İhanet, gaflet, suikast!..

"Türkiye'de özellikle son on yıldır tarikat, siyaset ve ticaret üçgeni var... İslamcı ideoloji veya tarikatlar yasaları aşan bir ayrıcalık sahibi oluyor. Bu nedenle devlet eliyle laiklik yok ediliyor."

Uğur Mumcu yukarıdaki konuşmayı, 30 yıl önce Nazlı Ilacak'la birlikte katıldığı bir televizyon programında,

"Laikliğin tehlikede olduğunu düşünüyor musunuz" sorusuna yanıt verirken yapmıştı...

Mumcu, 1993 yılında yazdığı bir yazıda ise şu saptamalara yer vermişti; "Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve cumhuriyete karşı ayaklanacaklar."

Asıl konumuz Nazlı Ilıcak'ın da, Mumcu'nun yazdığı gazetenin de FETÖ bataklığına bulaşmasının kaderin cilvesi olup olmadığı meselesi değil!!!

Uğur Mumcu'nun tarikat- siyaset ilişkileri ile bunların laiklik üzerindeki dayatmalarına dikkat çektiği dönemlerde, dinci terör İslami Hareket'ten Hizbullah'a dönüşmüş ve Güneydoğu'da, bir yandan kendi aralarında kavgaya başlamış, bir yandan da PKK'yla çatışmaya girişmişlerdi...

O dönemde emperyalist güçlere dayanan terör örgütlenmeleri dikkat çekerken; ikisi dinci- biri Maksist örgüt bir yandan Güneydoğu'da kan deryası oluştururken, diğer yandan da Batıdaki aydınlara suikast planları yapıyorlardı...

Ne tuhaf ki, PKK'nın arkasındaki karanlık unsurlar ve Öcalan'ın

ilişkileri ile ilgili kitap yazarken öldürüldü Uğur Mumcu...

Ve ne tuhaf ki, Güneydoğu'da Hizbullah'ın temellerini de atan İslami Hareket adlı örgütün militanları tarafından bombalı saldırıyla katledildi ünlü yazar...

Karanlığa kurban gittiler...

Mumcu cinayetinin perde gerisinde İslami Harekat gibi örgütlerin taşeron olduğundan kuşku yok... Ancak ne taşeron grupların bağlantıları deşifre edildi, ne de bu suikastin perde gerisindeki emperyalist tezgah...

Yargı ve güvenlik ağı içersindeki koordinasyon sıkıntısı mı dersiniz, yoksa bu suikastin aydınlanmasını engelleyen karanlık unsurların çabaları mı bilinmez ama, devletin Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden ders almadığı daha sonra yaşananlardan çok net ortaya çıktı...

Mumcu'nun ısrarla dikkat çektiği tarikat- cemaat- örgüt bağlantılarını arkasına alan radikal dinci gruplar İslami Hareket'ten sonra Hizbullah üzerinden Güneydoğu'da terör estirmeye devam ettiler... Mumcu'nun öldürülmesinden sonra geçen 7 yıllık sürede hem Hizbullah'ın fraksiyonları içinde, hem de bu örgütün PKK ile giriştiği savaşta yüzlerce kişi can verdi...

farac1-001.jpg

Ancak salt "PKK ile mücadele ediyor" iddiasıyla örgütlenmesine ve 20 bin kişilik silahlı güce ulaşmasına göz yumulan Hizbullah, sonuçta tavizlerle büyütülen silahını devlete çevirmekten kaçınmadı...

Güneydoğu'da 6 polis memurunun örgüt tarafından şehit edilmesinin ardından, dinci örgüt ancak uluslararası istihbarat birimlerinin planlayabileceği profesyonelce bir yöntemle Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunu da Diyarbakır'ın ortasında şehit etti...

Ne tuhaf ki, bu suikast Uğur Mumcu'nun katledildiği 24 Ocak gününe denk geldi!!!

Gaffar Okkan'ın "Hizbullah bilgi bankası"nı ele geçirmesi ve örgüt bağlantılarını çözmesinin ardından intikam planları yapan Hizbullah, 24 Ocak 2001 günü suikasti gerçekleştirmiş ve Türkiye büyük bir şok yaşamıştı...

Evet; 30 yıl önce tarikat- siyaset- dinci terör üçgenine dikkat çeken Uğur Mumcu'dan sonra Hizbullah'la en büyük mücadeleyi yürüten bir emniyet müdürünün yine bir 24 Ocak günü katledilmesi rastlantı değil...

Dinci örgüt Okkan'a yönelik suikasti, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürüldüğü 17 Ocak tarihine denk getirmeye çalışırken, yoğun güvenlik önlemleri nedeniyle harekete geçememiş ve saldırı 24 Ocak günü yapılabilmişti...

Dinci terör pusuda!..

Bugün hem Uğur Mumcu'nun hem de Ali Gaffar Okkan'ın ölüm yıldönümleri...

Devlet ne Uğur Mumcu'nun, uğruna can verdiği uyarılardan ne de Gaffar Okan'ın, Mumcu'nun uyarılarından da yola çıkarak, canı pahasına yürüttüğü mücadeleden sonra uyanabildi...

İşte bu yüzden, Türkiye'de terör örgütlerinin tehdidi açısından 30 yıl öncesinden çok farklı bir süreç yaşanmıyor...

İslami Hareket gitti El Kaide geldi, Hizbullah gitti IŞİD geldi...

Selefi örgütler hem Güneydoğu'da yüzlerce hücrede yapılanarak eylemler yapıyor, hem de Batı kentlerinde bombalı saldırılar düzenlerken, bir yandan da suikast planlarından vazgeçmiyor!!!

İşte Ayasofya'nın açılmasından birkaç gün önce, İstanbul'da kalaşnikoflu bir IŞİD teröristinin suikast planının bozulması da tesadüf değildi!..

Ne ilginç ki, son günlerde Uğur Mumcu'nun katledildiği Ankara'nın göbeğinde IŞİD'in çok sayıda hücresi deşifre edildi ve "suikast planları" ele geçirildi!..

Uğur Mumcu'nun ve Gaffar Okan'ın mücadelesi ve uyarıları yaşamlarına neden oldu ama hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye Cumhuriyeti bu kahredici suikastların sonuçlarından zerre kadar ders almadı...

Söyler misiniz; Mumcuların, Okkanların katledildiği bir ülkede hem tarikat ve cemaatlerin, hem de kılık ve isim değiştiren dinci terörün halen pusuda olabilmesi kimin gafletidir acaba?..

Yazarın Diğer Yazıları