İşsizlik kader oldu

Açıklanan Haziran ayı işsiz sayısı 4 milyon 101 bindir. Buna karşılık iş aramayıp iş bulsa çalışmaya hazır olanların sayısı ise daha fazla, 4 milyon 575 bin oldu.

İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, ilan edilen işsiz sayısından daha hızlı arttı. Geçen sene Haziran ayında 2 milyon 310 bin kişi iken bu yıl haziran ayında 4 milyon 575 bine yükseldi. 

Ne oldu da bir yıl içinde, 2 milyon 265 bin kişi iş aramaz oldu? Bunlar bir yıl içinde mirasa mı kondular? Sabit gelirleri mi oldu?

İş aramayıp iş bulsa çalışacak olan bu 4 milyon 575 bin kişinin 763 bini bir süre iş arayıp bulamamış ve iş bulma umudunu kaybetmiş olanlardır. Bir anlamda bunlar işsizliği kader olarak kabul etmişlerdir. Ama yine de hepsi işsizdir.

Türkiye şartlarında iş aramayan ve çalışmaya hazır olanları TÜİK aktif nüfus içinde göstermiyor. Gerçekte ise bunlar da işsizdir ve aynı zamanda aktif nüfustur. Bu yaklaşıma göre, Türkiye'de  Haziran ayı itibariyle fiili işsiz sayısı 8 milyon 676 bin kişidir. Fiili işsizlik oranı ise yüzde 24,6'dır.

 

Yani Türkiye de, dört kişiden biri işsizdir. Aslında çevremize ve ailemize bakarsak zaten bu durumu yaşıyoruz.

 

 

Öte yandan, Türkiye'nin 2016 yılında toplam nüfusu 78 milyon 740 bin kişi idi. Haziran 2020 itibariyle 83 milyona yükseldi. 4 yılda 4 milyon 260 bin kişi arttı. Buna rağmen bu 4 yıl içinde işgücü 30,8 milyondan 30,6 milyona geriledi. İşgücüne katılma oranı da yüzde 53'ten yüzde 49'a geriledi. Ancak yine de denklem çözülmüyor. İzaha muhtaç bir tablo ortaya çıkıyor.

OECD ve Avrupa ülkelerinde istihdam oranı ortalama yüzde 60 ile yüzde 70 dolayındadır. Türkiye de, istihdam oranının yüzde 49 seviyesinde düşük olması insan gücünün eksik kullanılması demektir ve bu oranın düşük olması Türkiye'nin fakirlik kısır döngüsüne girmesine neden oluyor ve orta gelir tuzağından çıkmasını zorlaştırıyor.

Büyüme, istihdam ve gelir dağılımı ekonominin üç ayağıdır. Bu çerçevede, işsizlik oranı, ekonomik sorunların tek rakamlı blançosudur. Ekonomik sorunlar, ekonomide daralma, işsizlik ve gelir dağılımında bozulma olarak ortaya çıkar. Bu sorunların çözülmesi için tek başına istihdam politikası yeterli değildir. Önce hukuki ve demokratik altyapıyı yeniden oluşturarak güven ortamı yaratmak zorundayız. Aynı zamanda bir planlama yaparak; para, faiz, kur, maliye, istihdam, dış ticaret politikalarını koordineli olarak planlamamız gerekir. Bu günkü siyasi tabloya ve ekonomi yönetiminin tutumuna bakarsak böyle bir niyet göremiyoruz.

Toplumu en fazla rahatsız edenler;

Birincisi… V çıkışı olacak diyen yalakalardır. Yatırımlar mı artacak ki V çıkışı olacak. İhracat artışı mı olacak? Talebe dayalı büyüme olsa bile bu günkü işsizlik ve enflasyon sorunu çözülmez. Durgunluğun net sonucu işsizliktir.

İkincisi… Bu günkü ekonomik tabloyu uçtu-kaçtı diye çevirmeye çalışan ekonomi yönetimidir. Çünkü görünen siyaha beyaz demek insan izanı ile dalga geçmektir.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları