İlk Meclis'i Yunan ordusu mu topluyordu?

Yeniçağ’ın haberine göre sadece çadır kentler değil, Hatay, Şanlıurfa, Gaziantep, Suriyeli sığınmacıların kamplarına dönüştü. Yeniçağ’a konuşan Mevlüt Dudu, Hatay’da her köyde, her mahallede Suriyeli görmenin mümkün olduğunu söyledi. Dudu, “Burada görünürde bir iki kamp var ve Suriyeliler orada yaşıyor. Ama durum öyle değil. Adamlar burada canlı bomba gibi dolaşıyor. Girip çıkan belli değil. Her an olay çıkarmaya müsait. Artık burada kamp diye bir şey yok. Her yer kamp. Muhaliflerin kaldığı kamplar artık kamp olmaktan çıktı. Sadece gittiğim bir köyde bine yakın Suriyeli var. Çünkü sınır açık, gelip köyde yaşıyorlar. Özellikle akrabalık ilişkisi olan köylerde bu sayı çok daha fazla” dedi.
Bu arada mültecilerin çeşitli olaylara karıştığı, müdahale eden polis ve askere saldırdığı, market yağmaladığı da biliniyor.. Sığınmacı sayısı 50 bini aştı. Zaten Afet İşleri Genel Müdürlüğü, 1,5 milyon çadır siparişi vermişti. Bir çadırda 5 kişi yaşasa, 7.5 milyon insan eder. Acaba Suriye nüfusunun üçte birinin Türkiye’ye sığınması mı planlanıyor?

***

ABD tarafı, nelerin planlanmakta olduğunu açık açık söylüyor.
New York Times gazetesi, “ABD ve Türkiye Suriye konusunda koordinasyonu sıkılaştıracak” başlığını kullandığı haberinde iki ülkenin Esad rejiminin düşmesi ihtimali karşısında hazırlıkları hızlandırma mutabakatına vardıklarını kaydetti. Muhalefete yardımı yönetmek amacıyla resmi ortak bir ekip oluşturulacağı, kaçan mültecilere yardım sağlanacağı ve bir kimyasal silah saldırısı dahil en kötü senaryonun planlanacağı belirtilen haberde Clinton’un uçuşa yasak bölge oluşturulması ihtimalini açık bıraktığına da dikkat çekildi.
New York Times, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Clinton’a kıyasla harekete geçilmesi gerektiği konusunda daha kuvvetli ifadeleri kullandığına işaret etti. Washington Post ise, “Clinton, Türkiye’ye daha fazla askeri ve istihbarat işbirliği sözünü verdi” dedi.

***

Kısacası, ABD ve Türkiye, Suriye’deki çatışmayı körükleyecek.. İki ülke askeri bir müdahale yapamadığı için, Suriye’yi içeriden çökertmeye çalışıyor. Fakat bu arada Türkiye’nin de bir Türk devleti olmaktan çıkarılıp sözde “Müslüman Roma” olması adına adımlar atılıyor. CHP ve MHP de Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilmemekte ısrar ediyor. Son olarak İzmir İl Kongresinde CHP’ye ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na “Anayasa Komisyonundan çık” çağrısı yapan Neriman Fidan’ın savunması dahi alınmadan partiden ihraç edildiği bildiriliyor..
Diğer taraftan bir dostumuz soruyor:
 “-Ülke kritik bir eşiğe gelmişken, muhalefet partileri siyasi iktidarı nerede hesaba çekecek? Yaşananlarla ilgili izahat nerede alınacak? Büyük Taarruz günlerinde Meclis bilgilendirilmemiş miydi? O hayati günlerde Atatürk, silah arkadaşları ve hatta muhalif vekiller ’Yunan bu Meclis’i istediği zaman toplayamaz’mı demişti? Bu acil milli meseleler Meclis’te konuşulmayacaksa, nerede konuşulacak? Eleştiriler, mahalle atışmasına benzeyen basın açıklamalarıyla mı geçiştirilecek? Üstüne üstlük, ’terörle mücadeleyi de ülke yönetmeyi de beceremiyorsunuz, çekilin’tarzındaki siyasi hamlelerin yeri Meclis Genel Kurulu değil mi?”


 

DÜZELTME: Son yazımdaki, “Bir okurumuz ise ’Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerini 2004’te beraber yapmak istiyor. Bunun için önce yerel seçimleri 2004’ten 2003’e alması gerekiyor’diyor. Yani bu proje Erdoğan’ın Başkanlık rüyalarının önünü açıyor” ifadesini aşağıdaki şekilde düzeltiyorum:
 “Bir okurumuz ise ’Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerini 2014’te beraber yapmak istiyor. Bunun için önce yerel seçimleri 2014’ten 2013’e alması gerekiyor’diyor. Yani bu proje Erdoğan’ın Başkanlık rüyalarının önünü açıyor.”

Yazarın Diğer Yazıları