Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

İstanbul'un bayram günü

İstanbul'un 5 yıl süren işgali bundan 97 yıl evvel, 6 Ekim 1923'de sona ermişti.

1955'li yıllardı... İstanbul'un kurtuluş yıldönümü vesilesiyle bir belgesel film çevrilmişti. Filmin adı İstanbul Kan Ağlarken idi. Filmin Spor ve Sergi Sarayı'ndaki galasına o günlerin bütün acılarını yaşamış canlı tarih ve tanıklar diyebileceğimiz kalburüstü bütün yazarlar da katılmışlardı. Falih Rıfkı Atay, Ahmet Emin Yalman, Abdülhak Şinasi Hisar ve Halide Edip Adıvar Hanım bunlar arasındaydı. Bütün bu ediplerin ve o günlerin acı hatıralarını orada kendilerinden dinlemiştik. O toplantıdaki konuşmaları dinlerken Kuvayı Milliye tarihinin hiç yazılmamış korkunç günlerinin acılarını bütün dehşetini yaşamış gibi olduk. Program bittikten sonra, haftalarca orada dinlediklerim rüyalarıma girdi. Orada Abdülhak Şinasi Hisar'ın dile getirdiği bir cümle vardı ki, tek cümlede bütün gerçekleri ortaya koyuyordu: İstanbul'u işgal eden itihaf devletleri dediğimiz medeni vahşiler İstanbullulardan cephelerde Türklerden yedikleri dayağın intikamını 5 yıl süreyle almışlardır.

Abdülhak Şinasi Hisar devamla şunları söylemişti:

"İstanbul'u işgal eden bu medeni vahşiler adeta bu binlerce yıllık uygar şehre kudurmuş köpek sürüleri gibi daldılar. Yanlız orduları değil, orduyla birlikte İstanbul'a dalan bir caniler sürüsü vardı. İstanbul'da 5 yıl cehennem azabı yaşatan bu sürülerdi. İngilizler 1. Dünya Savaşında Türk Orduları karşısında aldıkları ve kendi tarihlerinin kaydettiği en büyük mağlubiyetlerin intikamı peşindeydiler. 2. Dünya Savaşında Nazi canilerinin Avrupa'ya yaşattıkları vahşetin bir kaç katını İstanbullulara yaşattılar. İstanbul esir şehir halindeydi hiç bir Türk'ün şehir dışına çıkması mümkün değildi. Yakalanan İstanbul'daki direnişçiler Taksim'deki Topçu Kışlası'nda işkence görüyordu. İstanbul'a dehşet saçmak ve halkı sindirmek için işkence yapılan kışlanın camları özellikle açık bırakılıyordu. Canhıraş feryatları yoldan geçen halkın duyması için böyle bir yöntem uyguluyorlardı."

İstanbul'un kurtuluşuna gelince;

Lozan Barış Antlaşması'nın ilgili maddelerine göre, 25 Ağustos 1923 gününden itibaren işgal kuvvetleri, İstanbul'dan ayrılma hazırlıklarına başladılar. İşgal bölgelerini birer ikişer terk edeceklerdi. İstanbul Kumandanlığıyla, İtilaf Devletleri Komutanları anlaşarak, 1,5 ay içinde işgale kesin olarak son vereceklerdi.

Bu anlaşma hükümlerine göre, İtilaf Devletleri tarafından el konulmuş bulunan bütün mühimmat ve savaş malzemelerinin Türk hükümetine iade ve teslim edildiğine dair hazırlanan tutanak, bizden, Selahattin Âdil Paşa tarafından imza edildi. General Harrington da, İtilaf Orduları adına.

2 Ekim 1923 günüydü. Daha önceden hazırlanan program uyarınca, Türk, İngiliz, Fransız ve İtalyan birliklerinden seçilen müfrezeler, belirli saatte Dolmabahçe Meydanı'nda yerlerini aldılar. Yapılan teftiş töreninden sonra, şanlı sancağımızı ayrı ayrı selamlayan işgal kuvvetleri kumandanları, cami rıhtımında bekleyen "Arabîc" gemisine binerak İstanbul'dan ayrıldılar. Gemi, bu sırada bütün düdüklerini çalarak veda etmekte, "Marlborough" gemisindeki bando da "Auld Lang Syne" marşını çalarak ona eşlik etmekteydi.

Selahattin Âdil Paşa'nın, İstanbul Kumandanı sıfatıyla İşgal Kuvvetleri Kumandanlarının kendilerini selamlayarak şehri terketmesine şahit olması, onun çektiği bütün sıkıntıları gidermeye yetmişti.

Bütün İstanbul, artık büyük bir sevinç ve sabırsızlık içinde, ordusunun şehre girmesini bekliyordu. 6 Ekim sabahı, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu birlikleri İstanbul halkının coşkun alkışları arasında Sarayburnu'na çıkmış, Gülhane Parkı'ndaki yerini almıştı ki, o kapkaranlık işgal günlerinin sonunun geldiğinin en kesin kanıtıydı.

Selahattin Adil Paşa, 3 gün sonra, 9 Ekim 1923 günü, görevini Şükrü Naili Paşa'ya devrederek İzmir'e gitmek üzere İstanbul'dan ayrılıyordu...

 

Yazarın Diğer Yazıları