Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

İngiltere dost mu?

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in Türkiye ziyaretinin, AB sürecinde Türkiye’yi desteklemek üzere gerçekleştiği açıklamasını oldukça garipsedim.
İngiltere’nin, çıkarı olmadan kılını bile kıpırdatmadığı tarih sayfalarında yazılıdır.
Kraliçelerini gönderdiklerine göre bu işte mutlaka büyük bir çıkar vardır.İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın bu ziyaretin planlayıcısı olması bu bağlamda kayda değer bir tespit olacaktır.
Sömürgeci İngiltere dostluk, müttefiklik gibi kavramları bilmez. Tek bildiği Büyük Britanya’nın -Birleşik Krallığın- yüksek çıkarlarıdır. Bu yüksek çıkarlara hizmet için her yol mübahtır. İngiliz’in kolonyalizm düzeninde halklara zulüm etmekten, halkları birbirine vurdurtmaktan, kan dökmekten ve bölerek yönetmekten kaçınmadığı tarihsel gerçeklerdir. Her şey majesteleri Kral veya Kraliçe adına Büyük Britanya’nın çıkarı için yapılmıştır!!!
İngiliz koloni düzeninde, istila edilen ülkenin  kaynaklarının ticaret adı altında sömürülmesi esastır.
Bunları düşünürken aklıma  İngiliz’in Kıbrıs’ta  yaptıkları geliyor. Aklıma İngiliz oyunları geliyor; Türk düşmanı Gladstone geliyor; aklıma Berlin Konferansı şantajları, İngiltere’nin Arapları ve Kürtleri Osmanlı’ya karşı isyana teşvik etmeleri geliyor, Şeyh Sait, Musul-Kerkük geliyor, Arabistanlı Lawrence geliyor, İngiliz işbirlikçisi Mekke Şerifi Hüseyin, Çanakkale Muhabereleri ve Churchill geliyor; İstanbul’un, İzmir’in ve Anadolu’nun işgali, Sevr, Mondros Ateşkes Antlaşması, Kurtuluş Savaşı, Lozan Konferansı ve Lord Curzon geliyor...
Aklıma kahpeliğin ve şerefsizliğin her türlüsü geliyor.
Ve aklıma Büyük Britanya İmparatorluğu, Birleşik Krallık ve İngiltere geliyor...
Lütfen yanlış anlaşılmasın. Londra’da öğrenim gördüğüm yıllarda birçok İngiliz arkadaşım oldu. Hâlâ birçoğu ile yakın temasım vardır ve onları seviyorum. İngiliz halkı ile meselem yoktur. Ama İngiliz Siyasi Oligarşisi ve bunların icraatlarına ön ayak olan Monarşisi ile muhakkak bir hesaplaşmamız vardır... Tarih önünde Yüce Türk Milletinden ve onların ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerine özür borçlarını yerine getirene kadar...  

