İki devletlilik

18 Kasım tarihli Simerini gazetesinin başyazısı AKEL’e (dolayısı ile Hristofyas’a çağrıda bulunuyor;)  “Rum gençliği iki kesimli federasyon istemiyor; iki devletliliği tercih ediyor. Rum halkı da federasyonu öngören Annan Planını %77 oyla ret etmek suretiyle, bu gün görüşmekte olduğunuz iki kesimli federasyonu ret etmişti. Hâlâ halkın ret ettiği bu formülü görüşmenin ne yararı var? Halkın ne istediğini öğrenmek istiyorsanız geliniz bu konuda referanduma gidelim, halka iki kesimli federasyon isteyip istemediğini soralım”  diyor.
Geçenlerde AKEL’in Genel Sekreteri de bir açıklama yaparak  “federasyon’a hayır, iki ayrı devlet’e evet”  diyen kesime  “böyle yapmakla görüşmeleri kötü yönde etkiliyorsunuz”  demek zorunda kalmıştı. Yine Rum tarafında yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın büyük bir çoğunluğu federasyon görüşmelerini desteklemiyor ve ayrı devlet isteyenlerin sayısı %60’lara yükselmektedir. Bizde de  “iki ayrı devlet, iki komşuluk, işbirliği”  öngören ve garantilerin devamından yana olanların %70’leri aşmakta olduğu görülmektedir. Konu, 46 yıldır Kıbrıs meselesinin hallini, eli kanlı, suçlu Rum idaresini  “meşru hükümet”  olarak tanımakta ısrar ederek engellemekte olan ABD ile garantör İngiltere’nin insafa gelerek iki halkın iki ayrı devlet yönündeki iradesine saygı göstermelerindedir. Rum halkının %40’ından fazlası, gençliği teşkil eden %65 kısım  “Türklerle bir arada yaşamak istemiyoruz”  diyor. Kıbrıs meselesinin 1974’de  “işgal”  ile başladığına inandırılmış olan bu insanlarla iç içe yaşamanın tehlikelerini bir yana bıraksak bile, tatsızlığını düşünmek bile Talat-Hristofyas görüşmelerinin sonucuna endişe ile bakmamız için yeterlidir. Simerini Rum tarafına  “Rum ve Türk gençlerini Amerika’nın parası ile Trodos’a kampa götürmekle gerçekleri değiştiremezsiniz”  diyor.
Bu manzaraya bakalım: Rum tarafında şehitliklerimiz, mezarlarımız yıkılmakta; biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin doğuşunu kutluyoruz, Rum tarafında, göğüslerinde EOKA-ENOSİS yazılı, ellerinde Yunan bayrakları taşıyan gençler  “kahrolsun KKTC”  diye bağırmakta, ellerine geçen Türk aracını perişan etmektedirler. Biz EOKA canileri diyor ve şehitlerimizi anıyoruz, onlar EOKA’yı Enosis için mücadele eden kahramanlar olarak selamlıyor ve Rum basınından öğreniyoruz, Rum tarafında ikinci yer altı teşkilatı kurulmuş ayrıca EOKA mensupları partileşmeye başlamışlardır.
Bütün bu gelişmeleri, Kilise’nin rolünü, Milli Konseyin kararlarını es geçerek yapılacak bir anlaşmanın Kıbrıs Türkleri için felaket olacağını görmezlikten gelenlere fazla birşey söyleyemeyiz, ancak bunu gören herkesin saflarını sıklaştırarak el birliği ve işbirliği yapmaları, halkı aydınlatmaları şarttır. Kalıcı Barış olacaksa, bunun temelinde eşitliği, sınırları, hak ve hürriyetleri perçinleyen egemenliğin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin var olması gerekir. Garantilerin, Türkiye, AB üyesi oluncaya kadar olduğu gibi devamı ise, kaçınılmaz bir gereksinmedir. İki bağımsız devletin insanları kendilerini güven içinde hissedecek; güvenlik, birlikte işbirliğini kolaylaştıracaktır.

Yazarın Diğer Yazıları