İktidar-Belediye kavgasının çözümü

Türkiye’deki seçim sisteminde yadırgadığım bir şey var:

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimi yapıldıktan aylar sonra bu defa yerel seçime gidiliyor.

Oysa tüm seçimler birlikte olsa siyasi istikrar adına önemli bir iş başarılır, merkezi iktidarı ele geçiren partiyle yerel yönetimlerin çoğunu kazanan parti büyük ihtimalle aynı olur.

Böylece merkezi iktidarda olanların yerel yönetimleri kazanan muhalif partili başkanları engellemesi, onlara doğru düzgün hizmet yaptırmaması, açılan çeşitli davalarla yıldırmaya çalışması gibi bir tabloya pek rastlanmaz.

***

Merkezi iktidar-yerel yönetim çekişmesi günümüze özgü bir şey değil.

Geçmişte de çok yaşandı.

Örneğin 1973 yılındaki yerel seçimde Vedat Dalokay CHP’den Ankara Belediye Başkanı seçildi.

Görev süresinin önemli bir bölümünde merkezi iktidarda Süleyman Demirel liderliğinde kurulan koalisyon hükümeti vardı.

O hükümetle yıldızı hiçbir zaman barışmadı. Pek çok yatırım girişimi onlara takıldı.

Buna karşın mücadele etmekten vazgeçmedi, “Yelkenimizdeki rüzgârı çaldılar ama yılmadık” diyerek yeni yollar açtı, köprüler, meydanlar, parklar kurdu.

Maliye Bakanlığı yasal olarak belediyeye vermesi gereken parayı vermediği için işçilerin ücretini ödeyemedi. Bunu protesto etmek için yatağını yorganını makamına taşıyıp üç gün boyunca açlık grevi yaptı. Büyük yankı uyandıran bu eylem sayesinde Maliye Bakanlığına pes dedirtti, parayı kurtardı.

Bir ara dönemin İçişleri Bakanı MSP’li Oğuzhan Asiltürk tarafından görevinden alındı. Hiç geri adım atmadı, “Beni halk seçti, görevimden de halk alabilir” dedi. Yapılan destek eylemleri sonucunda iktidar geri adım atmak zorunda kaldı, tekrar başkanlığa döndü.

***

Recep Tayyip Erdoğan 1994 yerel seçiminde Refah Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

Onun başkanlığı sırasında da merkezi iktidar-yerel yönetim farklılığının yarattığı sorun çarpıcı biçimde yaşandı.

1997’de Siirt’te yaptığı toplantıda okuduğu bir şiir nedeniyle hakkında dava açıldı. Yargılama sonunda 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. 26 Mart 1999’da girdiği cezaevinde 4 ay 10 gün kaldı.

***

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri ile yerel seçimlerin aynı gün değil farklı tarihlerde yapılmasının şöyle bir sakıncası daha var:

Merkezi iktidarı ele geçiren parti, yerel seçime kadar geçen zaman içinde seçmene ölçüsüz vaatlerde bulunabiliyor.

Ve seçim sonrasında vaatlerini yerine getirmek için ekonomik dengeleri tümden bozan adımlar atmak zorunda kalıyor.

***

Özetleyecek olursam:

Genel-yerel tüm seçimlerin aynı gün yapılması gerekir. Bu keyfilikleri önler, siyasi istikrar getirir, ülkenin yararına olur.

Yazarın Diğer Yazıları