* * *

Kıbrıs’ta Rum’dan, Yunan’dan ve İngiliz’den çektiğimizi bir Allah bilir bir de biz Kıbrıs Türkleri. İngiltere, Rus tehdidini öne sürerek Kıbrıs adasını Osmanlı’dan askeri üs olarak geçici bir süre kullanmak üzere devralmayı başarmış, bir daha da geri vermemiştir.
İngiltere 1914’te Osmanlı devletinin Almanya yanında savaşa girmesini fırsat bilerek Kıbrıs’ı ilhak etmiştir. İngiltere’nin adaya el koyması ile adada yaşayan Rum Enosis’cilere gün doğmuştur. 1878’ten Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılına kadar Kıbrıs Türkü İngiliz emperyalizminin zulmüne katlanmak zorunda kalmıştır. Türklüğün adadaki varlığının devamı için Kıbrıs Türkü İngiliz’in her türlü insanlık dışı muamelesine katlanmış, sırasında canını seve seve feda etmiştir. İngiltere, Lozan Barış Anlaşmasıyla Kıbrıs’ın topraklarına katılmasını yasallaştırmıştır. Lozan Antlaşmasına  göre adanın statüsünde bir değişiklik mevzubahis olması halinde adanın eski sahibi olan Türklere iadesi de hiçbir zaman yerine getirilmemiştir. İngiltere, Kıbrıs’taki hükümranlığını devam ettirmek adına Türkü-Ruma düşürmüş, ada insanını birbirine düşürerek bölmüş ve yönetmeyi başarmıştır. İngiltere 1959-60 Zürih-Londra Anlaşmaları çerçevesinde adada iki egemen askeri üssü hükümranlığı altında tutmayı becermiştir. Bu askeri üslerden bugün Ortadoğu’dan Çin’e kadar geniş bir bölgeyi kontrol edebilmektedir. Irak, Afganistan gibi emperyalizmin sillesini yakın zamanda yemiş halklara sıkılan kurşunlar ve atılan bombalar  İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerinden havalanan uçakların marifetidir. Kıbrıs halkları İngiliz sömürge idaresinin yarattığı düşmanlıkların ve Enosis taraftarı çarpık düşünceli siyasilerin bedelini bugün dahi ödemektedirler. Makarios’un Kıbrıs’ta yürürlüğe koyduğu Kıbrıs Türkünü yok etmeyi hedefleyen Akritas Planı’na İngiltere göz yummuştur.1963’te yıkılan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasbeden Rum İdaresini adanın meşru devleti olarak tanıyan  İngiltere, bu Rum idaresinin Avrupa Birliği’ne üye olmasına garantör devlet olarak göz yumarak uluslararası anlaşmaların çiğnenmesine ses çıkarmamış, hatta katkı koymuştur. İngiltere yıllardır Kıbrıs Türkü’nün ambargo ve izolasyonlar altında ezilmesine vesile olmakta ve Kıbrıs Türkü’ne İngiltere’ye seyahatlerde vize uygulamasını da sürdürmektedir. İngiltere Annan Planı’nın hazırlayıcısı ve ciddi savunucusu olmuştur. İngiltere’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lord Hannay’ın bu süreçteki Türk düşmanlığı unutulmamıştır. 

* * *


İngilizlerin marifetleri ve Türk dostu olmadıkları bu köşenin sınırları içerisine muhakkak ki sığmayacaktır.
Kraliçenin Türkiye ziyareti de boşuna değildir. Kraliçe, İngiliz menfaatleri gerektirdiği için Türkiye’ye gelmiştir. Tarihin hemen hemen her sayfası İngiliz’in iki yüzlülüğünü, fırsatçılığını ve çıkarcılığını haykırmaktadır.
Aylar önce, Kraliçe II. Elizabeth’in o tarihte Dışişleri Bakanı olan Jack Straw’ın Avusturyalı meslektaşına Türkiye’nin AB üyelik sürecine karşı çıkmaması için  “Ayı’nın postunu almak istiyorsan, sürecin başlamasına itiraz etme, avın kafese girmesini bekle” demesini dostluk diye nitelemek mümkün müdür? Kraliçe’nin Türkiye ziyaretini Türkiye’nin AB sürecine katkı koymak için yapmadığı bellidir ve hangi İngiliz çıkarları adına yaptığı yakında ortaya çıkacaktır...
Atatürk’ün Türk Gençliği’ne armağan ettiği ve  “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutladığımız 19 Mayıs tarihinin önemini bugün daha iyi anlamak zorundayız.
Emperyalist işgale karşı, canları pahasına  “Kurtuluş’a”  doğru imanla, inançla ve emin adımlarla koşan Yüce Türk milletinin fertleri olarak o günleri iyi hatırlamamız gerekmektedir.Yaklaşık bir asır önce oynanan emperyalist oyunlar bugün yeniden sahnelenmektedir. Uyanık olunmalı ve Türk Gençliği Atatürk’ün emanetine her zamankinden daha fazla sahip çıkmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları