İstanbul depremi devleti sarsmamalı
İstanbul 6.2 deprem ile sarsıldı. Depremden sonra en önemli şey haberleşme idi! Herkes yakınlarına ulaşmak istedi. Bu günboyu sorun haline geldi. Ulaştırma Bakanı bu sorunun ilk onbeş dakikada yaşandığını ama daha sonra sorunun aşıldığını söyledi!
Bende bunu İBB’nin teknolojide 1 numaralı ismi Dr. Erol Özgüner’e sordum.
Dünkü kullanım verilerinde, evet düşme var. Çünkü insanlar zaten öğlen saati ve 23 Nisan tatil günü olduğu için düşme normal. Pazar günleri bizim Wi-Fi kullanımlarına yılbaşından bu yana, bir de geçen sene 23 Nisan datası varsa elimizde ona bakalım. Biz de şu anda toplam 14.286 wifi noktası var. Afet anında dijital dayanışma bilgileri yani wifi üzerinden iletişim kurma ağı mevcut. Deprem gibi olağanüstü durumlarda mobil telefon iletişim hizmetleri kullanımı birincil alternatif değildir. Çünkü bu mobil iletişim şebekelerinin doğası insanların normal hayattaki iletişimleri ve data kullanımları üzerine göre kapasite olarak ve lokasyonel olarak planlanırlar.
Bu örneği şöyle bir analojiyle verebiliriz. Bir iş yeriniz var günlük bin kişilik yemek çıkıyor ama öyle bir gün oluyor ki bir anda yüz bin kişi yemek yemeye geliyor. Dolayısıyla yetişmek ve bunu kapasite olarak kaldırmak mümkün değil. O yüzden GSM operatörlerinin yaptığı hizmet bu bin kişilik rutin günleri yönetmek üzere yapılan her gün yüz bin kişilik yemek çıkarsa çok büyük bir maddi külfet ve zayiat oluşacak. O yüzden GSM şebekeleri normalde şebekelerini bu bin kişilik yemek düzenine göre kurguluyorlar. Ayrıca yıkım olan depremlerde geçen sene Hatay ve Maraş'ta yaşadığımız depremlerde de örneğin o bölgede toplam 5 bin baz istasyonu varsa bunların 1500'ü deprem anında bulundukları binalar çöktüğü için şebekenin %30'unu, %40'ını depremin büyüklüğüne göre kaybediyorlar. Bu da kapasite olarak zaten azalmaları anlamına geliyor.
Bunun paralelinde siz herhangi bir kullanıcı şebeke meşgul mesajıyla karşılaşınca sürekli olarak tekrar ara tekrar ara yapıyor sevdiklerine veya yakınlarına ulaşmak için. Dolayısıyla aslında bir kişi böyle acil durumlarda 5-10 kez iletişim kurma talebinde bulunuyor. Rutin dışı davranışa geçiyor. Bu GSM şebekelerinde call setup tsunami dediğimiz çağrı kurma tsunamisine yol açıyor. Bu da GSM santrallerinin overload dediğimiz fazla yük altında çalışma moduna geçip cevap veremez hale gelmesine neden oluyor. Bu iletişim talebinin fazlalığı GSM operatörlerinin şebekelerinin çökmesine neden oluyor. Ve bu yoğun talep normale dönene kadar da şebekeler kendine gelemiyor maalesef. Bu da bize gösteriyor ki deprem gibi anlarda mevcut GSM iletişim hizmetleri, birincil iletişim alternatifi maalesef olamıyor. O zaman akla ne geliyor? O zaman biz internet üzerinden data kullanımıyla haberleşelim. Yani Wi-Fi noktaları üzerinden, modemler üzerinden WhatsApp'tı, Viber'di, Telegram'dı gibi data iletişimleri vea iPhone'dan iPhone'a mesaj gönderirken, iPhone öncelikle data kanallarının kullanımını esas alıyor. Yani data kanalı üzerinden gönderiyor. Normal ses veya SMS kanalı üzerinden mesaj gönderimi yapmıyor. O zaman alternatif ne olabilir? Alternatifler data kullanımı, data hatları üzerinden iletişim olabilir. Vatandaşları buraya doğru yönlendirmek gerekir. İşte 14 bin noktada İstanbul'a yayılmış 