İşgalciliğin son planı!..

"Gerçekten Türkiye bir felakete götürülüyor mu, götürülmüyor mu?.. Son aktüel olaylar münasebetiyle dış mihraklar Arz-ı Mev'ud'u alıp İsrail'e bağlamak için başladıkları planları şimdi Suriye'yi hedef alıp yeni adımlarla devam ettirme arzusu içindedirler. Kısa bir süre önce ABD Temsilciler Meclisi, Suriye'yi Cezalandırma Yasasını 4'e karşı 398 oyla kabul etmiştir. Suriye'nin derhal işgal edilmesini istemişlerdir.

Irak'ın işgali için ortaya atılan uydurma bahaneler şimdi Suriye için uydurulmaktadır... Asıl maksat büyük İsrail'in kurulmasıdır. Asıl maksat ya öleceksiniz ya teslim olacaksınız kararının uygulanmasından ibarettir. Afganistan ve Irak'tan sonra Suriye ile sınırlı kalmayacak... Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye... Asıl hedef Türkiye'dir."

Yukarıdaki satırlar Necmettin Erbakan'ın, 2003 yılında, Saadet Partisi Ankara İl Başkanlığı'nda düzenlediği haftalık basın toplantısındaki konuşmasından alındı...

Bu konuşmadan 8 yıl sonra emperyalizmin kışkırtmasıyla Suriye'de iç savaş başlatıldı...

Orta Doğu'da "Arap Baharı" olarak dayatılan sinsi planın Irak ve Libya'yı yutmasının ardından, 15 Mart 2011'de, Dera kentinde bir grup öğrencinin okul duvarına, "Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende" yazmasıyla, Suriye'deki karmaşanın düğmesine basıldı ve El Kaide-IŞİD kılığındaki yerli işbirlikçiler, kiralık lejyonerlerin desteği ile ülkenin çeşitli bölgelerinde katliamlar yapmaya başladılar...

İşte o gün bugün Suriye'de ve ne tuhaf ki, kışkırtmanın mimarlarının aksine Türkiye'de de huzur yok!!!

Tuzak, gaflet, kayıp!..

Erbakan'ın 17 yıl önceki öngörüsü, 9 yıl öncesinden itibaren ne yazık ki gerçek oldu...

Bu gerçeğin iki yönü,

"Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" içerisinde, Arap ülkelerine zorla dayatılan, baskı- kışkırtma ve katliamlarla sürdürülen bir yok etme operasyonunu ve direnişin emperyaller üzerinde yarattığı hayal kırıklığını da dışa vuruyor...

Evet; Suriye bir yandan kuşatılırken, bir yandan mezhepçilik ve etnisite gözetilerek parçalanırken, bir yandan terör örgütlerinin işgaline bırakılırken; diğer yandan da Trump'ın geçen haftalarda itiraf ettiği gibi ABD'nin petrol doyumsuzluğu nedeniyle kaos içerisinde tutuldu... Ancak Suriye gerçeğinin diğer aşaması olan hayal kırıklığı da işte bu dönemde büyüdü...

Çünkü Beşar Esad; Saddam gibi rahat kuşatılarak idam edilemedi, Kaddafi gibi çok kolay tuzağa düşürülerek linç ettirilemedi...

Parçalanmaya karşı ülkesini savunan bir devlet başkanına yönelik hazımsızlık, işgal planının Irak ve Libya'da olduğu gibi hızlıca uygulanamayışından dolayı artarken, devletlerin çıkar savaşına da sahne oldu Suriye...

Bir yanda İran, Rusya, Suriye, diğer yandan ABD, Avrupa, İsrail ve Türkiye...

Irak, Libya ve diğer Arap ülkelerindeki emperyalist hakimiyet gösterdi ki, Arap Baharı'nı petrol hegemonyası için dayatan Amerika, bir yandan da IŞİD-PKK unsurlarını tetikçi gibi kullanarak Suriye topraklarındaki petrol kuyularının başına çöreklendi...

İsrail ise Irak, Libya ve diğer Arap ülkelerinden sonra kendisine karşı olan Suriye gibi bir devletin hırpalanmasıyla da, nihai hedefine biraz daha yaklaştığını düşünmeye başladı...

Peki, ya Türkiye?.. Ankara'nın neler kazanmadığı, neleri kaybettiği çok net ortada...

ABD'nin petrol hegemonyasında kullanıldığının bir türlü farkına varmayan Türkiye, göç, terör ve sosyal patlama kaosunun içerisinde, kimi kaynaklara göre 60 ile 100 milyar dolar arasında para kaybetti...

Ve ne yazık ki Türkiye, büyük bir sosyo-ekonomik ve diplomatik huzursuzluğa itildi, Suriye bataklığında onlarca şehit verildi...

Evet; İdlib operasyonunda bir haftada 13 askerin şehit edilmesinin ardından Suriye kaosu yeniden Türkiye'nin başına bela oldu...

Türkiye bir yandan Suriye bataklığında asker kaybederken ve sürekli ekonomik çöküş yaşarken, diğer yandan da yeni göç dalgasının tehdidi altında ne yapacağını şaşırmış durumda...

İktidar cenahı ve yandaş kalemşorlar Suriye'nin hemen "işgal" edilmesi çağrısında bile bulundular ama kimse pek sormuyor-soramıyor;

9 yıldır Türkiye'yi tüketen- bıktıran-biçare gidişat nereye kadar?..

Asıl hedef Türkiye!..

Bu köşede defalarca dikkat çekti; Ankara'nın sadece seyretmekle yetindiği Irak'ın işgali ve Saddam'ın idamının ardından Türkiye sınırının yanıbaşında 25 yıldır kaos bitmiyor...

Irak'a huzur getirmeyen işgalin sosyo ekonomik ve askeri yansımaları Türkiye'yi huzursuz etmeye devam ediyor... Irak işgal edilince en büyük ticari pazarlarından birini kaybetti Türkiye...

Kıbrıs Savaşı'nda Türkiye'ye yaptığı yardımları unutulmayan Kaddafi'nin linç edilmesinin ardından ne yazık ki bu ülkeye de huzur gelmedi...

Türk müteahhitleri, kendileri için en büyük pazar olan Libya'da artık iş yapamazken; Türkiye, iç savaşın devam ettiği ülkeye geçtiğimiz haftalarda asker göndermek zorunda kaldı...

Ancak hiç kimse, Amerika ve destekçilerinin dayattığı işgalin ardından ortaya çıkan rezaletlerin ve yıkımların neden yalnızca Türkiye'nin başına bela olduğunu da sorgulamadı, sorgulayamıyor!..

Çünkü AKP'liler, "Türk askerinin Suriye'de ne işi var" diyenleri, neredeyse vatan haini ilan ediyor!!!

Velhasıl; Irak ve Libya gibi dikkat çekici iki örnek ve uyarıya rağmen, şimdilerde Suriye için atılan işgal naralarının nelere yol açacağının da farkında değil AKP iktidarı... Gaflet ne yazık ki sürüyor...

Ankara; işgal edilen Irak ve Libya'nın vahim askeri ve ekonomik yansımalarıyla uğraşılması yetmiyormuş gibi, bir de Esad giderse ortaya çıkacak büyük kaosun nelere yol açacağının, parçalanmış Suriye sonrasıyla yıllarca uğraşacağının farkına varmak istemiyor...

İşte bu aşamada; 17 yıl önce Suriye'nin işgal edileceğini ve sıranın Türkiye'ye geleceğini öngören Erbakan'ın yakın çalışma arkadaşlarından Oğuzhan Asiltürk'ün 2012 yılında, bir televizyon kanalında yaptığı konuşma da yeniden gündemde... Bakınız; Asiltürk, Suriye işgalinin başlamasının ardından, 8 yıl önce neler söylemiş;

"Amerika'nın hazırladığı plana göre, Suriye'ye Türkiye'nin müdahale etmesi lazım ki NATO girebilsin... Rusya, savaş gemilerini gönderdi... Çin net olarak karşı çıkıyor. NATO anladı ki, kendisi Libya'daki gibi, Irak'taki gibi bir müdahale yapamayacak. Ne olması lazım?.. NATO sözleşmesine göre NATO üyesi ülkelerden bir tanesi NATO üyesi olmayan bir ülkeyle çatışırsa NATO o ülkeye müdahale edebilir..."

Asiltürk özetle diyor ki, NATO Türkiye'yi tuzağa çekiyor, asıl hedef Suriye'yi Türkiye üzerinden işgal etmek, sonra Anadolu'ya çöreklenmek!!!

O halde bir daha soralım; Türkiye, böylesi bir sinsi planın, böylesi bir işgal tuzağının ardından ne kazanacak?..

Diyeceksiniz ki; 2011 yılından bu yana ABD'nin petrol sevdası yüzünden 60 ile 100 milyar dolar arasında para kaybeden Türkiye'nin ne kazanmasını bekliyorsun ki?..

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları