yaparlardı.

Rusya''nın Ukrayna saldırısından sonra çoğu içimizdeki zihnen Rus kökenli başlattığı, neymiş NATO Rusya''yı çevreliyormuş da, orada ne işi varmış da ve benzeri argümanlarla Putin haklı vs gibi saçma sapan yorumlar ve hatta zalim Çar''ı alkışlayanlar var.

En açık ve katı gerçeklik şu; Putin BM üyesi bağımsız, saldırgan olmayan kendi halinde bir ülkeye durduk yerde “böyle bir ülke yok zaten” diyerek vahşice saldırdı.  

Bunu anlamak için çok zeki olmak gerekmiyor. Lanetlemek için de sağcı, solcu, NATO''cu, Avrasyacı, ya da derin komplocu takılıp uluslararası siyaset bilmek gerekmiyor. Saldırgan Rusya''yı lanetlemek, vatanını savunan mazlum Ukrayna''nın yanında olmak için sadece “insan” olmak yetiyor ve gerekiyor. 

Dün gurup konuşmasında Meral Akşener doğru tahlil ve ilginç bir örneklemeyle saldırgan Putin''e karşı sert tepki konulmasının uzun vadede ülkemizin ve bölgemizin barış ve huzuru için gerekli olduğunu söyledi. Komplo teorilerini sevmem ama hadi bizim yaşlı köylüler gibi senaryo yazalım.  

Bakın Putin 2008''de Gürcistan''ı tehdit ile Aphazya ve Güney Osetya''yı aldı. Tarihte Türk toprağı olan Kırım''ı 2014''de ilhak etti. Yeterli tepki konmadığı için bugün, sen NATO''ya girecekmişsin bahanesiyle Ukrayna''yı işgal ediyor.

Yarın Türkiye ile çok sıkı ilişkilerin var, tek millet iki devlet ne demek o bir NATO ülkesi bahanesiyle Azerbaycan''ı işgale kalkışsa ne diyeceksiniz?  

Uluslararası hukukun bağımsız bir devlet olarak tanıdığı BM anayasasına göre meşru ve kayıtlı bir ülke başka bir uluslararası sözleşmeye taraf veya pakta katılma hakkına sahip olamaz mı?

Tarihte hep beraberdik bizden ayrıldı öyleyse bizim istemediğimiz bir pakta giremez demek özgürlüğüne ve dahi egemenliğine ağır ve haksız bir saldırı değil mi? Öyleyse bizde yüzyıl önce bizim olan topraklardaki bugünkü ülkelere ayar mı verelim?  

Bizde dahil tüm devletlerin bagajlarında bugün iyi diyemeyeceğimiz olaylar vardır. Bugün demokrasi ve insan hakları savunucusu olan Batı elbette ki melek değildir. Ortaçağ Avrupası zifiri karanlıktır. İkinci Dünya savaşının sebebi ve zemini Avrupa''dır.

ABD yıllarca süren Kuzey-Güney savaşından sonra bir araya gelen devletçiklerden ibarettir. Bütün medeniyetlerin tarihlerinde savaşlar, zulümler vardır. Batı çağımızda da teknoloji kullandığı için çok daha büyük savaşlar, zulümler yaptı.

Sarışın ve mavi gözlü olmayanlara bakışı hala önyargılı ve hastalıklıdır. Ama bu Ukrayna''ya saldıran Rusya ile Doğu Türkistan''a soykırım uygulayan Çin''i günahlarını hafifletmez, saldırganlıklarını da asla meşru kılmaz.  

Bir batı kurumu olan NATO savunma paktıdır. Girişimiz de o dönemdeki Rus tehdidiyle olmuştur. Coğrafyamızın netamesi açık savunma zorluğumuz da vakıadır. Keşke demokrasisi katılımcı ve çoğulcu, insan hakları ve özgürlükleri sağlam korunan, modern çağdaş düşünceyle yönetilen ve mutlaka üst seviyede teknoloji üreten en gelişmiş silahlara sahip ordusu olan bir ülke olsak da kimseye muhtaç olmasak.

Bizim için NATO''culuk ya da karşıtlık bir ideoloji meselesi değil, gerçekliğin kabulüyle kendimizi geliştirmeye temel çerçeve olmalıdır. Yoksa bir de bu sebeple ayrışır, debelenir dururuz. 

Putin dahi falan değil delinin tekidir. Hesaplayamadığı bu tepkiler savaşı kazansa dahi Rus halkının yıllarca sürecek aleyhine sonuçlara gebedir. İlk kez bu kadar birliktelik sergileyen modern dünya da artık dikta eğilimli liderlerle arasına mesafe koyma zamanının geldiğini anlayacaktır.

Tarihi bu kırılma sonrası oluşacak yeni paradigma eski usul soğuk savaş döneminden farklı olarak, demokratik ülkelerin daha çok dayanışmasıyla birinci sınıf, otokrat ve ilkel kralcıkların ülkelerinin oluşturduğu ikinci sınıflı bir düzen oluşacak. Biz demokratik hukuk devletinden yana ve bu anlamda hür dünya tarafında olmalıyız.