İmamoğlu'ndan Hodri Meydan!..

İBB Başkanı'nın meydan okuyuşunu dikkatle izledim. Buna mitolojideki "Promete isyanı" demek mümkün. Ancak ben yine de bizden benzetme yapmayı tercih edeceğim. Mesela Köroğlu gibi...

İstanbul'un iki kere seçilmiş Belediye Başkanı bu defa öyle böyle yüklenmedi. Çalışılmış sorularla İstanbul Kanalı'nın niçin yapılmaması gerektiğini iyi anlattı.

Doğanın tahribinden, İstanbul'un büyük su kaybına yol açacak bir müdahalenin zararları hakkında iyi örnekler verdi. Bölgenin bozulacak florasını bir daha onaramayacağını ortaya koydu.

***

Hepsi doğru

Zaten oksijensiz bir deniz olan Marmara'daki hayatın tamamen sonlanacağını üstüne basa basa vurguladı. Dikkat çekici diğer iki unsur daha verdi:

Kazılar ve toprak boşaltmaları. Yüzde 100 deprem riski oluşturacağını masaya koydu.

Dikkatten kaçmaması  gereken bir başka unsur ise hedef topraklardaki üç antik kentin ortadan kalkacağıydı. Unutmadan, kanala eğer başlanırsa İstanbullu başına ödenecek para tam 2.200 TL olacak. Bu iyi hazırlanılmış basın toplantısı için kesinlikle "meydan okuma" diyebiliriz. Tarihimiz boyunca pek çok başkaldırıya tanık olundu. Anadolu'nun en ücra köşesinden Topkapı Sarayı'na kadar. Bu defa Ankara'daki Saray'a  kadar uzandığını farkediyoruz.

***

Perişan etti

Yandaş medyanın durumu da ilginçleşti. İmamoğlu'nun basın toplantısına ellerine tutuşturulmuş kağıt parçalarıyla muhabirler yollanmıştı. İBB Başkanı, bunlara öyle cevaplar verdi ki, garipler ne yapacaklarını şaşırdılar. Neticede popolarına bakıp döndüler. Daha da enterasanı, hiç birinin yayınlamamasıydı. Daha doğrusu yayınlayamadılar.

***

İlk teşhis

Bu olayı iyi okumak şart. Bazılarına tuhaf gelecek ama basın toplantısı sonucu, en önemli tespiti Hadi Özışık yaptı:

"Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanlığına oynadı"

Teşhisi doğru ama bu bir oynama değil, gerçeğin ta kendisi. Ekrem Başkan son çıkışıyla "Erdoğan'ın rakibi" olduğunun mührünü bastı. İstanbul kanalı için inat edilir mi bilmiyorum. Gördüğüm, yapımın fiiliyata dökümü yeni başkan adayını daha da güçlendirecektir. Akılları hâlâ kayyımda olanlara da önemli tavsiyem var. Kafalarını bir an önce değiştirsinler.

***

Anketlere bakın

Yeni sonuçlanan bir anketten bahsetmek istiyorum. 11 Büyük Şehir'de yapılan nabız yoklamalarında iktidarla muhalefet arasında 7 puan vardı. Aradan geçen zamanın ortaya koyduğu rakam oldukça ilginç. Bunun muhalefetin lehine döndüğü anlaşıldı. Hem de yarım puan falan değil, tam yüzde 3.

Yandaş kesimdeki büyük panik bu yüzden. Sandık günü yaklaştıkça İstanbul'daki seçimin tekrarının olması kaçınılmaz. Hem de daha açık farkla.

***

Hıyar hesabı

 

Halk TV'de İrfan Değirmenci'yi izliyordum. Konuyu birden salatalığa getirdi. Hadi ötekisiyle karışmasın, buna badem ya da en iyisi hıyar diyelim. Bu sebzenin -kimileri meyve diyor- bir hafta önce 3 TL'ye satıldığını anlattı. Önceki gün etiketinin ikiye katlanıp 6 TL olduğunu söyledi. Değirmenci insaflı. Migrosta önceki gün 8.95 olan fiyat dün itibarıyla 9.75'e fırlamıştı. Düşünün hıyar bile at yarışı tabiriyle "koptu geliyor"... Allah yardımcımız olsun...

***

Bu da müdür

Cafer Uzunkaya'nın sözlerini ağzım açık dinledim. İŞKUR Genel Müdürü'nün anlattıkları kara mizah örneği:

"İşsizlikten bütün dünya mustarip. Bu sadece bize mahsus değil ki. Bu sorun bütün dünyada"

Uzunkaya galiba yanlış görevde. Ona bir soru sormak istiyorum:

"Bu kadar işsiz, bizim nüfusa göre fazla değil mi?"

***

Efsaneler ölmez

Lefter yaşasaydı 94 yaşını idrak edecekti. Bu hafta TRT Spor'da doğum günü hatırlandı. Orhan Ayhan'la programını kimi  zaman hüzünlenerek bazen de tebessümle izledim. O kadar zengindi ki hangi bölümü alayım bilemiyorum. Toprağı bol olsun tercüman Manol'un taktığı lakapla Ordinaryüs'ün Bolu'da ilkokul diploması alışı, spor gazeteciliğinin en güzel haberlerindendir. Bu da üstad Orhan Ayhan'ın başarılarından biridir. Attığı başlığa bakın:

"Ordinaryüs, ilkokul diploması aldı."

Herkes oradaydı

Programda kimler yoktu ki. Ogün Altıparmak, Şükrü Ersoy ve  Vefalı Galip Haktanır - Kör Galip-, Lefter'i anlattılar. Yılmaz Ulusoy, Aydın Yelken ve Can Bartu'nun aktarımları müthişti. Lefter'in yurtdışı anıları da çok renklidir. Bana göre Türk futbol tarihinde değerlendirme yapılsa ilk sıraya koyacağım isim Lefter'dir. Atina'da kendini sıkıştıran Yunanlılara verdiği cevaba bakın: "Ben Türk'üm, bana Türkçe soru sorun."

 

GÜNÜN SÖZÜ

Kışmış, yazmış umurunda değilse mutlusun demektir. Anton Çehov

 

Yazarın Diğer Yazıları