İnsanoğlunun geçirdiği evrimin kanıtı! Vücudumuzda yer almasına rağmen işlevini yitirmiş kısımlar 

İnsanoğlunun geçirdiği evrimin kanıtı! Vücudumuzda yer almasına rağmen işlevini yitirmiş kısımlar 
Bazı özellikler pek çok nesil için artık işlevlerini yitirmiş olsalar da var olmayı sürdürüyor. Bu "evrimsel artıklar" ya da artakalan özellikler insanlarda da var. Bilim insanları "Vücudunuz aslında bir doğa tarihi müzesi" diyor. Öyleyse bu işlevini yitirmiş görünen özellikler, neden hala vücudumuzda diye soracak olursanız, evrim aşamalı bir süreç yanıtı veriliyor.

İşte geçirdiğimiz evrim sonrasında vücudumuzda yer almasına rağmen işlevini yitirmiş kısımlar

1. PALMARİS LONGUS KASI:

Başparmağınızı serçe parmağınızla birleştirdiğinizde bileğinizde ortaya çıkan palmaris longus kası birçok insanda bulunmuyor ancak bu durumu bu zamana kadar fark ettiğinizi düşünmüyoruz. Atalarımızdan miras olarak kalan bu kasa sahip olmamanızda üzülmeniz gereken bir nokta yok. 
Başparmağımızı aktif bir şekilde hareket ettirmeye başladığımız zamandan beri yavaş yavaş işlevselliğini kaybeden bu kas, vücudumuzda yer alan ancak kullanmadığımız kısımlar arasında yer alıyor.

2. APANDİS:

Birçoğunuzun apandisini aldırmasına rağmen hiçbir şekilde sorun yaşamadan normal hayatına devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu durum kulağa biraz tuhaf geliyor olsa da biz yine de açıklayalım. Mide ve bağırsak iltihabı gibi belirli hastalıklara karşı vücudumuz var gücüyle çalışır. Bu yüzden de bazen bakterileri yok etmeye çalışırken bakterinin iyi ya da kötü huylu olup olmamasını ayırt edemez ve her ikisini de yok etmeye çalışır. 

Bakterinin iyisi kötüsü olur mu demeyin. Midemizin işlevini yerine getirebilmesi için bakterilere ihtiyacı vardır. İyi huylu olanlar apandisimizde yer alırlar ve her şey yolunda giderse normal bir şekilde büyümeye devam ederler. Günümüzdeki insanların apandisi farklı beslenme düzenleri ve sindirim sistemleri olan atalarımızınkine göre çok daha farklıdır.

3. KUYRUK SOKUMU KEMİĞİ:

Kuyruk sokumumuz, geçmişte kuyruğu olan atalarımızın dengede durmasına ve hareket etmesine yardımcı oluyordu ancak zamanla dik durarak hareket etmeyi öğrendiğimiz için işlevselliğini kaybetti. Şu an ise sadece kaslar ve tendonlar arasında bağ olarak yer alıyor. Bu yüzden de neden kuyruklarla birlikte tamamen ortadan kaybolmadığını anlayabiliyoruz.

4. JACOBSON ORGANI:

Vomeronazal organın koku duyunuzla ilgili yardımcı bir organ olduğu düşünülmektedir. Burun boşluğunda, yani burnunuzun içinde bulunur. Pek çok hayvan türü de buna sahiptir ancak aslında bizim türümüzde körelmiş organdan başka bir şey değildir. Yani bir şekilde evrimden bir tür "arta kalan" organ diyebiliriz. Bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre, vücudumuzun burun bölümünde bulunan organın hayvanlardaki gibi aktif duyu nöronlarına sahip olmadığı sonucuna varıldı.

5. YİRMİLİK DİŞ:

Yirmi yaş dişleri, belirli bir yaşa geldikten sonra çıkmaya başladığında günlük hayatımızı devam ettiremeyecek şekilde acı çekmemize sebep olabiliyor ve birçok diş hekimi yirmilik dişleri çekmeyi tercih ediyor. Ancak geçmişte, yirmilik dişlerin atalarımızın bitki öğütmek için oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. 

Bazı araştırmalarda ise atalarımızın kafataslarının ve çenelerinin daha büyük olduğu iddia ediliyor. Zamanla yeme alışkanlıklarımızın değişmesiyle çenemiz de küçülmeye başladı ve artık ağzımızda yer almaması gereken yirmilik dişlerimizin de vücudumuzda bulunmaması gerekiyordu ancak kendileri nedense bu konuda hala inatçı davranıyor.

6. DARWİN ÇIKINTISI:

İki kulağınızda da olabilecek çıkıntı ilk olarak Charles Darwin tarafından ortaya atıldı ve bu yumrunun atalarımızdan kalan bir miras olduğunu söylendi. Özellik, aynı zamanda primatlarda da bulunuyor.

7. KULAK KASLARI:

Bazı maymunların kulaklarında kaslar bulunur ve onları hareket ettirerek etraflarındaki tehditleri algılayabilirler. Ancak bizim türümüzde ve orangutan gibi primatlarda bu kaslar gelişmemiştir ve bunun biyolojik olarak bir nedeni yoktur. 

Yine de kulağını hareket ettirebilen kişilere denk gelebilirsiniz. Çoğumuz için şaşırtıcı bir yetenek olarak görünen bu özellik hayatta kalmamız için gerekli olmaktan çok uzaktır.

8. PLİCA SEMİLUNARİS:

Gözümüzün içinde bulunan bu küçük doku, genellikle bazı insanlar tarafından gözyaşı bezi ile karıştırılmaktadır. Ancak plica semilunaris, kuş gibi diğer hayvanlarda bulunabilecek üçüncü bir göz kapağının kalıntısıdır. Günümüzde ise gözlerimizi hareket ettirmeye ve gözyaşlarımızı boşaltmamıza yardımcı oluyor.

9. PLATYSMA KASI:

Genellikle estetik olarak etkili olan platysma kasının vücudumuzda hayati bir işlevi yoktur. Bazı kuşların ve böceklerin üzerlerine tünemesini önlemek gibi daha net amaçlar için kullandıkları panniculus carnosus'un bir kalıntısı olduğu tahmin ediliyor.

10. REFLEKSLER:

Üşüdüğümüzde ya da gergin hissettiğimizde tüylerimizin diken diken olması, geçmişte atalarımızın düşmanlara karşı daha büyük görünmek ve onları korkutmak için geliştirdiği bir refleksti. Günümüzde ise aynı şey kediler için geçerli diyebiliriz. 
Bir yandan da bu şekilde daha sıcak hissettiğimizi söyleyebiliriz ancak şu an vücudumuzdaki kıl oranını düşündüğümüzde etkisinin de bir o kadar azaldığını anlamışsınızdır. Başka bir örnek verecek olursak bebeklerin bir şeyleri kavrama isteği de geçmişten gelen bir reflekstir. Geçmişte anneleri onları taşırken düşmemek için kürküne tutunmasından kaynaklanmaktadır. (Onedio)