İki raporla Türk yargısının gerçeği

Malumunuz, Adalet Bakanlığı beş yılda bir uluslararası standartlarda yargı sistemi için "Yargı Reformu Stratejisi" hazırlayıp, yargıda iyileşmeyi hedefleri taşıyan bu stratejiyi yayınlıyor. 2019 yılı hedeflerinin açıklanması için ise kasım ayından beri bekliyoruz. Açıklanması devamlı ertelenen stratejiye dair açıklama Adalet Bakanı tarafından bu hafta yapıldı, yayınlanmasının da eli kulağındadır.

Ancak 2009 ve 2014 yıllarında yayınlanan son iki reform stratejisini detaylı inceleyen biri olarak, bu stratejiler için net olarak şunu söyleyebilirim ki… Evet, aradan geçen beş yıl içerisinde konulan hedeflerden adliye binaları gibi daha teknik konularda olanlar gerçekleştirilmiş (büyük adliye binalarını da faydalı bulmuyorum aslında ama o başka bir konu) ancak esas problemlerde hep daha kötüye gidiş yaşanmış. Yani, 50 hedef konulduysa 20'si yapılmış ama yargının esas problemi o gerçekleştirilen 20'li değil.

Özetle demem o ki; esas meseleye odaklanmayacaksak, bunca hedefi yazmanın yayınlamanın bir manası yok. Sistemin her geçen gün daha kötüye gittiğini artık adliyeye hiç yolu düşmeyen kişi dahi söylüyorsa; "hak-sızlık", "adalet-sizlik", "hukuk-suzluk" gibi kelimeler hukukçu olmayan insanların dahi gündemindeki kelimeler haline geldiyse hedeflere harcanan zaman, kayıptan başka bir şey değildir.

Yargı bağımsız olmadıktan sonra adliye binası geniş olmuş neye yarar!

Strateji ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeyi, bu seneki yayınlandıktan sonraya bırakıp; gelelim Türkiye'de yargının durumunu uluslararası alanda gözler önüne seren iki önemli rapora…

Yargı Bağımsızlığı Raporu

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından "2018 Küresel Rekabet Raporu" açıklandı. Türkiye'nin 140 ülke arasından 61'inci sırada yer aldığı raporda, yargı bağımsızlığı da değerlendirildi.

Yargı bağımsızlığı sıralamasında ilk üç: Finlandiya, İsviçre ve Yeni Zelanda… Almanya 25'inci, İngiltere 13'üncü, Fransa 28'inci, Azerbaycan 49'uncu, ABD ise 15'inci sırada… Hatta biraz da farklı ülkelere bakarsak… Bangladeş 93'üncü, Kosta Rika 37'inci, Etiyopya 76'ıncı, Uganda 91'inci, Nepal 88'inci sırada…

Türkiye'nin yargı bağımsızlığı kategorisindeki sıralaması ise 111!

Gelelim diğer rapora…

Dünyada Özgürlük Raporu

Bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Freedom House her yıl olduğu gibi, bu yıl da "2019 Dünyada Özgürlük Raporu"nu yayınladı. Ülkelerin özgürlük performansını, ifade özgürlüğü, seçim süreci, siyasi çoğulculuk, hukukun üstünlüğü gibi alt başlıklardan oluşan 25 farklı kategoride değerlendirmeye tabi tuttuğu raporda; değerlendirilen 195 ülkenin 86'sı özgür, 59'u kısmen özgür, 50'si özgür olmayan ülke olarak listeledi. (Bu arada belirtelim, söz konusu kategorilerde değerlendirme, 0 ile 4 arasında bir puan verilerek yapılıyor.)

Listenin başları yine alışık olduğumuz ülkeler: İsveç, Norveç ve Finlandiya. Suriye, Türkmenistan ve Eritre de listenin son üçlüsü.

Özgürlük raporunu, "yargı" konulu yazı ile bağdaştıramadıysanız öncelikle şunu söyleyeyim: Yargı bağımsız değilse, hiçbiriniz özgür değilsiniz demektir!

Zira Özgürlük raporunda da yargı bağımsızlığı değerlendirme alınan alt kategorilerden ve Türkiye'nin Yargı Bağımsızlığı puanı 4 üzerinden 1. Dolayısıyla rapor sonucu sınıflandırıldığı başlık da "özgür olmayan ülkeler" başlığı. Geçen sene "kısmen özgür ülkeler"den gerilediğimiz bu başlıktaki yerimizi, 1 puan daha kaybederek koruyoruz(!).

Aslında iki rapor üzerinden yargının gerçeğini sunacaktım ama bir tane de bonus olsun: "2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksi"nde de 126 ülke arasından 109'uncu sıradayız. Nijerya'nın bu endekste 106'ncı sırada olduğunu söylersem durumun vahametini daha iyi açıklamış olurum sanırım…

Aslen bu üç rapor da yeni bir şey söylemiyor; zaten bildiğimizi ortaya koyuyor ve bunu yaparken çağdaşlarımızla aramızdaki farkı ortaya çıkarıyor.

Tüm bu durumunsa belki de tek çözümü var… 50 tane 100 tane hedef belirlemeye gerek yok; yargı kurumlarına atama sistemi siyasetten arınsa ve atananlara hukuki güvence sağlansa kâfi.

Günün sözü:

"Özgürlük ve hukuk ikiz kız kardeşlerdir. Özgürlük sadece sağlam bir düzen içinde gerçekleşebilir." Friedrich EBERT

Yazarın Diğer Yazıları