Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

İktidarın siyasi iradesi neden yok?

Son günlerde fazlasıyla şehit verilmesi, Türk Milleti’ni ayağa kaldırdı. Büyük bir öfke dalgası kabarmaya başladı. İktidar, yıllardır işlenen bu ihanet ve cinayetler karşısında toplumdan hep sabır istedi, ama değişen bir şey olmadı. Bombalar, dinamitler patlamaya, şehit tabutları gelmeye devam etti. Dahası, ufukta beklenen bir tedbir de yoktu. Tam tersine bölücü  örgüt temsilcileri TBMM’ye girdi. Genelkurmay Başkanı Bütyükanıt’ın dağdaki teröriste Ankara’dan cesaret veren bu çarpıklığa hukuki bir çözüm bulunmalı sözüne ilk cevap, Başbakan Erdoğan’dan, 2. cevap Ahmet Türk’ten, geldi. Başbakan, yasal tedbir alma yerine, durum “hukuka uygun” dedi. Terör azgınlaştıkça  azgınlaştı, bugünlere gelindi. Anlaşıldı ki, sabır boşunaymış, “hükümetin bir bildiği”  de yokmuş. Hatta, bu kanlı ihaneti yok etmek için bir proje bile yokmuş. 
Evet görünen o ki, artık büyüyen öfke dalgasının önüne geçmek mümkün değil. İktidar ilk defa telaşa kapıldı. Ancak, topyekûn bir mücadele niyeti de yok. Nitekim, TBMM’nin 507 oyla kabul ettiği tezkereyi, gereği için değil,  yatıştırıcı olarak kullanmaya yöneldi. Aradan 1 hafta geçti, PKK hamisi Talabani ve ABD’ye telefon edilerek, bilmem kaç yüzüncü defa, teröristleri bölgeden çıkarın, elebaşlarını bize teslim edin demenin ötesinde bir şey yapılmadı. Asker sınıra yığılmış bekliyor. PKK’nın her yıl olduğu gibi, kış öncesinde Talabani aracılığı ile  “tek taraflı ateşkes”  ilan etmesine  “memnun”  olan Başbakan, destek için İngiltere’ye gidip stratejik ortaklık anlaşması imzaladı. Bir gün önce de İngiltere hemen açıkladı; aynen PKK, Barzani, Talabani, DTP, ABD, AB gibi, “Güç kullanarak çözüm olmaz, demokratik yollarla halledin.”  dedi. Başbakan yine yardım için, 5 Kasım’da da ABD’ye uçacak. Bu arada Babacan da, işgal altındaki Bağdat’ta. Şu hale bakın. Bölücü terörün patronlarından medet umar hale gelmişiz. Allahaşkına söyler misiniz, bölücülüğün ve akan kanın patronlarıyla neyin pazarlığı yapılıyor? 
Belli değil mi? Öncelikle Kuzey Irak’taki bataklığın kurutulması şart. Bataklığı besleyen kaynaklar nerede? Önemli bölümü yurdumuzda. İşte kaynağın biri TBMM’de. Sonra, şirketler, gazeteler, televizyon kanalları, meslek kuruluşları, Sorosçu denilen sivil toplum örgütleri ve benzerleri ülkeyi kuşatmış vaziyette. Ama iktidarda laf çok, icraat yok. Utanarak soruyorum; hâlâ Barzani’ye elektrik niçin veriliyor? Habur sınır kapısı başlı başına bir kaynak. Barzani-Talabani ikilisi her alanda bataklığın ana damarı. Türkiye’yi bölme projesinin sahibi, terörün hamisi ABD, İncirlik başta her imkanı rahatça kullanıyor. Meydan boş, ne biliyorlarsa yapıyorlar. Bize tuzak kuranlar, iktidarın kardeşim dediği yakın dostları, stratejik müttefikleri. Evet çok bilinmeyenli bir denklem. AKP iktidarı, niçin tedbir almıyor veya alamıyor sorusunun cevabı burada gizli.
Siyasi irade ve milli birlik
Ülke bütünlüğü büyük bir tehlike altında. Adım adım bölünmeye doğru sürükleniyoruz. Kaybedilecek zamanımız kalmadı. Acil ve topyekûn tedbir şart. AKP, ideolojik şartlanmalardan kendini kurtarmalı, aklını başına devşirip, baş sorumlu olduğunu anlamalı. Sonra, iktidarı, muhalefet partilerini dinlemeye davet ediyoruz. Muhalefet özetle:  “Tezkereyi nasıl desteklemişsek, gereğinin yapılmasında da arkandayız. Bölücü terörle mücadelede bütün gücümüzle yanındayız. Şuradan buradan icazet bekleme. Bu yanlış bir yoldur. Kanlı terörün arkasındakiler, icazet vermez. Meşru müdafaa hakkımızı kullanılamaz hale getirir. Tereddüt zaaf demektir. Her geçen gün kayıptayız. Bak Türk Milleti, bütün Türkiye hazır. Hazır olmayan sadece iktidar. Milletin sabrının taşmasını  bekleme Milli birlik lafla değil, Milli menfaatleri gözeten politikalarla olur. Milli tedbirlerle sağlanır.” diyor.
Başbakan’ın bu samimi ve doğru beyanlardan memnun olması; sonra da, samimi, inançlı ve kararlı bir siyasi irade ortaya koyması beklenir. Ama maalesef, bunun tam tersi oluyor. Konuşmalarına bıkıyoruz, hâlâ kavga peşinde. Muhalefete, ağır suçlamalar yapıyor. Demek ki Erdoğan, içeride milli birlik ve milli tedbir yerine, dışarıda bizi tehdit edenlere yaslanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları