Kripto FETÖ'cüler renkleri meydana çıkmasın diye iktidarın sempati beslediği diğer cemaatlerin postuna büründü. İşlerine gelince Menzilci, gelmeyince Kurtoğlu... Sonuç da varacakları menzil aynı. Sarıklı-Cübbeli Amiral'in Deniz Lisesinde FETÖ'nün pikniklerine katıldığı için soruşturma geçirdiği ortaya çıktı. Ardından Üsteğmen rütbesindeyken ABD'ye gidip 2.5 yıl özel öğrenimden geçip kıdem aldığının izi bulundu. Ne hikmetse halen soruşturma sürüyor. Bir nevi korunuyor. Oysa Atatürkçü oldukları kimsenin tartışamayacağı, FETÖ'nün hedefinde olan Amirallere anında Orduevi yasağı, lojmanı boşalt yaptırımı getirildi. Üstelik Anayasa Mahkemesinin "Askeri Tesislere Giriş Yasağı"nın yasal olmadığı kararına rağmen.
Gözaltındaki Amiraller henüz mahkemeye çıkmadan, ifadeleri alınmadan "Yasak" emrini verenler ne de olsa "Bedelini en ağır şekilde ödeyecekler" açıklaması yaparak, masumiyet karinesini hiçe saydıkları gibi, silah arkadaşlığı hukukunu da çiğnediler. İşin aslını, faslını anlamadan iktidara yaranmak için "Darbe bildirisi algısına" çanak tutarcasına yaptıkları ard arda açıklamalar Türk askerinin ayrıştırılma planı ve güveni ortadan kaldırmaya yönelik olmaktan öteye gitmedi. Tapu Kadastro müdüründen, üniversite yöneticisine, hemşerili derneklerinden, yüksek yargı kurumlarına kadar bilmem kaç bin bildiri ile "Darbe karşıtı" kesilenlerin Kenan Evren ve şürekası önünde nasıl yattıklarını birileri unutsa da tarihin tozlu raflarındaki arşivlerde duruyor. Düdük çaldığında selam duran siyasilere tanık olduk. Ancak iktidara kene gibi yapışanların geçmişlerini hatırladıkça "Yağdanlık" adına 40-50 yıllık geçmişlerini tek kalemde silişleri cidden mide bulandırıcıydı.
"Küçük ortak olmaktan gocunmayanlar"ın hevesi kursağında kaldı. "Rütbelerini sökün, maaşlarını kesin"le kalmayıp, "Kulaklarını kesin, bağırsaklarından kokoreç yapın" mealindeki höykürmeler ile vesayet altındaki yargıya mesaj gönderenler 8 günlük gözaltından sonra serbest bırakılma işine fena bozulmuşlar. FETÖ'nün taktiği ile "Amirallere Kumpas" yapanlar, kumpasın çökmesine rağmen görevlerini ısrarla yerine getirme gayretlerine halen devam ediyorlar. En azından "Allah'ım affetsin aldatıldık" demelerini beklediğimiz zat-ı muhteremlerden "Tık yok"... "Çamur at izi kalsın" alışkanlığını sürdürenler; "Bahriyelinin beyaz üniforması kir tutmaz" gerçeği ile yüzleşmeli. 30-40 yıl boyunca giydikleri üniformaya toz kondurmayanlardan birisi bile imzalarından imtina etmediler. Geri çekmediler. Geride kalan, grup üyesi olmadıkları için imzalamayan Bahriyeliler de imzaladıklarını beyan ediyorlar.
Hamasi nutuklarda "Mavi Vatan" kavramı üzerinden politika yapanlar; "Mavi Vatan"ın isim babası, teorisyeni, uygulayıcısı Cem Gürdeniz'in yüzüne nasıl bakacak bilmiyorum. Cem Amiral her şeye rağmen centilmenliği elden bırakmayarak: "Bir iletişim kazası oldu ancak sebebi biz değiliz" sözleri milletine, devletine küskün olmadığını ima etti. Gece yarısı Orduevinde "Eşyalarınızı ve eşinizi alıp burayı terk edin" sözleri bir Amiral'in değil, milletin gönlünü kırdı. "Kırgınım" demek elbette hakları. Türk Ordusunun binlerce yıllık geleneğini yer ile yeksan edenlere "Sıtkım sıyrıldı" tepkisi bana göre çok hafif. Her biri 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı direnen bu Amirallere "Madalya" takılması gerekirken reva görülen bu kumpasın yıkımının yeniden inşası 3-5 günde, 3-5 yılda yapılamaz. "Bu bildiri kabul edilemez" diyenler, Montrö yü de kabul etmiyor, sarıklı-cübbeli Amiral utancını da tasvip ediyor anlamı çıkmaz mı?
15 Temmuz gecesinin karanlıkları henüz aydınlığa kavuşmamasına rağmen yeni darbe girişiminden mağduriyet masalı çıkarmaya kalkışanlara hep beraber soralım: "Sahi duyurudan darbe girişimi atlatıldı mı?" Kafalar halen karışık. Bir de elektronik kelepçe takmaya başlamışlar Amirallere.Yetmez.Beyinlerine çip takıp,yeniden formatlasalar da  değişmezler.
"128 Milyar şey ne oldu?" Demek yasak! Yasama organına karşı 1297 fezleke olduğuna göre yargı, yasamayı kuşatıyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu "Yiğide savaş bayramdır. Hodri meydan" çıkışını diğer yazıya bırakalım.