İklim değişikliği, gezegenimizin geleceğini tehdit eden en önemli sorunlardan biri haline gelmişken, bu sanat projesi yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmıyor, aynı zamanda gezegenin karşı karşıya olduğu acil durumu gözler önüne seriyor.
Sanatçılar, deniz seviyesinin yükselmesini simgeleyen heykelleri okyanusların derinliklerine yerleştiriyor ve sadece belirli zamanlarda, yani gelgitin etkisiyle suların çekildiği anlarda görülebilecek şekilde sergiliyorlar. Bu projeyle sanatçılar, izleyicilerine çevresel değişimlere dair derinlemesine bir farkındalık kazandırmayı amaçlıyor.
PROJENİN ARKASINDA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ENDİŞESİ
Birçok çevre bilimci ve iklim değişikliği uzmanı, deniz seviyelerinin yükselmesinin ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Michael Mann, iklim değişikliği konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olarak projeye ilişkin şunları söyledi:
“Deniz seviyesi yükselmesi, çok fazla insanın evini ve yaşam alanlarını tehdit eden bir gerçeklik. Sanat, her zaman toplumsal değişim için güçlü bir araç olmuştur. Bu projeyle, sanatçılar iklim değişikliğinin etkilerine dair dikkat çekici bir mesaj veriyorlar. İnsanlar sanatı düşündükçe, çevresel krizle ilgili daha fazla düşünmeye başlayabilirler.”
Bilimsel veriler, deniz seviyelerinin 20. yüzyıl boyunca yaklaşık 20 cm yükseldiğini, bunun büyük kısmının 1990’lardan itibaren hızlandığını gösteriyor.
İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nde iklim değişikliği üzerine çalışmalar yapan bir araştırmacı olan Dr. Emily Shuckburgh, “Deniz seviyesinin yükselmesi, sadece kıyı bölgelerindeki insanları değil, tüm dünyayı etkileyen bir olgudur. Bu projenin amacı, toplumun bu konuda daha fazla bilgi edinmesini sağlamak ve eyleme geçmeye teşvik etmektir. Sanat, duygusal etkisi sayesinde bu tür toplumsal sorunları yaymak için en güçlü araçlardan biridir” şeklinde görüşlerini paylaştı.
HEYKELLERİN ANLAMI VE İZLEYİCİLERE VERDİĞİ MESAJ
Suyun altındaki heykellerin her biri, deniz seviyesinin yükselmesinin farklı bir boyutunu simgeliyor. Bazıları, denizlere doğru yavaşça batmakta olan insan figürlerini temsil ederken, diğerleri denizaltı yaşamını simgeleyen eserlerle dolup taşan okyanusları gösteriyor.
Sanatçı Maria Lopez, bu projeyi nasıl hayata geçirdiğini anlatırken, “Sanat aracılığıyla görsel olarak bu değişimi izleyicilere sunarak, deniz seviyesinin artmasıyla birlikte neler kaybettiğimizi anlatmak istedik. Bu heykellerin su altında kalması, aynı zamanda bir kayıp simgesi. Bu kaybı, hepimizin hissetmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Proje, yalnızca sanatsal bir ifade değil, aynı zamanda çevresel bilincin artırılması adına önemli bir mesaj veriyor. Özellikle deniz kenarındaki toplulukların, yükselen deniz seviyelerine karşı daha hassas hale gelmesi gerektiği vurgulanıyor. Sanatçıların, toplumları bu soruna dair duyarlı hale getirmeyi amaçladığı bu proje, aynı zamanda küresel ısınma ve iklim krizine karşı küresel bir çağrıdır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE SANATLA KARŞI DURMAK
Sanat, tarih boyunca toplumsal değişimlere yön veren güçlü bir araç olmuştu.
Çevre bilimcisi Dr. Ruth DeFries,sanatın çevresel krizlere karşı nasıl bir araç olabileceğini şu şekilde yorumluyor:
“Sanat, bilinçlenmeyi teşvik eden bir mekanizma olarak toplumsal etki yaratabilir. Bu tür projeler, sadece izleyicileri etkilemekle kalmaz, aynı zamanda bireylerin iklim değişikliği konusunda daha fazla bilgi edinmelerine ve aksiyon almalarına olanak tanır.”
Bu çevresel sanat projesi, aynı zamanda dünya genelinde artan deniz seviyesi ile ilgili farkındalık yaratma çabalarına katkı sağlamaktadır. Projenin yaratıcıları, sanatın dönüştürücü gücünden yararlanarak toplumu iklim değişikliğine karşı daha duyarlı hale getirmeyi amaçlıyor.
Gelgitlerin oluşturduğu değişimle gözler önüne serilen bu projeyle sanatçılar, sadece estetik bir deneyim sunmaktan öte, dünya genelinde insanları iklim değişikliği konusunda bir uyanışa davet ediyor. Sanat, çevresel farkındalık yaratmanın en güçlü araçlarından biri olarak, insanların bu küresel soruna duyarlı hale gelmesini sağlıyor.