İklim bacının suçu ne?!

Siyaset erbabı belli ki kendisine hafiften “Bihter” muamelesi çekmiş, o da “sevilmenin” tadını çıkarmış, mesele bu kadar basit!..
Hanım kız aslında belli ki bir “akreditasyon mücadelesi” içerisinde, matbuat âleminde yıldızları yakalamaya çalışıyor!.. Bunun da yolu, madem Ankara’dadır, siyaset âlemine emcedded olacak..
Onu yapmış, ne kadar siyasi kimlik var, dememiş uygun olana yapışmış!..
Yol bu mu? Aynen budur!..
Ne zamandan beri.. Öncesi de vardır ama, yüksek yoğunluklu hale gelmesi Özal döneminden beri böyledir..
O dönemden beri “iyi gazeteci” olmanın kıstası budur!.. Nedir?.. Gazeteci dediğin Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar başta olmak üzere..
Vekiller ve de tüm siyasi cemaatle “sıcak ilişkiler” içerisinde olmalıdır..
Ne dedik?.. “Özal’dan beri” dedik..
Rahmetli, matbuat âlemini böyle alıştırmıştı.. Önce kafasına göre “elemanları” çaktırmadan gazetelere yerleştirirdi.. Sonra da onları yönlendirirdi..
Misal, sabaha karşı üç dört sıralarında dönemin “yıldız” köşe yazarları uykunun derinliklerinde, fısırıklarına top atışı yetişmezken, birdenbire başuçlarındaki telefonun canhıraş bağırışıyla sıçrayıverirlerdi.. Telefonu kapıp “münasebetsize” dalmaya hazırlanırken o “Tonton ses”le irkilir pijamanın düğmelerini iliklerlerdi..
Özal, o saatlerde mutlaka birini arar, kafa yapardı..
“-Ertuğrul, yarın fasulyenin nimetleri konusunda şöyle bir yasa yaptırıvereyim diyorum ne dersin?”
“-Valla isabet olur efendim.. Ben de yazayım di mi?..”
“-Yani gaz yapmaz mı diyosun!..”
“-Aman efendim yapsa n’olcek.. Sizin gazınız yani!..”
 “- Afferim.. İyi hadi yat uyu.. Keh keh!..”
Ertesi gün de bu derin konuşmayı okurduk köşelerden..
“-Gece saat üç.. Özal beni aradı.. Kendisine şu fasulye kanununu çıkar, gaz yapar diye korkma, cesur ol dedim..”
O dönemde Türkiye’ye çağ atlatan bir çok yasanın böyle hikayesi vardır ve Özal, bu memleketi temelinden zıplatan teslimiyetleri, kendi ağızlarından ikrarla matbuat devşirmelerine yıkmıştır..
O dönemde başlayan yarış budur..  “Sabaha karşı devlet büyüğü tarafından aranacak” kategoride olmak..
Bu gelenek tam hızıyla devam etmektedir.. Malumunuz matbuat iki kesimdir.. Biri iktidar kontrolünde, öteki can çekişen TÜSİAD sermayesi kontrolünde.. İktidar kanadına rampalayan matbuat mensuplarına diyecek bir durum yok.. CV’si imam hatipli ve AKP kartvizitli olanlar bu cenahta mutlu günlerin keyfi içerisindeler.. (Bunlara dışarıdan hidayete ermiş bir alkolspor kadrosunu da ekleyin). Öbür cenahta ise, “patronun son kullanma tarihini uzatmakla görevli” rol alanlar var ki, onlar işte bu “iktidarla arası iyi olan” elemanlardır.. Geleneksel patronlar, matbuatlarını iktidarla barışık elemanlara teslim edip âlemdeki öteki iştigal alanlarını kurtarmaya “bitaraf olup bertaraf olmamaya” gayret ediyorlar..
Hal böyle iken, şimdi bu İklim Hanım kızımız ne yapsın?!Ankara siyasetinde oradan oraya bordalayarak, uygun limanlarda dolaşıp, yıldızlara erişmenin yolunu arıyor...Üslup bu, usul bu!..
Ne yapmış?.. Siyasilere rampalamış.. Daha yolun başında olduğundan ve de kontenjan dolu olduğundan iktidara ulaşamamış, muhalefette dolaşıyor.. Beri tarafa bakın..TV ekranlarından düşmeyen bir dolu abla var.. Bunların gücü nereden geliyor?! Bu yıldızları yakalamış ablalar, iyi gazeteci oldukları için mi zengin modeller olarak gündemdeler, yoksa rampaladıkları siyasi limanlardan aldıkları güçle mi işin kaymağını sıyırıyorlar!..
İklim Bayraktar’ın lastiği patladığı için iştigal alanları ortaya çıkıverdi!..
“Fatmagül’ün suçu” bu, bindiği arabanın lastiği patladı.. Bak “Bihter’lere” bir durum oluyor mu?! Bindikleri araba sağlam!..
İklim bacıyı infaz eden gazeteci bayanların haline bakıyorum da.. Aralarında, ABD-Yahudi lobilerine katılıp Türkiye’nin ateşe düşmesi için yapılan organizasyonda ihanet bireyleri olarak görev almışlar var..
Matbuat âleminde, Barzani’ye eleman olduğu için köşe yazarı edilmiş hanımefendiler var ki;
İklim bunlara göre melaikedir..

Yazarın Diğer Yazıları