"İşgal" Suriye'de mi, Türkiye'de mi?..

Türkiye yine Suriye içlerinde operasyonda... Hedef, bölgedeki PKK hücreleri... Erdoğan'a bakılırsa, Münbiç'e kadar gidecek Türk ordusu...

PKK'nın, YPG kılığında dolaştığı bölgelerde, ABD desteğinde bir "devlet"leşmeye gideceği yolundaki iddialar Ankara'yı kaygılandırıyor...

Diğer yandan, AKP'nin "seçim" gibi her kritik dönemde sınır dışında operasyona giriştiği yolunda eleştiriler yoğunlaşıyor... Hatta bu operasyonun "Mart sonuna kadar ABD'nin izniyle yapıldığı" şeklinde emekli askerlerin yorumları da artıyor...

Ancak ortada bir gerçek var; bölgedeki "terör" varlığının hem sınır güvenliği hem de "etnik baskı" açısından yarattığı "tehdit" Türkiye'nin kaygılarını artırırken, gelişmeler sınırın yanı başında sinsi bir kuşkuya da dikkat çekiyor; "soykırım!.."

İşte bu yüzden demedi mi Erdoğan, "Münbiç'in yüzde 95'i Arap, ancak oraya PKK yerleşti!.."

Reçete ticaretinin utancı!..

Konu madem hem sosyal, siyasal ve "etnisiteye dayanan tehdit" o halde Türkiye'nin içine dönelim... Soru endişe uyandırıyor; "içten yayılan kuşatmaya ne demeli?.."

Örneğin; İYİ Parti milletvekilleri acaba niçin ısrarla "Suriyeliler geri gönderilsin" diyorlar?..

Bu sorunun da yanıtını bulmak için Suriyelilerin yoğun olduğu bölgelerde gözlemler yaptık...

Akdeniz ve Güneydoğu'da dehşet verici nüfus artışıyla, ekonomiden sosyal alanlara kadar yaşama egemen olmaya başlayan göçmen yoğunluğuna ve yol açtığı sorunlara ne demeli?..

Sosyal medyada yayılan belgeler de aslında içten yayılan sosyo-ekonomik kuşatmayı çarpıcı biçimde dışa vuruyor..

Türk esnaf ve sanayici vergi baskısı altında inlerken, vergisiz, SSK'sız, belgesiz iş yeri açan Suriyelilere gösterilen ayrıcalık yalnızca haksızlık ve ayrımcılık nedeniyle öfkeye yol açmıyor, Antep, Urfa, Hatay ve Adana gibi neredeyse 2 milyon sığınmacının bulunduğu kentlerde ciddi sosyal çatışmaları da körüklüyor...

Gazetelere Suriyelilerle ilgili her gün yansıyan kavga, soygun ve cinayetleri anlatmaya gerek yok..

Sığınmacıların açtığı dokunulmaz özellikli iş yerlerine yurttaşlarımızın "işçi" olarak sığınması ise çarpık bir vahametin sonucu...

Peki, Adana'da anlatılanlara ne demeli?..

Yurttaşlarımızın muayene ve ilaç "kesinti"sinden kurtulmak için ilaçlarını hiçbir sağlık harcaması yapmayan Suriyelilere yazdırtmak zorunda kalması kimin utancı?..

Kendi ülkelerinde, mültecilerin ilaç-muayene ayrıcalığına sığınmak zorunda kalan yurttaşlarımızla ilgili anlatılanlar gerçekten kahredici... Örnek mi?.. Adana'nın Sarıçam ilçesi, Buruk Mahallesi'ndeki Suriyeli kampında yaşayan sığınmacıları hastanelere göndererek kendileri için ilaç yazdırtmak zorunda kalan yurttaşlarımızın içine düşürüldüğü rezalet konuşuluyor... Üstelik sığınmacılara verilen 5-10 TL "bahşiş" karşılığında!..

Ve şu soru her şeyi anlatıyor; "Bedava sağlık hizmeti alan Suriyeliler, Türklerin sağlığı üzerinden de ticaret yapıyor!.. Bu sosyo ekonomik rahatlık varken, Avrupa'ya giden Suriyeliler boşuna mı geri dönüyor Türkiye'ye?.."

Diploma çetesi mi var?..

Dönelim sosyal medyada Suriyelilerle ilgili yayımlanan istihdamla ilgili belgelere ve kadrolaşma listelerine...

Türkiye'nin neredeyse her köşesindeki kamu birimlerinde doktor ve öğretmen adı altında binlerce Suriyeli istihdam ediliyor... Kadrolaşma İstanbul'da da yaygınlaşıyor...

Öğretmen adayı Türk yurttaşlar işsizlik nedeniyle intihar ederken, yaşamın her alanında torpille dolaşan, hatta hastanelerde "yasal öncelikli hasta" diye muayene kuyruğunda, devlete 30 yıl SSK primi ödeyen 70-80 yaşındaki yurttaşlarımızın önüne geçirilen Suriyeliler yalnızca "yasal ayrımcılık"la mı yaşıyorlar?.. Ne yazık ki değil...

Gözlemlerimiz bu kez Hatay'dan... Neler oluyor Reyhanlı'da?.. Bölgedeki kimi Suriyelilerin "devlette istihdam uğruna bin dolar karşılığında sahte diploma" ürettiği, bunların noter onayından sonra istihdamda ve "vatandaşlık alınmasında" kullanıldığı doğru mu?..

İstihdam edilen Suriyelilerin diplomalarını, kariyerlerini ve eğitim süreçlerini kontrol eden bir sistem var mı Türkiye'de?..

Cilvegözü'nde neler oluyor?..

Şu soru da dehşet uyandırıcı; "Ambulanslar insan kaçakçılığı mı yapıyor?.."

Hatay'da bu konuda anlatılanlar çok vahim... İddiaya göre, "hasta Suriyelileri taşıma iddiasıyla İdlib'e giden ambulanslar dönüşte Türkiye'ye kaçak getiriyor!.."

Cilvegözü Sınır Kapısı'ndan giren ambulanslar kontrol ediliyor mu acaba?.. Bölgede "3000 dolara insan kaçakçılığı" yapıldığı, bu olayların özellikle saat 12.00 ve 17.00'de, yani "mesai gevşekliği sırasında" devam ettiğini konuşuyor Hataylılar...

Tek sorun insan kaçakçılığı mı sorusuna bölgedeki bir kaynak şu yanıtı verdi;

"Kimin bu ambulanslar?.. Her seferde Türkiye'ye 6-7 kişi kaçıran ambulanslarla ilgili iddialar bölgedeki askeri ve sivil yetkililere nasıl ulaşmaz acaba?.. Peki, İdliî'deki garajdan taşınanlar hasta değillerse kim?.. Türkiye'ye teröristleri de sızdırırlarsa kim bunu tespit edecek?.."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Genelkurmay'a ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya da geliyor mu bu ürkütücü bilgiler?..

 

Yazarın Diğer Yazıları