İktidara yaramayan Meclis iradesinin yok sayılması...

Bu hafta, uzun zamandır alışık olmadığımız bir hadise yaşandı: İktidar partisinin, meclisten geçmesini istediği bir kanun teklifi, muhalefet partilerinin milletvekillerince verilen oylarla reddedildi.

Tabii, Türkiye'nin yeni normalinden oldukça uzak olan bu a-normal durum, iktidar tarafından kabul görmedi ve anayasal hükümler gereğince tarafsız olması icap eden Meclis Başkanı tarafından söz konusu kanun teklifinin yeniden oylanmasına karar verildi.

Aslen hadisenin ele alınacak pek çok yanı mevcut.

Meclis Başkanı olduğu dönemde Binali Yıldırım'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için başkan adayı olarak gösterilmesi üzerine defalarca yazmıştık:

Meclis Başkanı, meclis tartışmalarına katılamaz, oy kullanamaz; Anayasa Komisyonu gerekçesinde de açıkça bunun Meclis Başkanının tarafsızlığından kaynaklandığı belirtilir.

Bu açıdan Meclis Başkanı'nın talimat, partisine bağlılık, lider sevgisi vs. adına ne derseniz, içsel veya dışsal bir dürtü ile koşarak, meclis iradesinin partisinin iradesi ile paralel şekilde tecelli etmesini sağlamak için çabalaması, tarafsız olmadığının açık göstergesidir.

Şimdi, Anayasa'ya aykırı bu durumdan mı,

Milletvekillerinin mecliste görüşmeler yapılırken, bu görüşmelere katılmak yerine odalarında hoşbeş etmeyi tercih etmelerinden mi,

Yoksa, mecliste mevcut milletvekillerinin çoğunluğunun oyu ile reddedilen bir kanun teklifinin Meclis İçtüzüğü' nün açık hükmü ihlal edilerek bir yıl geçmeden yeniden oylanmasından mı yakınayım?

Hangisinden dem vuracağını şaşırıyor insan!

Egemenliğin temsil organı

Anayasa'nın 6.maddesinde yer alan ifade ediliş şekliyle: "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir."

Milletin bu egemenliği kullanırken iradesinin temsil organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin duvarında da Atatürk'ün imzasıyla aynen bu ifade yer alır.

Ve bu söz, o duvara güzel dursun, dekor olsun diye yazılmamıştır.

O söz, bir hatırlatmadır.

Milletvekillerine, görevlerini ve sorumluluklarını hatırlatır.

İşte bu sorumluluk altında görevlerini yapan vekiller aracılığıyla da meclis iradesi, yani aslında milletin iradesi ortaya konur.

 

"Hukuk,  sadece bizim

lehimizeyse kabul" anlayışı

Son yerel seçimlerde somut delil olmaksızın İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin tekrarlanmasında gördük ki, iktidarın millet iradesinden daha üstün tuttuğu bir irade var. O da tek bir partinin ve hatta tek bir liderin iradesi.

Kanunlar, kurallar, yalnızca o liderin iradesi lehine hizmet ediyorsa, kabul ediliyor; etmiyorsa, yok sayılıyor.

Oysa Meclis İçtüzüğü'nün 76'ncı maddesi gayet açık: "Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından reddedilmiş olan kanun, teklifleri, red tarihinden itibaren bir tam yıl geçmedikçe Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı yasama dönemi içinde yeniden verilemez."

Bu açık hükme rağmen oylama tekrarlanıyorsa, bu, Meclis İçtüzüğü' nü, Anayasa'yı, Meclis iradesini ve hatta milletin iradesini tanımamak demektir. Hukuksuzdur.

Bundan daha vahim olansa, Meclis'in, millet adına bağımsız ve özgür bir şekilde karar alamayacak duruma gelmiş olmasıdır.

***

Günün sözü:

"Bütün cihan bilmelidir ki;

Artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur. Hiçbir makam yoktur.

Yalnız bir kuvvet vardır. Yalnız bir makam vardır.

O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir." M. Kemal ATATÜRK

Yazarın Diğer Yazıları