İfade ve basın özgürlüklerinde 'çoğulculuk' vurgusu

Anayasa Mahkemesi'nin geçtiğimiz hafta verdiği FETÖ bağlantılı suçlamalarla yargılanan sanıklar hakkındaki kararların, alt mahkemelerce uygulanmaması büyük ses getirdi. Pazar günkü yazımda bu konuyu, hukuki boyutuyla birlikte ele aldım. Ancak alt mahkemenin kararı kadar, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar da konuşulmalı. Çünkü Anayasa Mahkemesi bu kararlarında, ifade ve basın özgürlüğü nedeniyle tutuklu bulunan herkes için önem arz edecek birçok ölçütü açıklıyor.

Öncelikle yöneten çoğunluğun kulağına küpe olması ve muhalefetin hislerine tercüman olması açısından Anayasa Mahkemesi'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararlarından bir alıntı paylaşmak istiyorum sizlere:

"Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik demokratik toplum düzeninin olmazsa olmaz koşullarındandır. Bunların olmadığı bir toplum düzeninin "demokratik" olduğundan söz edilemez. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin -en başta- her türlü barışçıl düşüncenin serbestçe ifade edilebilmesinde kendisini göstermesi gerekir. Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında -AİHM kararlarına atıfla- vurgulandığı üzere bu serbestlik, yalnızca lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da önemsiz görülen bilgi veya fikirler için değil toplumun bir bölümünün veya devletin aleyhinde olanlar, onları rahatsız edenler için de geçerli olmalıdır."

İşte, ifade ve basın özgürlüklerinin önemini bu sözlerle belirtiyor Anayasa Mahkemesi. Dünyada basın özgürlüğünde 155. sırada olan bir ülkeyiz, dünya üzerinde hürriyeti sınırlanan 172 gazetecinin 39'u bizim ülkemizden. O yüzden bu ifadeler bizim için önemli. (Sayılar, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün güncel verilerinden alınmıştır.)

Anayasa Mahkemesi, Altan ve Alpay kararlarında, sadece yazdıkları yazılar ve yaptıkları konuşmalar nedeniyle tutuklanmalarının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğine hükmetti.

Evet, Anayasa, ifade ve basın özgürlüklerinin belli koşulların varlığı halinde sınırlanabileceği hükmünü içermektedir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararlarında "ifade ve basın özgürlüklerine müdahalenin kanunda öngörülmüş ve Anayasa'da belirtilen sebeplere bağlı olarak yapılmış olması Anayasa'ya uygun olması için yeterli değildir" diyerek ifade ettiği gibi, ifade ve basın özgürlüklerine müdahale için bazı ölçütler bulunmaktadır:

Müdahale, öncelikle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalı; zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Anayasa Mahkemesi, ezcümle, bu niteliklere haiz olmayan bir tedbirin, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olamayacağını belirtti.

Ayrıca gazetecilerin haberlerinde, yazılarında ve konuşmalarında yer verdikleri ifadelerin değerlendirilmesinde bu ifadelerin hangi bağlamda kullanıldığına bir bütün olarak bakılmalı, dedi ve Alpay kararında bu değerlendirilme için net bir hukuki ölçüt ortaya koydu. Anayasa Mahkemesi, yazıların, yargılandıkları kapsamda suç unsuru olabilmesi için "hükümetin zorla uzaklaştırılması gerektiği yönünde" içeriği olmasını aradı.

Mahkemeler, verdikleri tutuklama kararlarında, olağanüstü hal döneminde temel hak ve özgürlüklerin durdurulması ve sınırlandırılmasını öngören Anayasa madde 15'i dayanak göstermişlerdi. Ancak Anayasa Mahkemesi söz konusu ihlal kararlarında, 15. maddeden önce temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaları, tutuklama nedenleri ve ölçülülük ilkesi kapsamında değerlendirdi.

***

Özgürlük asıl, özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler istisnadır. Aslen istisnai bir tedbir olan "tutukluluk" ülkemizde adeta cezaya dönüştürülmüştür. Bu yanlıştan dönülmesi yargının demokratik işleyişi için elzemdir.

Tutukluluk süresinin uzun olması da Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararına rağmen sanıkların halen tutuklu olması da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. ve 6. maddesinin ihlali demektir. Alt mahkemelerin bir an evvel Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını uygulamaya sokarak, hem ulusal hem de uluslararası hukuku ihlal eden yaklaşımını terk etmesi gerekir.

***

"Özgür basın iyi ya da kötü olabilir, ama özgürlük olmayınca basın ancak ve ancak kötü olacaktır!" Albert Camus

Yazarın Diğer Yazıları