İmamoğlu

Seçim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, CHP İstanbul'da çıkarabileceği en iyi adayı, en yüksek oy alabileceği adayı çıkardı… Her kesime sıcak gelebilen mesajları ve ortak paydalar üzerinden yürüyüşü, gerginlikten ve kavgadan yorulmuş seçmen gruplarının arayışına verdiği pozitif karşılık, Ekrem İmamoğlu'nu bu seçimin şimdiden yıldızları arasına soktu…

Başlangıçta anketler ona hiç şans tanımıyordu… Doğrusu İstanbul'un iktidar partisi için önemini bilenler, İmamoğlu'nun büyükşehir belediye başkanlığını alabileceğine pek ihtimal vermiyordu…

Tahrik edildi, küçük düşürülmek istendi… Sanki seçim sonucu belliymiş de formaliteler tamamlanıyormuş gibi seçimi baştan kaybettiği havası yayılarak, psikolojik üstünlüğün Cumhur İttifakı tarafında kalması planlandı…

Doğrusu hiçbirisi tutmadı… Son derece başarılı bir kampanya dönemi geçirdi… Galibin peşin ilân edildiği seçimde, bu hava dağılmaya başladı ve  'farkın giderek azaldığı' konuşulur oldu… Ardından 'acabalar', 'ihtimaller' sıralandı… Şimdi ise seçimin ortada olduğu, kimi anketlere göre de İmamoğlu'nun öne geçtiği vurgulanıyor…

***

Son durum sürpriz değil aslında… Ülke ekonomisindeki genel gerileme muhalefete kısmen de olsa söz ve alanı açıyor… Doğaldır ki ülkenin en büyük şehri de bundan etkileniyor…

Yani genel tablonun İstanbul'a etkisi olacak… Hatta İstanbul'a etkisi diğer şehirlerden daha fazla yansıyacak… Anketlere baktığımızda iktidar partisi aleyhine en büyük gerilemenin esnaflarda olduğu görülüyor…

Esnafın arkasından çekildiği bir siyasetin şansı azalmaya başlar… Anasol-M hükûmetinin düşmesinde bu kesimin payı hâlâ hafızalardadır… İstanbul esnafı, anketlere baskın bir şekilde yansıdığı gibi 'iktidara ders verme hazırlığı'nda ve bunun için önlerindeki ilk fırsat olarak belediye seçimlerini görüyor…

***

24 Haziran sonuçlarına göz gezdirdiğimizde İstanbul'un Cumhur İttifakı için çantada keklik olmadığı açıktı aslında…

Burada şu soruyu soralım… İstanbul'da veya herhangi bir bölgede Tayyip Erdoğan mı daha yüksek oy alır Binali Yıldırım mı?

Cevabı tartışmaya gerek yok… Tabii ki Erdoğan… O Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 aldığı İstanbul'da kabul etmek gerekir ki Binali Yıldırım'ın aynı oyu tutturması mümkün değil… Ayrıca yurtdışı oylarını düştüğümüzde, Erdoğan'ın yüzde 50'sinde de bir miktar gerileme olacak…

Binali Yıldırım bunun farkında ve ittifakın Millet İttifakı'na HDP'yi ekli gösterme çabasına pek eşlik etmiyor… Tam tersine Kürtlerin de oyuna talip olduğunu açık açık söylüyor…

***

İmamoğlu'nu yarışın içine eşit halde sokan bir başka faktör de Karadeniz kökenli olmasıydı… Çünkü İstanbul'da Erdoğan ve partisi adına en sert, en katı, en tartışmaya kapalı kesimi, -istisnalar dışında- Karadeniz kökenliler oluşturuyordu…

İmamoğlu, o 'sert ve tartışmaya kapalı' bloğu çatlattı… Güleryüzü, sempatik halleri, 'ailemizden biri' görüntüsü, az da olsa şiveli konuşması, hazır cevaplığı, mağdur edilmek istenmesinin seçmende oluşturduğu sahiplenme duygusu, muhafazakâr dünyanın içinden gelişi genel seçmende ezberleri bozduğu gibi, blok davranan Karadenizli kökenli seçmende ilgi uyandırdı… O ilgi, farkı kapatacak çapta desteğe dönüştü…

***

Kazanabilir mi? İstanbul'da yaşıyor olsaydım, tereddüt etmeden oyumu Ekrem İmamoğlu'na verirdim… Çünkü bloklaştırıcı siyaset yüzünden toplumsal adacıklar oluşmuş ülkemizde, aradaki duvarları yıkabilmek ve tekrar kucaklaşabilmek için bu türden siyasetin ve siyasetçinin başarı hikâyeleri lâzım…

Karşıyı düşman görmeyecek, kardeşliğimizi pekiştirecek, ülkeyi gittikçe artan kaos edebiyatından çekip alacak, sakin, tahammüllü, öfkesiyle veya ideolojik taassubuyla değil aklıyla hareket eden, herkesi kardeş gören, millî ve demokrat siyasetçilerle yöneticilere ihtiyaç var…

 

Yazarın Diğer Yazıları