6 milyon vatandaşımıza hizmet veren bir Wi-Fi şebekesi var. Fiberoptik altyapıya ciddi yatırım yapılması ve bu noktaların hem İBB hem ilçe belediyeleri hem de diğer kamu ve merkezi hükümetin desteğiyle yoğunlaştırılması, yaygınlaştırılması, buna yatırım yapılması önem arz etmektedir diyebiliriz. Bunun da yetmediği durumlar olabilir. Çünkü yıkıcı büyük depremlerde elektrik dağıtım şirketleri önlem amaçlı olarak depremin ilk anından itibaren enerjiyi kesiyorlar. Enerji kesilince eğer bir jeneratör yedekliliği yok ise bu sefer de data hatları ve data üzerinden haberleşme imkânı da kalmıyor. O zaman mevcut GSM operatörlerinin SMS haberleşmesinin kullanılması zorunluluk haline geliyor.
Bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak önerileriniz nedir diye sordum?
Bir, Türkiye'de iletişimin sorumluluğu regülatif olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)'dadır. Bugüne kadar olağanüstü durumlarda BTK'nın iletişimi regüle etmek adına yaptığı çabaları maalesef göremiyoruz. Yapılması gereken olmazsa olmaz bir numaralı iş National Roaming, ulusal dolaşım dediğimiz sistemin aktif edilmesidir. National Roaming nedir? National Roaming bir ülke içerisinde iletişim hizmetleri servisi yapan operatörlerin, müşterilerinin, abonelerinin kendi bulundukları operatörün sinyal sahasında olmadıkları anda diğer operatörün sinyalinden faydalanarak haberleşmelerini devam ettirebilmelidir. Bu örneği şöyle verebiliriz. Türkiye'de bir GSM operatörü abonesi, müşterisi yurt dışına gittiği zaman yurt dışındaki operatörlerin baz istasyonlarından servis alarak sanki Türkiye'deymişçesine cep telefonunu kullanmaya devam edebilmektedir. Bizim yaşadığımız örneklerde, örneğin Türkiye'deki bir ağ operatörünün abonesi depremde evi göçtü, ağır hasarlı oldu ve bulunduğu lokasyona yakın civarlarda da o A operatörünün baz istasyonlarının olduğu binalar yıkıldıysa o A operatörünün sinyalini alamıyor. Biz göçük altındayız, şarjımız %100 ve tam da evimizin karşısında bir elektrik direğinde B veya C operatörünün baz istasyonu var. Aslında bana ulaşan bir GSM sinyali var ama ben A operatörünün abonesi olduğum için A operatörünün sinyali yok. B veya C operatörünün var. İşte ulusal dolaşım benim o kritik anımda B veya C operatörünün kapsama alanından faydalanıp haberleşmeme yardımcı olacak. Dolayısıyla deprem iletişiminde bir numaralı kural National Roaming yani ulusal dolaşımın aktif edilmesi olmalıdır.
İstanbul özelinde konuşacak olursak, National Roaming'in aktif edilmesinden sonra biz İBB olarak İstanbul'u 3 operatöre, Asya yakasını 1 operatöre, TEM’in alt tarafını Avrupa yakasında 2. bir operatöre, üst tarafını 3. bir operatöre zimmetlemeyi düşünüyoruz. Zimmetlemekten kastımız nedir? Bu sorumlu oldukları alanlardaki toplanma alanları, kriz merkezleri ve benzeri; örneğin sahra hastaneleri, çadır kentler gibi alanlarda mobil operasyonlar yapılacağı zaman oranın örneğin…
Örneğin bu çadır kent veya sahra hastanesi Asya yakasındaysa Asya yakasını zimmetlediğimiz A operatörü mobil baz istasyonlarını gidip oraya koyacak. Sinyal verdiği anda B ve C operatörlerinin kullanıcıları da onun sinyalini alıp kullanabilir hale gelecekler. Dolayısıyla bu bize sahada esneklik, hız ve daha verimli operasyon yapabilmeyi afet anında sağlayacak.
