İki risk; hiperenflasyon ve dış borç iflas riski

İki risk; hiperenflasyon ve dış borç iflas riski

Ülkelerin siyasi geçmişini yeniden şekillendirmek mümkün değil. Ancak biz geçmişten ders alarak aynı yanlışların tekrarını önlemek zorundayız. Hem geçmiş iktidarların yaptığı yanlışları ve hem de kendi yanlışlarını göremeyen iktidarların başarı şansı yoktur.

Bugün Türkiye geçmiş krizlerden farklı olarak iki gerçek sorunla yüz yüzedir… Hiperenflasyon ve dış borçlarda temerrüt riski… 2001 yılında kriz vardı ve fakat hiperenflasyon riski ve dış borçlarda temerrüt riski yoktu.

Enflasyon kokutuyor …

*2002 yılında yıllık TÜFE oranı yüzde 29,7 idi. Mayıs ayında yüzde 73,5 oldu.

*2002 yılında Yıllık Toptan Eşya Fiyatları yüzde 30,8 idi. Şimdi Yİ-ÜFE yüzde 132,16 oldu.

IMF ile yapılan stand-by düzenlemesi ve Güçlü Ekonomiye Geçiş programı ile 2004 yılında enflasyon yüzde 9''a düşmüştü. Bu düşüşte AKP iktidarının ilk yıllarda getirdiği güven de etkili oldu. Geriye yüzde 10 dolayında bir yapısal enflasyon kaldı. Ama AKP iktidarı, özelleştirme yoluyla oligopol piyasa yaratarak, Bütçeyi ve banka kredilerini popülist amaçla dağıtarak, Devleti önce iktidarın devleti gibi kullanıp, sonra parti devleti yaparak, yapısal sorunları tırmandırdı.

Merkez Bankası, 2006 ve sonrasında açık enflasyon hedeflemesi uyguladı ve fakat hiçbir yıl tutmadı. Merkez Bankası tek görevi olan TL''yi koruyamadı ve TL güven kaybetti.

AKP iktidarı planlamayı kaldırdı. Merkez Bankası''na ve faizlere yanlış müdahale etti. Kur şokları hiperenflasyon yoluna soktu.

Eğer AKP iktidarı dengeli kur politikası izleseydi, sıcak para serabına kapılıp üretimi ithal girdiye bağımlı yapmasaydı, Planlamayı kaldırmasaydı, kamu kaynaklarını ve devleti popülizm için kullanmasaydı, eğitimi ideolojik kalıplara sokmasaydı ve beyin göçü yaşamasaydık, dış ticarette ulusal çıkarımıza uygun bir dış ticaret politikası uygulasaydı, devleti FETÖ gibi tarikatlara teslim etmeseydi ve Merkez Bankası ve faizlere bu kadar yanlış müdahale etmeseydi veya AKP yerine bunları yapacak başka bir iktidar olsaydı Türkiye''de, küresel konjonktüre uygun olarak bugün enflasyon oranı yüzde onu geçmezdi.

Dış borçlarda iflas riski arttı…

*2002 yılında Türkiye''nin cari açığı 1,5 milyar dolar idi. Bugün 2022 ilk dört ayında 21,1 milyar dolar oldu. 2022 yılı cari açığı 50 milyar dolar olacaktır. Türkiye 2003 yılından bugüne kadar 630 milyar dolar cari açık verdi.

*2002 yılında Türkiye''nin dış borç stoku 129,5 milyar dolar idi bugün 455 milyar dolar ve ayrıca devletin kefil olduğu müteahhitler de var.

*2002 yılında dolar kuru 1,5 lira idi, şimdi 17 liraya yükseldi.

*Üretimde kullanılan ithal girdi payı arttı. Üretim dışa bağımlı bir yapı kazandı.

Üretimde kullanılan ithal girdi arttıkça, dış ticaret ve cari açık artıyor. Bazı sektörler için Merkez Bankası uzmanları ithal girdi oranı hesaplamışlar. (MB, Yasemin Erduman- Okan Eren-Selçuk Gül; Mayıs 2019)

Eğer AKP iktidarı, Suriye sorununda uzun vadeli hesap yapabilseydi, iç politikada gerilim yaratmasaydı, MB enflasyon hedeflemesinde başarılı olsaydı, sıcak parayı dolaylı yoldan kontrol edip, sıfırdan yatırım yapabilecek yabancı yatırım sermayesine teşvik sağlasaydı, MB 2012 yılına kadar döviz işlemleri ile TL''nin aşırı değer kazanmasını önleyebilseydi, faiz nas demeyip gerçekçi faiz uygulasaydı ve kur şoklarına sebep olmasaydı, demokrasiyi koruyup AB çıpasını kaybetmeseydi, 8 milyon Suriyeli ve Afganlıyı ülkeye sokup toplumsal huzuru bozmasaydı, ulusal çıkarlarımızı koruyan bir dış ticaret politikası uygulamış olsaydı, Türkiye, dış borçlarda temerrüt riskine girmezdi.

Yazarın Diğer Yazıları