İnönü'nün yaptığı başka işlerle de ilgilenseydiniz keşke!

Andrey Karlov suikastının ardından sıkça anılmıştı Franz Von Papen adı. İki olayın oluş şekilleri, soruşturulma şekli; hayli tartışılmıştı.

Dün, gazeteci arkadaşımız İsmail Saymaz, Papen suikastını bambaşka bir vesileyle, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda öldürüldüğü ve öldürenlerin de ellerini kollarını sallaya sallaya Suudi Arabistan'a döndüğü beyanlarının gölgesinde ve bambaşka bir yönüyle yeniden hatırlattı:

Papen'in suikastçıları, saklandıkları/korundukları dönemin Sovyet Büyükelçiliği'nden alınmış/tutuklanmıştı. 

Üstelik de, Cumhurbaşkanı'nın "elinde ABD bayrağı olan foto göstererek itibarsızlaştırmaya çalıştığı" dönemin Başbakanı İnönü'nün kararlı tutumu sayesinde!

***

Von Papen, Almanya'nın Türkiye'deki büyükelçisiydi. 1942 yılında yaşanan olayda, Papen, suikast girişimine uğramış, ancak amatör suikastçı, Papen yerine kendini havaya uçurmuştu!

Sonuçta Papen hayattaydı, suikastçıdan geriye ise etraftan toplanan ceset ve giysi parçalarından başka bir şey kalmamıştı! Türkiye için dosyayı kapatmak, iz sürmekten çok daha kolaydı. Ve fakat dönemin -İnönü Başbakanlığındaki- iktidarı öyle yapmadı. Minik bir giysi parçasından, önce suikastçının kimliğine, sonra da bağlantılarına ulaşıldı. Papen'i öldürtmek isteyenler Rus Gizli Servis elemanlarıydı! Üstelik de SSCB'nin İstanbul Başkonsolosluğunda çalışıyorlardı! Rus ajanlardan Leonid Kornilov'u kaçmaya çalışırken yakalayan Türk polisi, Georgi Pavlov'u ise bakın nasıl teslim aldı:

"Konsolosluk hemen polis tarafından kuşatıldı. Sonunda Ruslar, konsoloslukta gizlenen bir başka öğrenciyi polise teslim ettiler. Türk Başbakan, sonuçları ne olursa olsun olayın mutlaka aydınlatılacağını ifade etti. Terörist adaylarının Rus Konsolosluğu'nun içinde yetiştirildiği ortaya çıktı." (Franz Von Papen'in Anıları, Derleyen: Necip Azakoğlu, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2015, s.446-448.)

***

Keşke memleketin idaresinden sorumlu olanlar, İnönü fotoğrafı sallayıp "Elindeki bayrak Amerika... Bunların geçmişi hep böyle... Yaptıkları iş bu" diye karalama kampanyası düzenlemek yerine, "yaptıkları başka işler"e de bakıp, feyiz alsalardı;

Kaşıkçı'nın konsolosluğa girip de çıkmadığı ihbar edildiği gün itibarıyla bu tip bir baskı uygulamış olsalardı, belki de bir faciayı önlemeyi başaracak, onu başaramasalar da hiç değilse failleri ellerinden kaçırmamış olacaklardı!

"Suudi toprağı" sayılan bir alanda bile olsa nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti'nde vuku bulan bir suça karşı mesafemizin "ay bu Suudiler de pek barbar canım"la sınırlı kalmaması gerekir herhalde değil mi?

***

SORU-YORUM

İsmet İnönü'nün elindeki, Cumhurbaşkanı ve yandaşlarının hiç anmadığı, yokmuş gibi davrandığı "diğer bayrak" (iki bayrak tutuyor çünkü farkındaysanız) hangi ülkenin?

***

Devletleşen aileler üzerine

Yusuf Kaplan'ın, Yeni Şafak'taki "Suudi Arabistan'ı kontrol eden aile, ülkesini, mazlum İslâm dünyasını değil, ailenin ikbalini düşünüyor sadece! (...)  Açıkça söylüyorum: Suudi Arabistan diye bir devlet yok! Emperyalistlerin tepe tepe kullandıkları, işlerine gelmediği zaman, "kullanım tarihi" bittiğinde, kullanıp atmaktan çekinmeyecekleri köle ruhlu, tastamam palyaçoya dönüşmüş, ülkeyi paçavraya dönüştürecek tehlikeli işlere soyunan bir aile var yalnızca" satırlarıyla...

Abdurrahman Dilipak'ın -Türkiye'ye dair yazdığı- "Gücünüze ve servetinize aldanmayın. Gün gelir bütün servetler yağmalanır tükenir ve kılıçlar kırılır. Ne zenginler gördü bu dünya ne ceberut krallar hepsinin saltanatı ve serveti yok oldu. Bir sivrisinek bile onu bitirir" satırlarını arka arkaya okuyun ve bir düşünün bakalım:

Dünyada "hanedanlaşan", "devletleşen" tek aile Suudlarınki mi?

***

Benim vatandaşım işini bilir(!)

Turgut Özal'ın o meşhur "benim memurum işini bilir"inin üzerinden nereden baksanız 30 yıl geçti; devir herkesin "işini bildiği(!)" devir!

Ver "nabza göre şerbet"i, açılsın en sağlam geçim kapısının kilidi!

Benim vatandaşım çözmüş işi;

Biri alabildiğine muhalif, diğeri alabildiğine iktidar yandaşı iki ayrı televizyon kanalı, aynı balık halinde, aynı tezgahın önünde, aynı balıkçıyla "ekonomik krizi" konuşuyorlar.

Halk TV'nin sorusuna, "Şu anda hiç iş yok... Durum iyiye gitmiyor..." diye cevap veren amcam, ayı soruyu A Haber sorunca "Allah fırsatçılara fırsat vermesin... Kim diyor ki ekonomik kriz var..." diyor bu defa.

Nasıl?

Balık nereden kokmuş oluyor bu durumda?

Yazarın Diğer Yazıları