İnsan 250 yıl yaşayabilir mi?
Geçen hafta 100 yaşında hayata veda eden “Yüzyılın Beyin Cerrahı” Prof. Dr. Gazi Yaşargil, konferansları ile televizyon ve gazete röportajlarında insan ömrü ve sağlıkla ilgili önemli bilgiler vermişti.
Onlardan bir kısmını paylaşmak istiyorum:
“Aslında insanın 120 yaşına kadar sapasağlam olması lazım; zihnen, fikren ve bünye olarak.
Hücrelerimizde telomerler var. Ne zaman öleceğimizi onlar tayin ediyor.
Ömrümüz 120 seneye göre kurulmuş, fazlası yok.
Ama bir bakarsınız bilim insanları telomeri değiştirirler, o zaman 250 yıl bile yaşarız.”
...
Sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiğine ilişkin de ilginç şeyler söylüyor Yaşargil:
“Sağlıklı ve uzun ömürlü olmak için dilimizin tadına göre değil, beynimizin tadına göre yemeliyiz.
Ben kendimi korurum, çok obur olmama, tatlının her çeşidine bayılmama rağmen ağzıma koymam.
Kızarmış patatesi en son 50 sene önce yedim, baklavayı da öyle. Çikolatayı çok severim ama yemeyeli çok seneler var.
İçkim yok, sigaram yok, hayatım hep muntazam olmuştur.
Eşim Dianne'yla her sabah 06.00'da kalkarız, kahvaltı olarak o bir fincan kahve içer, ben bir elma, bir armut yerim.
Öğlenleri yine hafif ve sağlıklı şeyler yemeyi tercih ederiz. Yine elma ve armudu ihmal etmem. Hep az şekerli meyveleri yemek gerekiyor. Ayvayı çok severim ama yurt dışında pek bulunmuyor.
Akşamları da bir sebze yemeği. Hepsi o kadar.
Bence içkinin normal ölçüsü bir kadeh şarap veya bir şişe bira, bundan fazlasını içersen, gittin.”
...
Gazi Yaşargil’in şu sözleri ise başta cerrahlar olmak üzere tüm doktorlarımızın kulağına küpe olmalı:
“Hastalarınızla yaşı, cinsi ne olursa olsun karşılıklı sonsuz bir sevgi ilişkisine giriyorsunuz.
Hasta size yüzde yüz itimat ederse ameliyatta sıkıntı olmuyor, bağışıklık sistemi sağlam kalıyor.
Hastada şüphecilik sezersem hemen ameliyata girmem, gidip bir daha bakarım ona, konuşurum. Çünkü size itimat etmeyen hastalarda çok komplikasyon çıkıyor.
Bir özelliğim de, hastalarımı her gün en az 10 defa ziyaret etmemdir, çünkü onlar için en iyi ilaç doktorlarını görmektir.
İlaçtan hiç hoşlanmam, hastalara vermeyi de sevmem. Ben sadece Aspirin içerim, bana sadece o iyi gelir.”
...
“Sağlıklı bir beyin için ne yapmalı?”
Yaşargil’in kendisine sık sık sorulan bu soruya verdiği yanıt da önemli dersler içeriyor:
“Beynin en büyük düşmanı alkol, nikotin, uyuşturucu ve tembelliktir. Beyin kendi haline bırakılınca durmaya başlıyor ve kuruyor.
Beyni sağlıklı tutmanın en önemli yolu onu atıl bırakmamaktır.
Her konuda kitap, dergi, gazete ne varsa okuyun. Matematik problemleri, bulmaca, satranç, tavla da çok yararlıdır.
Egzersiz yaptığınızda kaslardan çıkan bazı maddeler beyni güçlendiriyor.
Ben hiç asansör kullanmam, merdivenleri kendim iner çıkarım, koridorlarda yürürüm.
Beynimizin kendine has bir sesi, ritmi var, o kadar ki kayda alıp bunu müziğe çevirebilirsiniz.”
...
Ölüm olayıyla ilgili görüşleri de dikkate değer:
“Ölümden korkmuyorum ama arkasında yatanın, sonrasının ne olduğunu bilmek istiyorum.
Ölünce herhalde vücudumuz atomlara bölünecek, kimisi bir ağacın, kimisi bir hayvanın, kimisi bir kurdun içine girecek. Şu anda bizim teneffüs ettiğimiz havadaki atom parçaları kim bilir nereden geliyor? Atalarımızdan kalmış olabilir.
Çocukken hep düşünürdüm, nasıl oluyor da kurttan kelebek oluyor. Muazzam bir şey. Kurdun milyonlarca hücresi, bir kısmı değişerek kelebek olsun diye kendini öldürüyor.”
...
Beyin cerrahisinde çığır açan, bu alanda kullanılan 10 cihaz bulan Gazi Yaşargil’in çok zengin olduğu sanılır. Oysa gerçek böyle değilmiş:
“Kazandığımın yüzde 40’ını hastane alıyordu, yüzde 33’ü vergiye gidiyordu. Bana yüzde 27’si kalıyordu.
Bulduğum tıbbi cihazlardan da para kazanamadım. İmzaladığım bir anlaşma yüzünden o aletlerin tüm haklarını bir firma kendine mal etti. Bende tüccar kafası yok ki.”
...
Son bir not:
Ülkeyi yönetenlerce birçok değerli insanımıza gösterilen katı, anlayışsız tutum Gazi Yaşargil’e de gösterildi ne yazık ki. 27 Mayıs askeri darbesinden sonra askerlik görevi için yurda gelmesi istendi. O sırada doçentlik tezine hazırlandığı için gelemedi, daha sonra gelmeyi planladı. Ne var ki hemen Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Vatandaşlığa yeniden kabulü uzun yıllar sonra Anavatan Partisi iktidarında Turgut Özal’ın başbakanlığı sırasında oldu.
“Armut piş ağzıma düş” anlayışı
Adli tatil sorunu
RTÜK’ün verdiği cezalar!
Yangına körükle gitmek...
Yanan ağacın son sözleri…
CHP’DE 4 BÜYÜK KRİZ
‘Beyaz Yaka’yı bırak ‘Mavi Yaka’yı tak!
ANOREKSİYA DEĞİL SOSYAL MEDYA
Netanyahu değil Nebelayahu!
İnsan 250 yıl yaşayabilir mi?









