İktidar blokunun bileşenleri

Size göre iktidar kaç parça? O nasıl soru, diyecekler olabilir ama sanılmasın ki iktidar tek parça güçten oluşmaktadır. Çok parçalıdır.

Birinci güç, Sarayda kendine kuvvet bulan ana merkez, bunu Sayın Erdoğan temsil ediyor.

İkinci güç, birincinin yanı başında bulunup iktidar gücünden doğrudan faydalananlar. Bu gurup, birincinin havasını ve suyunu kullanarak toplumda varlık gösteriyor. Bu sebeple kimseler yan bakamıyor.

Üçüncü güç, herkesi oraya taşıyan siyasal partinin kendi gücü.

Adalet ve Kalkınma Partisi.

Ancak bu güç etrafında varlık gösteren iki farklı klik var. Biri, "Pelikanlar" denilen yeni burjuvazi. Aynı zamanda iktidarın dağıtıma soktuğu ihalelerin büyük pay sahibi olanlar.

Kısacası, iktidarın kendi eliyle yarattığı  ekonomik güç sahipleri.

Diğeri, bu gücün karşısında yer alan, az çok parti ideolojisini sahiplenen ve liderin esas takipçileri sayılacak ideolojik güç.

Kısaca, Pelikanların karşısında konumlanan ve doğrudan kamu yatırımlarının yarattığı ekonomiden beslenmeyen güç. Mesela Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül bunlardan biri.

İktidarın başta kimseyle paylaşmadığı ancak ilerleyen süreçte paylaşmak zorunda kaldığı, iktidara eklemlenen bir de dış blok güç var. Bu güç, dört parçadan oluşuyor: Milliyetçi Hareket Partisi, Vatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi ve Süleyman Soylu.

İktidara sonradan eklemlenen bu dört gücün ortak yanı, milliyetçilik.

Yine bu dört siyasal gücün bir diğer ortak özelliği, üçünün de geçmişte amansız bir iktidar karşıtı olmalarıdır. Toplumun "Nasıl oluyor da Tayyip Erdoğan'a söylenmedik laf bırakmayan adamlar bir anda bu kadar değişti" dedirten siyasal gelişmeler ve beraberinde oluşan yeni siyasi tablo bu.

Bu siyasi tabloda iktidara eklemlenen dış blok ve iç blok arasında bir konuma yerleşmiş bulunan Demokrat Parti eski Genel Başkanı Sayın Süleyman Soylu'yu özel bir yere koymamız lazım.

Sonuç olarak AKP iktidarı, iktidar yürüyüşüne tek başına başlamış, ancak, çıraklık, kalfalık derken, tam ustalık dönemine geldiğinde, siyasal rüzgâr karşısında dümeni kontrol edememiş, fırtınalardan yardım istemek zorunda kalmıştır.

Sonuçta Türkiye'de siyasal rejim değişikliği gerekçesiyle, siyasal iktidar yeniden yapılandırılmıştır. Böylece kartlar yeniden dağıtılmış, saflar yeniden belirlenmiş ve Türkiye'ye birileri yeni bir yol haritası çizmiştir.

Bütün bunlar tek bir aklın ürünü müdür, yoksa kendiliğinden gelişen siyasal değişmeler midir bilemiyoruz. Ancak, şurası bir gerçek: AKP, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemini tek başına yönetememektedir yahut yönetmesine izin verilmemektedir. Bu haliyle "ustalık dönemi" dediği dönemde, hem iktidarı frenleyecek ve hem de iktidarı sınırlandıracak iktidar dışı siyasete mecbur kalmıştır.

Mevcut tablo, birçok açmazlarla doludur. Sadece İktidar dışı destekçiler değil, aynı zamanda iktidar içi klikler de yeni  tabloda çıkar amaçlı hesaplar peşine düşmüş durumdalar.

Pek çoğu, AKP iktidarlarının sonsuz olacağını varsayarak, kendine gelecek tayin etme hevesinde gibidir. "Nasıl olsa Erdoğan dönemi bitecek, Anayasa gereği artık seçime girmeyecek, öyle ise tahtı kim alacak" diye düşünmüş olacak ki, alttan alta yazmaktadır. Uzun süreli iktidarlar ve saray politikaları tarihin her döneminde böyle değil miydi?

Öyle idi.

Bunların hesap edemediği iki şey var: Biri, AKP iktidarları sonsuz değil, ikincisi, AKP dışı blok siyasetinin varlığı, AKP'nin iç işlerini bile etkiler. Tabi isterlerse.

Yazarın Diğer Yazıları