IMF borcu bitti, hikayesi bitmedi...

"Biliyorsunuz göreve geldiğimizde IMF'ye 23.5 milyar dolaaaaaar, borç vardı.. (Dolar derken 'A'yı uzatmak, rakamı mı büyütüyor nedir?)

Ödedik ödedik bitti.. Sonra IMF bizden borç istedi.. Arkadaşlara 'Verin' dedim.. Baktılar ki veriyoruz, almaktan vazgeçtiler.."

80 milyon Cumhurbaşkanı'nın bu IMF hikayesini dinliyoruz birkaç yıldır.. Ama bugün öğreniyoruz ki, adamlar zaten almaktan vazgeçmiş(!)

Ama Tayyip Erdoğan bu öyküyü 'satmaktan' vazgeçmedi gitti..

***

"Tamam IMF'ye borç vardı ve bitti.. Ama dış borcumuz bitmedi ki.." diyorsun, "Faiz lobisi.." oluyorsun..

"İyi ama, görevi devraldığınızda Türkiye'nin borcu 103 milyar dolardı, şimdi 430 milyar dolara ulaştı.." diyorsun, "Bunlar var ya bunlar.." oluyorsun..

"Üstelik 15 yıldır satmadığınız kamu kuruluşu kalmadı.. Bunlardan milyar dolarlar geldi.. O kadar parayla ödeye ödeye 23.5 milyar ödenmiş, üstüne de 320 milyar dolar borç eklenmiş.." diyorsun, "Hesap bilmez" oluyorsun..

***

Sonra günün birinde öğreniyoruz ki, Varlık Fonu'ndaki bazı kamu varlıkları teminat gösterilerek, Çin Bankası'ndan 5 milyar dolar kredi peşinde abiler..

"Ee IMF almadıysa, demek ki kasada o 5 milyar.. Onu kullan, niye kredi kovalıyorsun, hem de malımızı ipotekleyerek?"

Diyeceğim, biliyorum ki "Türkiye'nin iyiliğini istemeyen" olacağım..

***

İşin özü ne derseniz deyin bildiğini okuyor, ne derseniz deyin ekonomiyi freni patlak kamyon gibi duvara sürüyorlar..

İş dünyası, emekli, esnaf, memur, işçi, işsiz, öğrenci, hepimiz kulak kesildik, ferahlatan sözler bekliyoruz..

Onlar hâlâ, elde avuçta ne varsa satmış olmayı, dış borcu 320 milyar dolar artırmış olmayı, uçan ekonomi diye sunuyorlar..

Sonuç? Piyasalara bir bakın;

"3 yıldır IMF'ye borç veremeyip, 3 yıl malzeme ettikten sonra, 3 yılın sonunda, zaten istemediler ki" diyen tuhaf siyaset dilinden umut kesiliyor..

Endişelenmesin de ne yapsın?

TEĞET GEÇTİĞİNDE DÜMENDE KİM VARDI?

2008'de küresel piyasalardaki hareketliliği hatırlayın.. O zaman Başbakan olan Tayyip Erdoğan ve bütün ekibi, krizin Türkiye'yi 'teğet geçeceğini' söyledi.. Allah yüzümüze baktı da, hasarı büyük olmadı..

Öve öve bitiremediler o 'teğet geçişi.."

"Merkez Bankası, sıkı para politikasından taviz vermeyip, döviz konusunda gerekli adımları attı, Türkiye birçok ülkeye göre krizi hafif atlattı.." dediler yıllarca..

Türkiye'yi ekonomide bekleyen sıkıntılı günler var.. Ve inşallah korkulan olmaz..

Ama her ihtimale karşı altını çizeyim, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hatırlattı, geçen Cuma günü katıldığı televizyon programında;

-2008'deki krizin teğet geçmesinde büyük rol oynayan Merkez Bankası'nın Başkanı kimdi? Durmuş Yılmaz.. Peki Durmuş Bey nerede şimdi? İYİ Parti saflarında.. Demek ki biz olası sarsıntılara da İYİ geleceğiz..

Ben size söyleyeyim, 5 yıl öve öve bitiremediler Durmuş Bey'i ve duruşunu.. Ama icap etti mi, 2008 krizindeki 'teğet' kısmı için 'O olmasaydı, teğeti bile uğramazdı' demezlerse, adım Murat değil..

"ZARRAB DAVASI, MİLLİ DAVA DEĞİLDİR"

Bu sözler İYİ Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray'a ait.. Geçen hafta itibarıyla merkez medya dahil, ekranlarda çalışılmış hareketler görmeye başladık.. Hemen her programda "Zarrab Davası'nın" Türkiye'ye kurulan bir kumpasın devamı olduğu işlenmeye başlandı.. Öyle bir mahalle baskısı var ki bu konuda, en aklı başında, en salim isimler bile sözlerini yuvarlamak zorunda kaldı, kalıyor ekranlarda..

Aytun Çıray'ın, parti sözcüsü olarak yaptığı bu çıkış işte bu yanıyla çok önemli.. Mahalle baskısının kuşattığı aklımızı-fikrimizi özgürleştirip, bu meseleyi, olması gerektiği gibi konuşmamızın önünü açıyor..

Kıbrıs'a ve Ege'deki adalara.. Süleyman Şah'a.. Askerin başına geçen çuvala.. Teröristle masaya oturmalara, millî dava, millî sorun diyemeyenler, mevzubahis kendileri olunca her şeyi millîleştirme çabasında..

Aytun Çıray'ın çıkışı bu açıdan önemli.. Bazı siyasilerin 'şarlatan' olarak tariflediği Reza Zarrab Davası'yla ilgili öyle bir mahalle baskısı var ki, bakıyorum vicdanlı kalemler bile kalem oynatamıyor.. İşte bu teslimiyeti kırması açısından önemli..

Tıpkı, NATO rezaleti konusunda sorduğu sorular gibi..

Bir alışkanlığa dönüştü bu hal.. İktidar, belli bir konuda öyle bir ön alıyor ki, herkes "Evet biz de" diye başlıyor söze.. Sonra? Sonrası yok.. İktidar belirliyor tabloyu, muhalefet 'Ne kadar muhafazakâr' olduğunu anlatmaya çabalıyor.. İktidar belirliyor haritayı, muhalefet 'Ne kadar milliyetçi' olduğunu anlatmaya çabalıyor..

Farklı bir ses çıkmayınca da, her şey iktidarın istediği çerçevede konuşulup tüketiliyor..

GÜNÜN SÖZÜ

Yaşadığın yeri Cennet yapamadığın sürece, kaçtığın her yer Cehennem'dir...

Yazarın Diğer Yazıları