İmtiyazlar sınıfı oluştu

Charles Dickens'in ''İki Şehrin Hikayesi''nde, Fransız devrimi ekseninde "Paris'teki karanlık günlerin karşısında  Londra'daki aydınlık ve dingin günler " kurgulanmış.

Bizim toplum giderek bu hikayeye benzedi. Bir tarafta evinde oturup devletten çeşitli adlar altında maaş ve destek alanlar var, diğer tarafta  hiçbir işte çalışmayan ve son açıklanan verilere göre sayısı 6 milyon 950 bin kişi olan fiili işsiz var.

Bir tarafta kendi ülkesini ve topraklarını  koruyamayan ve gelip Türkiye'den maaş alan ve birçoğu da iş bulmuş 3.7 milyon Suriyeli var… Diğer yandan TÜİK verilerine göre sürekli yoksulluk yaşayan  11.5 milyon insanımız, ciddi maddi yoksunluk çeken 23.5 milyon insanımız var. Toplum bunalıma girdi … Dünkü Yeniçağ manşetinde İstanbul'da yaşayan haciz ve borçları nedeniyle bunalıma giren 4 kardeşin intihar haberi vardı.

Bir yandan Suriyelilere 35 milyar dolar, yani 230 milyar TL'yi (2019 bütçesinin dörtte biri) bulan Hükümet, diğer yandan emeklilikte yaşa takılanlar için (EYT) 10-15 milyar lirayı bulamıyor.

Bir tarafta  gazete haberlerine göre, üçüncü Bently'sini alan değeri 3 milyon lira ile 500 bin lira arasında değişen 12 lüks arabası olan TOKİ'den imtiyazı olanlar; köprüler, yollar ve hastanelere verilen talep garantisi nedeniyle ve 20-30 yıl süre ile devlet bütçesinden aslan payını alacak müteahhitler;  kamu bankalarından ucuz kredi alan ve devletten yüksek destekler alan yandaş medya şirketleri var… Diğer tarafta kur artışı ve ekonomide küçülme nedeniyle borcunu ödeyemeyen, konkordatoya giden, iflas eden reel sektör firmaları var. Bu sene ilk on ayda 91 bin 40 işyeri kepenk kapattı. 

Bir yandan, bürokrasideki işini bir ayda tamamlayan iktidara yakın özel sektör var, diğer yandan özellikle son dönem bakanların önünde yıllarca bekleyen yatırım projeleri var.

Biri yer biri bakar… Kıyamet ondan kopar.

Keser döner sap döner… Gün gelir hesap döner.

Bu atasözleri, geçmişte yaşanan yanlış düzenlerin ve yanlışların sürdürülemezliği üstüne söylenmiş sözlerdir. Sürdürülemez olduğunu gösteren gelişmeler de var;

TÜİK verilerine göre, 2003 yılında mutsuz olanların oranı yüzde 7.3 iken, 2019 yılında yüzde 12.1'e yükseldi. Yine 2003 yılında mutlu olanların oranı yüzde 59.6 iken, 2019 da yüzde 53.4'e geriledi. Erkeklerde mutsuz olanların oranı yüzde 50'nin altına düştü yüzde 49.6 oldu.

TÜİK Türkiye  yaşam memnuniyeti araştırması (yüzde )   

                                                2003               2019

                                         ------------         ---------------

Mutlu olanlar                         59.6                 53.4

Ortada                                   34.5                  33.2

Mutsuz                                    7.3                  12.1       

Halkın siyasi tercihleri değişti, son seçimlerde üç büyük şehirde muhalefet kazandı. Bu şehirler her dönemde siyasi konjonktürü belirlemiştir.

Siyasi iktidara destek verdiği halde sonradan teröre dönüşen bir cemaat ortaya çıktı… Eski Başbakan ve eski Başbakan yardımcıları, gidişata tepki olarak siyasi oluşuma gidiyor. Yine iktidar partisinden  gidişattan hoşnut olmayan milletvekilliği ve genel yönetim kurulundan istifalar var.

Siyasi iktidar, yargı reformu diye bazı adımlar atmak istiyor ancak bunlar marjinal kalıyor, güven vermiyor. Dahası yargı reformu lafta kalır çünkü Türkiye'ye özel hazırlanmış olan ve Anayasada yer alan bu başkanlık sistemi ile kuvvetler ayrılığı sistemi arasında uyum yoktur.

Yapılması gereken, halkın yönetime daha fazla katılmasını sağlayacak bir demokratik düzen kurmak ve yine halk adına devlette denetimin sağlanacağı parlamenter sisteme dönmektir. 

Yazarın Diğer Yazıları