İnsaflı olalım

Kıbrıs meselesinin 43. yılındayız. Bu meselenin konuşulmadık, görüşülmedik yönü yoktur. Hâlâ bize “görünüz” tavsiyesinde bulunuyorlar. Kimdir bunlar?  Bunlar 43 yıldır Kıbrıs’a her baktıklarında TEK HALK, TEK DEVLET, TEK MEŞRU HÜKÜMET görenlerdir. Bunlar  “Kıbrıs meselesi nedir?”  sorusunu sormaktan kaçınarak Kıbrıs’ı kendi çıkarları doğrultusunda Rum’a-Yunan’a mal etmek isteyenlerdir.
Peki! Rum liderlerle şimdiye kadar konuşulmamış bir şey olmadığına göre ne konuşacağız? Onların istediklerinden hangilerine evet diyebiliriz?
Üniter devlet diyorlar. Razı mıyız? Değiliz. Federasyonu yıllardır konuştuk reddettiler. Türkiye’yi adadan çıkaracak Annan Planını bile reddettiler. Neden? Kendilerinin addettikleri ve adını çaldıkları  “Kıbrıs Cumhuriyetini” yeniden bizimle paylaşmak zorunda kalacaklar diye! Türk halkına azınlık hakkı verecekler. Razı mıyız? Değiliz. Garanti Anlaşmasına gerek yok diyorlar. Biz, aklımızı yitirmemişsek, bundan vazgeçebilir miyiz? Vazgeçemeyiz. 1977-79 Doruk Anlaşmaları ile kabul eder göründükleri  “iki kesimliliği” de  “göçmenler geri dönmelidir; bu insan haklarının bir gereğidir”  diyerek ortadan kaldırıyorlar. Annan Planında da zaten  “iki kesimlilik”  maskaralık haline getirilmişti. Rum’un istediği şekilde  “AB yasaları”  da işe karışınca halimiz duman olacaktı.
Hristofyas KKTC’nin idarecilerine çağrıda bulunuyor:  “Anlaştığımız çizgiye geliniz” diyor. Muhalefetteyken  “anlaştıkları çizgide”  Kıbrıslıların aşk masalları vardı. Garanti Anlaşması yoktu, ayrı devlet, ayrı egemenlik yoktu.  “işgalciler”  ve  “yerleşikler”  çıkıp gidecek, biz  “Kıbrıslılar eskiden olduğu gibi kardeş kardeş yaşayacaktık” . Bugün bu martavalı, birkaç kişiden başka kim kabûl edebilir ki? Ümit edelim ki Hristofyas’ın çizgisine davet ettiği arkadaşlarımız hiç çekinmeden kendisine hak ettiği cevabı verirler ve geçmişin bu karanlık defteri böylelikle kapanmış olur.
Ben 83 yaşındayım. 7 yaşındayken İngiliz’in Vali Konağını yaktılar, Enosis isyanı başladı; 1945’de (21 yaşına geldim) Enosis kavgası yeniden başladı. 1950’de Enosis için plebisit. Plebisiti yapan kiliseye göre yüzde 95 Rum (onlara göre Kıbrıs Halkı) Enosis demiş. Aynı yıl Makarios Başpiskopos seçildi. Kilisede  “ölesiye Enosis”  yemininde bulundu. 1954’de St.George gemisi ile teröristler ve silâhlar gelmeye başladı. 1955’de Eoka tedhiş örgütü faaliyete geçti. Bu yılları yaşayan bizler yıllarca “kardeş Rumlar, Girit’i ne zaman gerçekleştirecekler”  endişesinden kurtulamadık. Komşularımız arasında Girit’ten canlarını zor kurtaran insanlar vardı.1920’lerde Türk halkı İngiltere’ye  “kurtar bizi bu barbarlardan” diye müracaatlarda bulunmaktaydı.     
Ahmet Gazioğlu büyük emek sarf ederek İngiliz belgelerini temel alan bir kitap yayınlamıştır: 1964 Katliamı! Kıbrıs meselesi ile ilgili herkes bu kitabı okumalıdır. Göreceksiniz ki 2007’de değişen bir şey yoktur, ne Rum’da ne de 43 yıldır Kıbrıs’a bakıp da TEK HALK, TEK EGEMENLİK, TEK DEVLET gören emperyalist güçlerde! Bugüne kadar bunların önerilerini kabul ederek  “kardeş Rumlarla birleşmiş, bütünleşmiş”  olsaydık bugün Kıbrıs’ta tek bir Türk kalmayacaktı.
Tarihini bilmeyenlerin tarihini, başkaları yazar. Kiminle dans ettiğine bakmayanın ayakları ezilir. Tarihimizi ve karşımızdakilerin milli siyasetlerini bilerek konuşalım. O zaman devlete sahip çıkmaktan, egemenliğimize sarılmaktan,  “Anavatan Türkiye’nin Garantörlüğü devam etmelidir”  diye gece gündüz dua etmekten başka kurtuluş yolu olmadığını herkes görecektir.

Yazarın Diğer Yazıları