İran'da ikinci devrim girişimi

İran'da 28 Aralık'ta ekonomik nedenlerden dolayı iktidara karşı muhafazakar kesimin etkin olduğu ve 250 Milyon Şii Müslümanın kalbinde önemli bir yeri olan Meşhed'de başlayan ve çok kısa sürede yoğun bir katılımla İran'ın 29 kentine yayılan, hem iktidar hem de rejim karşıtı eylemlere dönüşen ve 7 gün devam eden gösterilerin şimdiye kadarki bedeli en az 25 kişinin ölümüne ve 1000'e yakın kişinin tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır.

İran güvenlik güçlerinin yanı sıra rejime menfaat veya inançla bağlı destekçi ve yandaşların sokaklara inmesi ile hem gösterilerin hızı neredeyse durdurulmuş hem de işin vahametini gösteren farklı bir tablo oluşmuştur. Nitekim İran dahil bölge için öngörülen senaryoların ana hedefleri arasında yer alan iç savaş provaları siyasi gözlemciler tarafından dikkatle izlenmektedir.

İran'ın sosyoekonomik durumu, siyasi gerçekleri ve halkın istekleri göz ardı edilip ülkede meydana gelen olayların yalnız "yabancı parmağıyla" organize edildiğini ileri sürmek yanlış olur.

İran'ın 3000 yılı aşan köklü bir devlet kültürüne sahip olması ve hali hazırda dünyada önde gelen petrol ve gaz ihraç eden önemli ülkeler arasında yer almasına rağmen 30 milyon İranlının yoksulluk sınırının altında yaşamlarını idame ettirmeleri, resmi rakamlara göre işsizlik oranının %20'nin hatta bazı şehirlerde %50'nin üzerinde olması, zaman zaman maaşların ödenmemesi, Mollalar ile halk arasındaki uçurumun mevcudiyeti düşündürücüdür.

İran'daki devlet yapısına bakıldığında, anayasada "Kuvvetler Ayrılığı" maddesi yer almasına rağmen uygulamalar teokratik ve oligarşik vesayet altındadır. Ülkeyi asıl yöneten dini lider veya diğer adıyla rehber veya Ayetullah,  anayasal kurumlara ve yargıya atama yapma hakkına sahiptir. Diğer bir ifadeyle yönetimde demokrasiden söz etmek ve hele denetimin de eksikliği dikkate alındığında durumun vahameti ortadadır. Örneğin meclis seçimlerinde adayların başvuruları, denetleyici veya koruyucu adı altındaki kurulun onayından geçiyor. Yani rejime sadakat göstermeyen bir kişinin aday olması mümkün değildir.

2009 seçimlerinden sonra sandıkta hile yapıldığı gerekçesiyle ortalık karıştı. O dönemde eylem merkezi Tahran'dı. Yeşil bayraklarla sokağa çıkan eylemciler kültürlü ve şehirli bir profil çizmiştir. Eylemlerin bastırılmasının ardından 3 gruba bölündüler.

İlk grupta hali hazırda iktidarda yer alan reformcuları temsilen Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ve bazı bakanlar bulunmakta idi. 

İkinci grup ise o dönemdeki olaylar sırasında bir bölümü ağır şekilde cezalandırıldı ve diğerleri halen hükümet tarafından takip edilmektedir.

Üçüncü grupta ise yeşil hareketin temsilcileri ve grup başkanı eski başbakan Mir Hüseyin Musavi yer almakta idi. Musavi ve yandaşları rejim açısından en tehlikeli olanlardır. Bunların büyük bir bölümü halen tutuklu durumdadırlar.

Şu anda yaşanan eylemlere gelince göstericiler tarafından 2009'daki gösterilerde yaşananın aksine herhangi bir önder veya cemaat adının kullanılmaması siyasi gözlemcilerin dikkatini çekmektedir.

İtidal (reform) cenahını temsil eden Ruhani 2013'de Cumhurbaşkanı seçilmiştir ve İranlılar için ümit verici bir imaj da yaratmıştır. Günümüzde protestolar konusunda bazılarının Cumhurbaşkanı Ruhani'yle karşı tezgahlandığı düşünüldü. Ancak yaşanan olaylar sırasında rejime karşı da olduğu ortaya çıkınca rekabet halinde olan muhafazakar ve reformcuların hesapları alt üst olmuştur.

Ülkede emniyet, yargı, devrim muhafızları gibi güçlerin tamamını elinde tutan dini lider Ali Hamaney hem milyonlarca kitlenin isteklerini yerine getirmesi ve hem de yandaşlarının desteğinin devam etmesini sağlamak konusunda zorluklarla karşı karşıyadır. Ayrıca İran'da Mollalar arasında çekişme ve rekabet devam etmektedir.

Netice itibariyle burada dini lider Hamaney'le Cumhurbaşkanı Ruhani arasındaki mücadelenin nereye kadar gideceği veya Ruhani'nin konumunun da ne olacağı merak konusudur.

Yazarın Diğer Yazıları