İstanbul seçimi nasıl kazanılır?

1. Dünyada seçim başarılarıyla bilinen örnekler var… Meselâ Kuzey Kore, Suriye ve benzeri Asya ülkelerinde olduğu gibi… Son derece başarılı kampanyalar yaparak halkın yüzde 99.9'unu ikna edebiliyorlar… Denemekten zarar gelmez…

2. ABD'nin en meşhur Dışişleri Bakanı Henry Kissenger'ın 1973'te Şili'deki sorunların büyüklüğünü vurgulamak için 'Seçmenlerin iradesine bırakılmayacak kadar önemli' olduğunu söylediği rivayet edilir… Güzel formül… İstanbul için de "İstanbul'da kimseye söyleyemediğimiz ağrıyan yanlarımız, yani sorunlarımız o kadar önemli ki seçimi İstanbulluların kararına bırakamayız" denilebilir… Doğrudan atama yapılabilir…

3. Bir başka atama formülü de şuydu: TRT'deki Sultan Abdülhamit bir rüya görebilir... Kimin olması gerektiğini önceden söyler, noktayı koyar… Sonra günlerce, saymaya, toplamaya, çıkarmaya, karekökü bulmaya gerek kalmaz…

4. Seçmenler yine 'makul vatandaş' ve 'terörist/işbirlikçi/müzahir' şeklinde kategorize edilebilir… İkinci bölümdeki vatandaşların toplam 4 oyu 1 oy sayılabilir… Bu da garantili bir yöntemdir… Biz buna 'damıtma yöntemi' de diyebiliriz…

5. Japonya'da lise mezunu olmayanların 'kendisini yetiştirememiş birey' sınıfına sokuldukları için oy kullanamadıkları gibi bir yalan vardı… Ama bu yalan ufuk açabilir… Bizde lise mezunu ve daha fazla eğitim görenlerin oy kullanma yetkisi ellerinden alınırsa her türlü seçim tereyağından mazbata çeker gibi kazanılır…

6. 1946 seçimleri son derece demokratik ve de pratikti… 'Açık oy- gizli sayım' tekniğine göre oyu kimin kullandığı değil, kimin saydığı önemliydi… Yeter ki sayıcıları işi bilenlerden seçin… Değil İstanbul'u, aynı seçimde aynı anda Madrid'i, Moskova'yı ve Roma'yı kazanmak bile mümkün… Böylece parsel parsel satılacak bir sürü şehir daha envantere eklenmiş olur… Israr edilirse Kuzey Kutbu'na kadar yolu var… Yeter ki azmedilsin…

7. Gambiya'da okuma yazması olmayanlar için renkli, üzerinde adayların fotoğraflarının bulunduğu kovalar varmış… Seçmenler bu kovanın içine küçük çam, bir meşe atarak oy veriyorlarmış… Bu yöntem bize uymaz… Bizim demokrasimiz son derece ince ruhludur… Öyle adayın resminin bulunduğu kovanın içine meşe, çam, kütük vs. odun atmak bizi bozar… Resim ve odun yan yana yanlış çağrışımlara yol açabilir…

8. Kazananı belirlemek için, 'ortalama alma' tekniği de uygulanabilir… Buna göre son seçim tek başına baz alınmaz… Son 3 seçimin ortalaması alındığında hiçbir problem kalmaz… Hesaplayın görün…

9. Anadolu Ajansı'nın ilk açıkladığı sonuçlar neyse o geçerli sayılır… Islak imzalı, kuru, az nemli, hava basıncı yüksek türden imzalı tutanaklara, il ve ilçe seçim kurullarının rakamlarına itibar edilmez… Şimdi haftalarca süren sayıma ve tekrarlara hiç gerek kalmaz… Aynı gün en geç saat 18.00'de iktidar partimiz yüzde 70'le olmasa bile 65'le seçimi kazanabilir…

10. Son seçimde 'sandık darbesi' gibi bir kavramla tanıştık… Demokrasinin garantisi sayılan 'sandık' meğer darbe aracı olarak kullanılabiliyormuş… Artık büyük oyunu gördüğümüz için sandık 'anayasal düzeni bozma' suçunun faili olarak tamamen ortadan kaldırılabilir… Yerine tombala veya piyango sistemine geçilebilir… Bu durumda tombalayı kimin çektiği ve erketeye yatan önemlidir… Onlar sizdense seçim garanti…

***

İleri demokrasiye katkım şimdilik bu kadar… Bu anlamda bilimsel çalışmalarımız devam ediyor… Büyük oyunu gördükçe, üst aklın ne fırıldaklar çevirdiğini fark ettikçe çözüm önerilerimiz tabii ki devam edecek…

 

Yazarın Diğer Yazıları