Irak'ın Komşuları!

IRAK’IN KOMŞULARI!
Komşunun anlamı belli. Bu durumda, Irak’a komşu ülkeler faslından Çin, Japonya ve diğerlerinin bağlantısı ne? Bağlantısı hazin. Bağlantısı AKP...
Rusya, İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve hatta Japonya ve hatta Çin ve hatta Amerika. Bunlar, Irak’a Komşu Ülkeler toplantısına katılacak, Irak’ın
komşuları.
İstanbul’da bugün Irak’a Komşu Ülkeler toplantısı var. Genişletilmiş ikinci toplantı bu.
Komşunun anlamı belli. Birbirine yakın oturan insanlar, birbirine yakın bulunan ülkeler. Bu durumda, Irak’a komşu ülkeler faslından Çin, Japonya ve diğerlerinin bağlantısı ne? Bağlantısı hazin. Bağlantısı AKP.
İlk komşu ABD
Irak’a Komşu Ülkeler toplantısının fikir babası rahmetli İsmail Cem.
1997’de bu toplantıyı başlatırken, Cem’deki anafikir, Amerika’nın Irak’a saldırısını önlemek. Ürdün’ü, Suriye’yi, İran’ı işin içine katarak Saddam’ı uyarmak. “Şunu şunu yaparsan Amerika tepene binecek”
uyarısı.
Saddam’ın uyarı filan dinleyecek hali yok, dinlemiyor, sonunda elinden hem Irak gidiyor, hem kendi hayatı.
Irak’ı işgal etmeden önce, Amerika bu toplantıda yer almak için çok iştahlı. Bunu Türkiye’ye anlatıyor, evvel Allah, Türkiye Amerika’yı bir anda Irak’a komşu ilan ediyor ve Amerika toplantıya katılmaya başlıyor.
Ötekilerin günahı ne
Bakılıyor ki, Irak’a komşu olmak fena değil, diğer uzak komşularda da iştah kabarıyor.
AKP çok yönlü, stratejik dış politika izliyor ya, ne de olsa, stratejik derinlik var ya, uzaktaki komşuların derdine yine AKP derman oluyor.
Fikir muhteşem. Irak’a komşu ülkelere, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesini dahil etmek. Beş üyeden biri zaten Amerika, geriye kalan Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere de bir anda Irak’a komşu oluyor.
Eee, G-8’lerin günahı ne? Al oradan da, Güvenlik Konseyi dışında kalan Japonya, Almanya ve İtalya’yı, olsun bitsin. İşte, sana yeni komşular. Türkiye’nin keyfine diyecek yok.
“Gel benim komşum oluver şimdi/ Seni Gül gibi öpe koklaya/...”
Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Japonya’yı, Çin’i, Fransa’yı ve ötekileri öpüp kokluyor, onları komşu ilan ediyor.
Bugün aklı başına geliyor, ama çok geç. O gün öpüp koklanan uzak komşuların bir bölümü, bizi değil, PKK’yı öpüp kokluyor.
İstanbul’da şimdi ne olacak? Biz, terör dedikçe, PKK’ya destek veren uzak komşularımız hep birlikte, “teröre karşı mücadelede yanınızdayız” diyecekler.
Aynı anda, Güneydoğu’dan haberler gelecek. Teröristlerle çıkan çatışmada...
*Yalçın Doğan / Hürriyet

Tezgah ortada
Varilini 6 dolara mal ediyorsun ve 93 dolara, elini öpene satıyorsun. Hukuk tanımaz süper ve dünya kabadayısı ABD, yanına İngiltere’yi de alarak; “bu ballı börek büyük pastayı” yeni bir “üleşme modelini kabul ettirmek için” Irak’ı işgal etti. ABD Savunma Bakanlığı da Irak’ta her birinde 20 bin kişinin çalışacağı 5 büyük askeri üs yapıyor ki bizim İncirlik bunların yanında incir çekirdeği kalacak.
ABD yedirir mi
böreği?
Paylaşır mı pastayı!
Barzani’ye verir mi?
Barzani, Türkiye’ye karşı dikleniyor ya, kendisini yüreklendiren ABD’ye karşı da posta koyabilir mi? Barzani, ABD’nin “Orta Doğu petrollerine yeni bir üleşim modeli getirmesine” karşı
çıkabilir mi?
Çıkamazsa...
Çıkmazsa...
Türkiye Ordusu Kuzey Irak’a “Barzani’nin de burnunu sürtmek üzere” girebilir mi? Türk Ordusu, sınırı 75 kilometre geçip PKK’nın mağaralarını merkez üssü yaptığı Kandil Dağı dahil, bütün Kuzey Irak’ı kontrol altında tutarak Musul ve Kerkük petrollerinden tarihi hakkını isteyebilir mi? ABD, Barzani’ye vermediği Irak petrolünden
payı, Türkiye’ye
verebilir mi?

* * *

Farkında mısın?
Barzani, ABD’nin “Orta Doğu’da petrolün işletilmesini her birinin başında Saddam tipi birer dikatörün bulunduğu devletlerin, şeyhlerin elinden alıp ABD-İngiliz kökenli dev şirketlere 50-60 yıllığına devredecek” yeni petrol yasasına karşı dikleniyor.
Uydu Barzani!
Kukla Barzani!
Yürekli Barzani
oluyor.
ABD’ye dayılanıyor.
Kuzey Irak’ta Kürt Özerk Bölgesi’ndeki petrolü işletmek için gidip şirketlerle kendi başına anlaşma yapıyor.
Tam bu sırada!
Tesadüf!
PKK azgınlaşıyor.
5 kişiyle geliyordu.
100 kişiyle geliyor.
Tek saldırıda 12 Türk askerini şehit edebiliyor, 8’ini kaçırıp rehin alabiliyor ve Türkiye, PKK’nın bu katliamlarından Barzani’yi sorumlu tutmaya başlıyor. Barzani ise PKK’nın arkasında kendisinin olmadığını, onları dağlardan indirecek gücünün de bulunmadığını gazetecilere anlatıyor.
Tezkere çıktı.
Dolapta duruyor.
Türkiye Başbakanı, “kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” diye meydan okurken baş fenni sünnetçi ABD Başkanı Bush’a gidiyor.
İzin isteyecek.
Türk Ordusu Irak’a girecek.
75 kilometre derine gidecek.
Ve yerleşecek...
ABD göz yumacak.
Yumsa da...
Yummasa da...
Uysa da...
Uymasa da...
Harita değişecek.
Sınırlar yenilenecek.
Türkiye’nin petrolü olacak!
Bu olmayacaksa Türk Ordusu Kuzey Irak’a “Barzani’yi korkutup, ABD’nin petrolü
şirketlere üleştirme planına çomak sokmaktan caydırmak” için mi
girecek?
*Necati Doğru  / Vatan

Gazetecilikte sadakat ve hakikat
Canım ülkemin şeker medyasında, “devlet gazetesi, TV’si”, “iktidar medyası” olmak için, ille de el konması şart değil.
Gazetecilikten bir türlü anlayamadıklarımız, vicdan özgürlüğünden nasiplenemediklerimiz, bağımsızlıktan sindiremediklerimiz, haysiyetten koruyamadıklarımız, omurgadan dikleştiremediklerimiz, ilkelerden sahiplenemediklerimiz, kamu adına sorgulama sorumluluğundan hissedemediklerimiz sonucu;
Çok kişi kafadan “devlet gazetecisi, iktidar yazarı, güçlülerin katibi” oluveriyor. Savaş çığırtkanı da.
Bunun alternatifi de, başka güçlerin borusu, yerli ve yabancı çeşitli odakların uzantısı olarak veya kimi cemiyet ve cemaatlere sadakatle yapılan gazetecilik değil.
Gazeteci ya hakikate sadık olur ya da sadece sadık!
* Umur Talu / Sabah

PKK’lıya it demek
Geçen hafta bugün “Hoşt’tan Anlamayan İtler” diye bir yazı yazmıştım.
Türkiye’nin varlığına yönelik hain saldırıları böyle protesto ediyordum. Muhatabı, acımasızca kan döken PKK’lı teröristler ve onları himaye eden aşiret reisleri idi. Aman Allahım! Ben ne büyük terbiyesizlik etmişim? Terör çetelerine ve onların yardakçılarına “İt” demek hakaretmiş! PKK yanlısı çevrelerin bu sözleri hakaret kabul etmesi normal. Normal olmayan, bundan Hakkı Bey’in (Hakkı Devrim’in) rahatsız olması. Çok alınmış olmalı ki, almış kalemi eline, Radikal’deki sütununda bana vermiş veriştirmiş. Demek ki, Hakkı Devrim’e göre PKK’ya ve onun destekçilerine hakaret etmek terbiye dışı bir hareketti ve ağır bir suçtu. Hakkı Bey hem savcı, hem yargıç gibi maşallah!
Hakkı Bey dilerse onlara “Sayın PKK’lı terörist beyler” diye hitap etsin, PKK’lıların ve onları destekleyen Kuzey Iraklı aşiret reislerinin benim gözümde çöp kadar değeri yoktur.
Hakkı Bey... Yaşının gereği saygım vardır. Bu, sana karşı yazdığım ilk ve son yazıdır. İt olmayan teröristlerin ve Kuzey Iraklı aşiret reislerin sana hayırlı olsun!
* Rahmi Turan / Hürriyet

Köşk’te kusan kadın köşe yazarı kim?
Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet resepsiyonuna pek çok kişi gibi o da davetliydi, seve seve katılacağını bildirdi. Her şeyden önce First Lady Hayrünnisa Gül’le sohbet etmiş, İstanbul’da bir araya gelmek için sözleşmişlerdi.
Köşk’ün ev sahipleri kendisini çok iyi ağırlıyorlardı. Bunun nedeni misafirin aynı zamanda edebiyatçı olmasıydı.
O da Köşk’ün yeni sahipleri ve onların ailesiyle yakın olmaktan keyif alıyordu. Hayrünnisa Hanımefendi’nin annesi Fatma Özyurt’un da kendisi gibi Beşiktaşlı olduğunu söylediği sohbeti keyifle dinliyordu. Davete katılan tek edebiyatçı olması nedeniyle de gecenin yıldızıydı. Bir romanı filme de çekilmişti hatta. Ama asıl parlamayı köşe yazarlığında yaptı.
AKP’li kurmaylar da ilgiyi ondan eksik etmedi. Vakit ilerledikçe, artık coşkulu sohbetlerden, övgülerden mi yoksa alkolün etkisinden mi bilinmez, basının önemli kadın köşe yazarı sarhoş oldu.
Gecenin yarısına daha saatler vardı ama o ayakta duramıyordu.
İmdadına ünlü tarihçi İlber Ortaylı yetişti, koluna girdi, tuvalete kadar götürdü. Orada kustu. Belki de ’Çankaya Köşkü resepsiyonunda kusan ilk kişi’unvanını aldı, bilinmez.
Bu olay resepsiyondaki davetliler arasında fısıldaşmalara neden oldu. “Tamam içilir ama bu kadar da olmaz” eleştirileri yapıldı.
Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim örnek gösterildi; Fatih Hoca da viski içiyordu ama adabıyla içiyordu.
Sonunda tuvaletten çıkan edebiyatçı, gazeteci-yazar hanım kimseye veda etmeden Köşk’ten ayrıldı...
Daha evvel alkolün etkisiyle çıkardığı pek çok rezilliği dinlemiş, hatta bizzat tanıklık etmişliğim olduğu için Köşk’tekilere “Ucuz kurtuldular” diyorum. 
*Oray Eğin / Akşam

Erdoğan Irak’ı Bush İran’ı
Günlerdir 5 Kasım Bush’la görüşme lafı. Sanki 5 Kasım milat.
Tayyip Erdoğan görüşmede kendisini PKK terörüne, Irak’a sınır ötesi operasyona kilitliyor. Her gün Türkiye’yi bununla yatırıp kaldırıyor. Arada, “kimseye soracak bir şeyimiz yok, zamanı gelince yaparız” kabadayılığı. Ama, sonra yeniden 5 Kasım’a dönüyor. Beyaz Saray’dan onay almaya. Amerikan basınını izliyorum, Bush’un görüşme planında asıl odak İran. PKK ve Irak daha geride. Erdoğan’ı, İran’a yakınlık nedeniyle eleştirecek, havası. Irak’a karşı, İran kartı. Muhtemel İran saldırısında, Türkiye’nin rolü, sorusu. Ne çıkacak belli olmaz, ama belli olan bir şey var, 5 Kasım’da Bush ayrı telden çalacak.   
* Yalçın Doğan / Hürriyet

Dile benden ne dilersen...
Gariban Mehmet, dar ceketinin içinde büzüşmüş, elleri cebinde, kara kara düşünerek, boş konserve kutularını tekmelerken...
Bir de ne görsün?
Alaattin’in lambası!
Kapmış yerden heyecanla, şöyle bir ovalamış, içindeki cin de zart diye çıkmış tabii.
Demiş ki cin...
“Dile benden ne dilersen... Ama iyi düşün, çünkü sadece üç hakkın var!”
Mehmet hemen “bol para” demiş...
Cin, o yeri göğü inleten, buğulu davudi sesiyle, “sayısal oyna” cevabını vermiş.
Mehmet bu sefer “ev” demiş...
Cin, hırıl hırıl gülümsemiş.
“TOKİ taksitine gir” cevabını vermiş.
Duyduklarına rağmen hálá sağlıklı düşünemeyen Mehmet, “bari, her istediğimi yerine getiren güzel bir kadın ver” demiş...
Cin de, hiç istifini bozmadan, “etraf sülün gibi Nataşalarla dolu, kıy 100 dolara, seç birini” cevabını vermiş.
Mehmet dayanamamış...
“Hay ben senin gibi cinin taaaa” derken... “Hoop!” demiş cin, “dur bakalım orda... Söyledim sana, üç hakkın vardı, dördüncüyü isteyemezsin!”  

*

5 Kasım’da Bush-Erdoğan zirvesinden ne çıkacak diye merak ediyorsanız... Bu çıkacak.

*


Stratejik ortak mıyız?
Bir...
Koordinatör?
İki...
Hele bir Rice gelsin dedik mi?
Üç...
E daha ne istiyorsun birader?

*


Ha, şimdi bu yazıyı okuyup, “ABD hakikaten bu cine benziyor” diye düşünüyorsanız, kusura bakmayın...
Ya ben iyi anlatamamışım derdimi, ya da siz “cin çarpması” nedeniyle, son 3-5 yılda olan bitenin farkında değilsiniz.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları