İstanbul-İzmir otabanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yap-İşlet-Devret modeli ile yapılan İstanbul-İzmir otoyolunu açtı. Açılış konuşmasında şunları söyledi:

"Maliyeti 11 milyar dolar olan bu projenin ülkemiz ekonomisine sadece yakıt ve zaman katkısı yıllık 3,5 milyar liradır. İş bilenin kılıç kuşananın. Laf ola beri gele yok, iş üretiyoruz. Bu yol sayesinde turizm hızlanacak, sanayi hızlanacak, ticari faaliyetler de aynen hızlanacak, ülkemize çok daha fazla katkı sağlayacağı açıkça ortadadır. Ayrıca bu otoyolu inşa eden ve sözleşme tarihinden itibaren 22 yıl 4 ay süreyle işletecek olan ortak girişim grubunun devlete ödeyeceği tutar da ne biliyor musunuz? 6,3 milyar lira Bay Kemal, işte bu işin maliyeti bu öğren, öğren. Netice olarak bu otoyol Türkiye için her bakımdan kazançlı, karlı bir projedir. Peki devletin kasasından bir şeyi çıkıyor mu? Hayır, mesele bu, eğer bu çalışıyorsa işi bitiririz."

Gerçekten böyle mi?

Gelin size İstanbul-İzmir otoyolunun tüm ayrıntılarını sizlere aktarayım…

İhaleyi Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel-Göçak ortak girişimi 10 milyar lira bedel ile kazandı.

9 Nisan 2009 tarihinde ihale gerçekleştirildi. Sözleşme 27 Eylül 2010 tarihinde imzalandı. Konsorsiyum, yapım+işletme süresi olarak 22 yıl 4 aylık bir teklif verdi.

Yapım ve işletme faaliyetlerini yürütmek üzere 20 Eylül 2010 tarihinde Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş. adında şirket kuruldu. Otoyol Yatırım A.Ş. yapım işleri 15 Mart 2020 yılında bitecek 15 Temmuz 2035 yılına kadar Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolunu işletmekle görevlendirildi.

Projede 4 ayrı kesim üzerinden devlet garantisi verildi.

- Gebze Orhangazi için günlük 40.000 otomobil,

- Orhangazi Bursa (Ovaakça Kavşağı) için günlük 35.000 otomobil,

- Bursa (Karacabey Kavşağı) Balıkesir/Edremit ayrımı için günlük 17.000 otomobil,

- Balıkesir-Edremit ayrımı-İzmir için günlük 23.000 otomobil geçiş garantisi verildi.

Bu projede de işin 180 gün içerisinde yürürlüğe girmesi gerekmesine rağmen, bu süre görevli şirketin kusuruyla aşılmış. Buna rağmen, görevli şirkete uygulama sözleşmesinde öngörülen yaptırımlar uygulanmamış.

Söz konusu işlerde, işletme süresi için günlük gelir garantisi verildiğinden, verilen ek işletme süresi kadar daha fazla günlük gelir garantisi verilmiş. Dolayısıyla verilen ek süre kadar işletmenin idareye devredilmesi gecikecek. Bu süre zarfında işletmenin gelirleri idare yerine görevli şirket tarafından tahsil edilecek üstelik bu süre zarfında verilen garantiler de devam edecek.

2017 yıl sonu fiyatlarıyla günlük garanti ödeme tutarı 7.5 milyon lira olarak hesaplanıyor. Vatandaşın, devletin ise bu işte 178x7.5 milyon lira toplamda 1.3 milyar lira kaybı oluyor.

Yani milyonlarca lira sözleşmede öngörülen tarihten sonra da şirketin cebine girecek.

Yap-İşlet-Devret modeli ile yapımı devam eden işlere ödenecek günlük garanti paradan bahsediyorum. Hani iktidarın "Devletin cebinden bir kuruş çıkmıyor" dediği projeler bunlar.

Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi Yap-İşlet-Devret modeli projelerin garanti miktarları bilinmekte ancak yeni yapılacak olanlar bilinmemekteydi.

Bu rakamları da ilk kez kitabım ŞAKİ'de yazmıştım.

Bu noktada bir olay daha var.

Sözleşmelerde ve projelerde "yapım süresi" kavramı ile "işletme süresi" kavramları farklı. Biri işin inşaat süresini ifade ederken diğeri de iş bittikten sonra geçen para kazanma dönemini anlatıyor.

Ek süre olarak verilen söz konusu "yapım sürelerinin" ek süre olarak verilmemesi halinde ise iş değişiyor.

Burada da görevli şirketlerin sözleşmede yer alan "yapım süresini" kullanması gerekecekken bu süre verilmekle işletme süresinden düşülmesi gereken yapım süresi düşülmemiş. Söz konusu işlerde işletme süresi için günlük gelir garantisi verildiğinden, verilen ek işletme süresi kadar daha fazla günlük gelir garantisi verilmiş.

Yani verilen ek süre kadar, işletmenin idareye devredilmesi gecikecek, bu süre zarfında işletmenin gelirleri de "idare" yerine "görevli şirket tarafından" tahsil edilecek. Üstelik bu süre zarfında verilen garantiler de devam edecek.

Yağlı ballı…

Verilen ek süre zarfında ise işletmenin idareye devredilmesi ve bu süre zarfında garantinin verilmemesi halinde de devlet çok büyük bir gelir kaybına uğrayabilir. Söz konusu rakam çok büyük. İdarenin sağlayabileceği kazanç anlaşmanın yapıldığı 2017 yıl sonu fiyatlarıyla en az 7.5 milyon lira x 439= 3.3 milyar lira devletin gelir kaybı demek oluyor.

Sayıştay uyarıyor…

Görevli şirket kendisine verilen fazla işletme süresi içinde otoyol hizmet tesislerini de işletecek ve gelir elde edecek. Söz konusu gelir henüz oluşmadığından hesabı yapılamamış.

Ayrıca, 2015 yılı Haziran sonu itibariyle, 1.6 milyar TL kamulaştırma bedeli ödenmiş olup, ilk 400 milyon lirayı görevli şirket ödemesi gerekirken, kamulaştırma bedelinin idare tarafından ödendiği tespit edilmiş. Ancak, söz konusu tutar daha sonraki tarihlerde idareye ödenmiş.

Bu nedenle de Sayıştay, 2010 yılı itibariyle kamulaştırmaların başladığı ve görevli şirket tarafından yapılması gereken ödemelerin idarece yapıldığı, söz konusu ödemelerin daha sonra görevli şirket tarafından idareye ödendiği düşünüldüğünde, görevli şirkete kullandırılmış olan fonun yasal faizinin görevli şirketten talep edilmesinin uygun olacağı gerektiğine hükmediyor.

Kamulaştırma davaları ile ilgili mahkeme masraflarının kamulaştırma bedelinden tamamen ayrı ve bağımsız bir gider kalemi olmasına rağmen, yapılan incelemelerde; kamulaştırma davaları ile ilgili mahkeme masraflarının tamamının Karayolları tarafından üstlenildiği görüldü.

Masrafların toplam tutarı sadece 2015 yılında 1 milyon liradan fazla.

Yazık, her gün 10-12 saat çalışıp vergi ödeyen şu vatandaşın emeğine yazık!

 

Yazarın Diğer Yazıları