İslâmı bilseydik böyle mi olurdu?

İnternete tarikat, cemaat maddeleriyle girseniz çok sayıda yazım çıkacaktır. 15 Temmuz öncesi tarikatlar ve cemaatler masaya yatırılmalı diye belki ilk yazan da biziz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün yanlışlarına rağmen el altından cemaatler ve tarikatlar raporu hazırlamıştır. Cemaatlere ve tarikatlara karşı değil ama önemli bir hususu ortaya koyuyor, eksiğini ve fazlasını bir bir sıralıyor. Burada vermiştim.

Biliyorsunuz bir tarikat lideri daha sapıklıktan gözaltına alındı. Diyanet İşleri Başkanlığı çok sert bir açıklama yaptı. Saray emir vermese, Diyanet böyle bir açıklamaya gitmezdi. İnşallah bundan sonra tarikatlar ve cemaatler ciddî ciddî masaya yatırılır. Tarikatların, cemaatlerin suyu çıktı. Derneklerle vakıflarla devam edelim, derseniz, onları da gördük; sapıklar çok kolay nüfuz ediyorlar.

İslâm dinini doğru anlamak için doğru kitapları seçmeliyiz.

Râgıb el-İsfahanî ünlü İslâm bilgini. 1010'da ölmüş olabileceği üzerinde duruluyor. İsfahanî, Kur'ân'ın anlaşmasına kafa yormuş ve "Müfredâtu Elfazi'l-Kur'ân"ı kaleme almıştır. İsfahanî'nin bu çok ama çok mühim eserini son olarak Mustafa Yıldız Türkçeye kazandırdı: "Müfredât - Kur'ân Kavramları Sözlüğü" (Çıra Yayınları, 1064 s.)

İsfahanî, ağırlıklı olarak müfessir ve dilci. En önemli eserlerinden biri "Müfredat"tır. Bu eserinde, önceki yazılanların tertibinden farklı bir yol takip etmiştir. Diğerleri Kur'ân surelerinin dizilişini esas alırken, Müfredât'da Kur'ân'da geçen bütün kelimeler, alfabetik sırayla izah edilmiştir.

"Müfredât" Kur'ân kelimelerinin hepsini içine alan bir Kur'ân sözlüğüdür. Kelimelerin Kur'ân'da geçen bütün manaları açıklanmış ve ayetlerle desteklenen örnekler verilmiş; hem mecazî, hem gerçek mana üzerinde ayrıntılı durulmuştur.

Tercüme, bana, Arapça bilenlere hitap ediyor gibi geldi. Hatta "gibi"si fazla. Örnek vereceğim ve sonra neden "Arapça bilenler..." dediğimi açıklayacağım:

"Hilâfet [hilafet] kelimesi, 'başkası adına onun görevini üstlenmek' anlamındadır. Bu, ya yerine vekâlet edilecek kişinin orada mevcut olmaması, ya ölmesi veya aciz olmasından dolayı yahut da yerine geçirilecek olan kişiyi onurlandırmak için olur. Yüce Allah, bu son anlamda evliyaullahı [dostlarını] yeryüzünde halife kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Huve'llezî cealekum halâife fi'l-arzı [Sizleri yeryü­zünde halifeler kılan...] (Fatır: 39); ve huve'llezî cealekum halâife fi'l-arzı [Sizi yeryüzünün hali­feleri yapan O'dur] (En'am: 165); ve yestahlifu rabbî kavmen gayrekum [Rabbim, sizden başka bir kav­mi yerinize geçirir] (Hud: 57).

Halâif kelimesi halîfe [halife] kelimesi­nin çoğuludur. Hulefâ ise, halîf [halif] keli­mesinin çoğuludur." (s. 334)

İsfahanî, aynı kökten gelen kelimeleri halk sözlerinden ve şiirlerden örnekler vererek bir bir açıklıyor. Bu açıklama, üç sayfa, beş sütun sürüyor.

Yukarıdaki örnekte siyah ve italik dizili yerler Arap harfleriyle yazılıdır. Dikkat ederseniz bazı kelimelerin Arapçası verilirken Latin harfleriyle bir açıklama getirilmemiş. Latin harflerine biz aktardık. Bilmeyenler ister istemez, bu kelime nasıl okunur, diye düşünecek.

Hemen ardından gelen kelime "Halk / H-L-K" başlıklı. Hangi kelimenin izah edildiğinin anlaşılması güçleşiyor.

Böyle kıymetli bir kitap bütün halka hitap etmeli.

İslâm dinini, sapıklar ve sapkınlar dairesinden çıkarıp kendi muhakememizle öğrenmenin yolu okumaktır, araştırmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları