Irak'ta kanlı protestolar yeniden neden başladı !

Aslında, neredeyse dünyanın her tarafında kanlı gösteriler yapılıyor.
Güney Amerika'dan tutun, Hong Kong'a kadar en azından hafta sonları, protestolar eksik olmuyor.
Hatta, yararlananların yanı sıra ölenler de oluyor. Yüzlerce kişi yakalanıyor.
Ne var ki, bizleri yakından ilgilendiren ve dehşete düşülmesi gereken  kargaşalarda, hem silah daha çok kullanılıyor hem de sürekli yayılıyor ve gelişiyor.

Üstelik  Orta Doğu gibi, gerçekten de karmakarışık bir coğrafyada "insanlık" bir türlü huzur bulmuyor.
Dikkat edilirse, kanlı eylemlerin bütünü İslam ülkelerinde çıkarılıyor.
Hem de, sanki sıraya konmuş gibi ülkeler bir biri ardına kargaşaya itiliyor.Uzun yıllar önce, Pakistan ve Afganistan yöresinde çıkarılan arbedeler, iktidar hatta rejim değişikliğine kadar tesirini gösterdikten sonra alışılıyor.
Hele, "Arap Baharı" kisvesi altında çıkan isyanlar önce rejim sonra toprak yani sınır değişikliklerine kadar sürüyor.
Irak, Suriye, Yemen, Filistin, Lübnan, Mısır, Tunus, Libya ve Sudan'a uzanan bu "meşum" hareketlilik birçok insanın ve liderin ölümüne neden olduğu da unutulmuyor.

Ayrıca, kaynağını "Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi"nden alan askeri kargaşanın önüne bir türlü geçilemiyor.
Bazı ülkeler, ikinci hatta üçüncü defa saldırıya uğratılıyor.
İşte bu ülkelerden biri de komşumuz Irak oluyor.
Irakta kurdurulan küçücük Kürt devletçiği şimdi çiftleştirilmek isteniyor.
Tabii ki bunda, Irak olduğu kadar Suriye, İran hatta Türkiye'nin yakın ilgisi  ortaya çıkıyor.

En az altı yıl önce belirttiğimiz üzere; özellikle, Türkiye'nin artık bu "beladan" kurtulması ve Suriye ile derhal barışması önemlilik arz ediyor.
Böylelikle, dört devlet birden "kanlı projenin" kurbanı olmaktan kendini korumaya çalışıyor.
Kaldı ki, Irak'ta yeniden başlatılan kargaşanın büyüme ihtimali de heran bulunuyor.
Artık, kısacası dünyanın bir kez daha endişeyle odaklandığı Orta Doğu'da, tarihi bir "trajedi" kendini bir kez daha gösteriyor.

Bir yanda; ABD'nin "geleneksel" yani uzun vadeli, çok yanlı, değişken ve tehlikeli Orta Doğu politikası... Üç parçaya ayrılması hedeflenen Irak'ta bitip tükenmeyen suikastlar…
Öbür yanda; İran ve dostlarından, yıllardır gece gündüz demeden korkan, çekinen ve belki de, bu yüzden saldırgan, katı ve istilacı, ABD'nin himayesinde bir ülke İsrail...

Beri yanda; kime dost, kime düşman olacağına bir türlü karar veremeyen, çoğu kez ABD'nin dost saymadığı ülkelerle, başı derde sokulmak istenen, şimdi de Rusya ile geçinmeye çalışan "dengesiz" Türkiye...
İçin için yanan ve karışık güçlerin "iktidar" için çarpıştığı Suriye 
Taşların hâlâ yerine oturmadığı, huzurun sağlanamadığı Libya...
Her an yeniden patlamak üzere beklenen Sudan'a kadar da uzanmak gerekiyor.
Bütün "bu fulü" yani belirsiz görüntüler, Orta Doğu'nun yeni fotoğrafı sayılıyor.
İşte, böylesine bir fırtınalar içine, Rusya ve Çin'in de girmesi mümkün olduğuna göre, fotoğrafın "netliğini" tartışmak ve endişe duymak icap ediyor.

Bütün gelişmeler, petrol daha doğrusu enerji ve yollarının güven altına alınmasının anlamı çıkıyor.
Dengelerin her an değiştiği bir Orta Doğu'da, ABD'nin yıllar önce hazırladığı, sonra ülkelerin durumuna göre dizayn ettiği politikasının seyri önemli yer alıyor.

ABD "bir taşla iki kuş değil birkaç baykuş vurma" pozisyonunu yaşıyor ve yaşatıyor.
Orta Doğu'nun "pimi çekilmiş bomba" ya benzemesinin birçok nedeni varken, aslında başta ABD ve AB ülkelerinden bazıları olmak üzere burada yaşayan bütün devletlerin büyük hataları ve günahlarının olduğunu belirtmekte bizlere düşüyor.

Dünyada ki 54 kadar İslam ülkesinin içinde yer alan 22 Arap devletinin ayrı ayrı politikalar gütmesi ve menfaatlerini veya kazanımlarını koruma gayretkeşliğinin yanında İsrail'in daima tetikte olması ve "hassas durumlardan kendine görev çıkarması" zaten Orta Doğu'nun daima kargaşa içinde olmasına yetiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları