İsrafın sonu yok!..

Merhaba sevgili okurlarım, umarım her şey yolundadır.

Pandemi sürecinde kurallara en iyi uyan gruptan birey olarak sınırları, kısıtlamaları kaldırıyoruz diye açıklama yapıldı.

Sağlıklı özgürlük çok güzel bir duygu. Ya tekrarı olursa....

Kulağıma geliyor vatandaşın konuşmaları... Ekonomi canlansın diye çırpınıyoruz. 3 ayda 2 yıllık zarar nasıl düzelecek. Pandemi çok kötü etki etti. 4. mutasyon çoğalmaya başlamış gibi herkes ya Eylül, Ekim yine yasak gelirse, ya daha kötü olursa diye konuşuyor. Sayın Bakan açıklama yaptı. 3. aşıya rağbet az. Vakalarda çoğalma başladı diye.. Aman dikkat diyim.

***

İnsanlar pandemi krizini unuttu. Güzel yaz aylarında hiç yaşanmamış gibi davrananlar çoğunlukta.

Günlük 50''lerde olan vaka sayımızın devam etmekte olduğunu unutmayınız.

Ateş düştüğü yeri yakar misali her şey, sanki hiçbir şey olmamış gibi yasak bitimi sil baştan ilk haftalarda başladı.

Unutmayalım bu süreçte yaklaşık elli bin kişi hayatını kaybetti. Ocaklar söndü. Ekonomi altüst oldu.

Bunları biz sanki yaşamayan toplum olarak her yer çok çabuk dolup taşmaya başladı... Mağdur olan esnafa saygım sonsuz. Çok haklılar.

Ancak kuralları hiçe sayan mekan da, vatandaş da gözlemim arasında.

Yine şehirlerarası gözlem için Edirne''ye doğru giderken Çatalca''da mola verdik.

Çatalca doğayla iç içe güzel bir adrestir, tavsiye de ederim. Ancak birkaç yemek mekanlarına giriş çıkış yapayım dedim. Ama ne  mümkün.

Hıncahınç dolu, oturacak yer yok.

Sanki bedava ekmek kuyruğu gibi sıra bekleyenler, hijyen kuralları sıfır ve o nimetler masalardan dolup taşıyor israf ki ne israf..

Aylar öncesinde ekmek kuyruklarını maskeli bir şekilde bekleyen bizler değil miydik? Bu ne israf, bu ne görgüsüzlük yazık. Yazık ki ne yazık...

Mekan zaten açık büfe. Parasını baştan ödemişsin. Yiyeceğin kadarını al tabağına. Sonra canın isterse git başka bir çeşit al. Üstüne de tatlını al. Hepsini bir ya da iki tabağa tıkıştırmanın ne alemi var. O zaman göz zevkin de yok demektir.

Tabakları tıka basa doldur, masada çay koyacak yer kalmasın. İki çatal sonra doydum de, gerisini bırak.

Masadaki tabakların çoğuna dokunulmamış bile...

Artlarından görevli garson arkadaşlar, onları toplayıp çöpe atıyorlar.

Çok sinirlendik. Yönetime şikayette bulundum.

Yönetimden bir yetkilinin cevabı; Çok zor bir süreçten geçtik. Çok haklısınız. Ancak insanın kendi içinden gelecek. Dediğiniz gibi çeşit bol. Söylüyoruz da. Yiyeceğiniz kadar alın. Sonra gelin bir daha alın. Bitmez de. Ama maalesef durum bu. Biz de çok üzülüyoruz. İsraf çok fazla.  Kişi kendisini eğitmeli, üzgünüm. Ne diyebiliriz cevabını veriyor.

Evet o da haklı!..

Siz mekanda kaldınız mı diye merak edenlere. Tepkisel olarak teşekkür ederek ayrıldık. Ortamı, masaları, fotoğraflayarak mekandan çıktık. Görüntü çok kötüydü. O kadar kötüydü ki.. Dere kenarında bulunan hayvanlar bile yemekten bıkmış. Derenin üstü ekmek parçacıklarından neredeyse gözükmüyordu.

Durum bu kadar vahimdir.. Hayatı, yemeği, suyu israf etmeyelim.

Sonra kıtlık geldiğinde bu durumu bizler yaptığımızı, bu hale getirdiğimizi aklımıza getirsek de iş işten geçmesin.

Ne olur bu dünya bizim. Sağlıklı yaşam için yiyeceğimiz kadar alalım. Dünyada açlıktan ölen insanları unutmayalım.

***

Yine bir grup, ya deprem olursa diye konuşuyor...

Evlerimiz 30-40 yıllık ve arkadaşımla aynı sitede oturuyorum. Çok eski siteler bunlar. Ve en ufak sarsıntıda yerle bir olacak kadar kötüler. Bunun başlıca nedenleri ekonomik. Artık hayat o kadar pahalılaştı ki, ev alamaz hale geldik. Buradan yetkililere sesleniyorum; halkımızla ilgilenin, eski evleri restore edin.

Destek oluyoruz deniliyor. Biz destek göremiyoruz. Destek bunun neresinde. Koca koca binaları dikiyorlar. Ne hava alıyoruz. Ne doğayı görüyoruz. Şartlarımızla boğuşuyoruz.

Yıllardır hasarlı evlerimizde ekonomik şartlarımızdan dolayı çıkamamak. Göz göre göre depreme yakalanmak bu demek..

İstanbul''da hasar görmeyen bina mı kaldı. Yeni yapılanların da kirasına, faturaya zor yetiştiriyoruz. Araplar, parası olanlar alıp yaşıyor. Hasar destek çalışmasından yardım alalım dedik.. Büyükşehir Belediyesine başvurduk.. Sonra İlçe Belediye biz geleceğiz. Onlar gelirse biz bakmayız demişler.. Herkes insana değil ranta yatırım, gibi tuhaf bir hale dönüşmüş. Zengine hiçbir şey olmaz. Olan fakire..

İstanbul depremine evler dayanıklı değil, vakit geçmeden buna devletimiz el alması lazım. Esaslı bir imar çalışması yapılması gerekir. Bir deprem oluyor görüyoruz can kayıplarını. Eğer evler dayanıklı olmasaydı herhalde üstümüze çöker, enkaz altında kalırdık. Fakat şunu istiyoruz tekrar bu Ataköy''ün ve İstanbul''un binaları kontrol ettirilsin. Yavaştan yavaştan artçı sarsıntılar gerçekleşiyor ve büyük deprem yaklaşıyor.

İstanbul''da nefes alamıyoruz, koca koca binalar üstümüze düşecek. Doğa bitti. Hastalıklar çoğaldı. Kimse kimseye yardımcı olmak istemiyor. Oy zamanı gelince çıkarlar dolaşmaya... Yazık... Çok yazık ne hale geldik.. Konuşmaları uzayıp gidiyor..

...

Dünya Hukuk Günü kutlu olsun.

Sağlıkla güzel haberleri paylaşmak dileğiyle.  

Yazarın Diğer Yazıları