Tüm bunların dışında mevcut fiber omurgamız yaklaşık 5 bin kilometre. İstanbul'da GSM operatörlerinin ve internet servis sağlayıcıların da fiber omurgaları var. Yaklaşık 50 bin kilometreye varan bir kapasitemiz var burada. Bunu geliştirmemiz gerekiyor. Yani bizim İstanbul ölçeğinde bu nüfusa göre yaklaşık 150-170 bin kilometre bandında bir fiber omurgamız ve buna bağlı kapasitemiz olması gerekiyor. Buna da yatırım yapılması gerekiyor. Ayrıca İBB kendi operasyonları için dijital telsiz altyapısını kurdu geçtiğimiz yıl itibariyle. Biz bu operasyonları yürütürken kendi ekiplerimiz arasındaki telsiz haberleşmesiyle hiç kesinti yaşamadan saha operasyonlarımızı yürütebildik. Bu haberleşmelerinde bir sıkıntı olmadığını varsayıyoruz ama vatandaşımızın iletişiminde sıkıntı oluyor. O zaman şöyle bir önerimiz var BTK'ya: İstanbul genelinde İBB'nin telsiz operasyonlarını yürütmek için sahip olduğu 40'a yakın yüksek noktada konumlanmış telsiz kulemiz var. Buralarda enerjimiz ve transmisyon dediğimiz fiber altyapımız mevcut. Bu kuleleri BTK'ya tahsis edelim. BTK buraya 2G istasyonları kursun, acil durumlarda kullanılmak üzere. Bu 2G istasyonlarından sadece SMS haberleşmesi yapmak üzere bir kapasite planlaması yapılarak, insanların acil durumlarda eşine, çocuğuna "İyi misin?", "Neredesin?" mesajı iletip, "İyiyim, şuradayım." verebileceği büyük bir SMS kapasitesi sağlamak mümkün. Buna açığız, buna hazırız, İBB olarak bunu söyleyebiliriz.
24 Temmuz 2019 itibarıyla Dr. Erol Özgüner, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Bilgi Teknolojileri (BT) Daire Başkanı olarak atanmıştır. 2024 yılı sonu itibariyle İBB İştirakler Teknoloji Grup Başkanı olarak görevine devam etmektedir.
Değerli Yeniçağ gazetesi okuyucuları, Dr. Erol Özgüner’in teknoloji liderliğinde; İstanbul’u tamamen dijitalleştiğini, İstanbul’un geçmiş bütün yapı imar durumu, alta yapısını modellediğini ve her senaryoda İstanbul’da ne yapılacağını ekibi ile hazır olduğunu gördüm. Sadece iletişim konusunda söylediklerini okudunuz. İstanbul’da çılgın projeler değil, böyle liyakatli kadrolara ihtiyacı var. Sadece önce dinleyen, sonrada devletin bütüncül çalışmasını sağlayacak iradeye ihtiyacımız var.
Müdafaa-i Hukuk Kongreleri ve İYİ Parti
Asıl tehdit ortak aklı kaybetmedir
Adalet mi? İnsaf mı?
İstanbul depremi devleti sarsmamalı
Toplumların Özgürlüğü
Siyasetin kıskacında savrulmamak
Boykotu Kırmak
Hukuk ve Hukuksuzluk…
4 Mayıs Malazgirt mi?
Tekrarın Körleştirdiği Hakikat ve Türklüğümüz









