İstanbul'un kaybolan değerleri

Her seçim döneminde İstanbul daha değerlenir. Artık semtleri birer ilçe. "Rüzgâr çıktığında", önüne geleni götürdüğü için Esenyurt ismi verilen yerde bir milyon insan yaşıyor.

Bir zamanlar üzüm bağlarından başka şey olmayan Bağcılar'da insan sayısı 700 bin. Daha 40 yıl önce dönümle satış yapılan yerde, şimdi metrekare fiyatını söylerken dil uçukluyor. Yeni formül "yık, yenisini dik."  Böylece binalar değer kazanmakta. Çok değil 50 sene öncesine kadar İstanbul'un her köşesinde halkın ihtiyacını karşılayan bostanlar mevcuttu. Kimi yerlerde de büyük alanlar kadar olmasa bile mutlaka bağ ve bahçe bulunurdu.

"Patlıcan kemer" diye satılan sebzenin Beşiktaş'ta da yetiştirildiğini bilir misiniz? "Beşiktaş patlıcanı bunlar" diye müşteri aranırdı.

Çeşit çeşit

Yedikule marulu, Yavuzselim inciri, Mecidiyeköy Musa dutu, Arnavutköy çileği ve Langa hıyarını hatırlayan da kalmadı. Beykoz cevizi, kalkanı gibi veda etti. Birkaç tarihî köşkün bahçesinde süs bitkisi olarak mevcut. Akbaba Köyü'ndekiler çoktan mobilya oldular.

İstanbul'un Suriçi denilen bölümünde mahalle ve semt bostanları görürdük. Bol miktarda sebze meyve yetiştirildi. Bazen şehir dışına dahi yollanırdı.

Üzümler

Girişte bahsettiğim bağlar Çamlıca, Bulgurlu ve Erenköy'e kadar uzanırdı. Çoğu da sofra üzümü olarak pazarlarda satılırdı. Anadolu yakasında en popüler olan çavuştu. Bozcaada'nınkilerle rekabet ederdi.

Rumeli yakasında ünlü olan yapıncaktı. Hani çilli ve çok tatlı olan.

Pazar neşesi

Renk insanı değiştirir

Amerika'da büyük bir fuar açılmış. Zencileri beyaza dönüştüren makine de tanıtılıyordu.

Denemek 10 dolardı. İki Zenci fuarı gezerken makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları vardı. 9 doları olan arkadaşına dönüp:

- Sen 1 dolarını bana ver, gidip birlikte beyaz olalım dedi. Arkadaşı ise:

- Dur önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam 1 dolarımı veririm. Sen de beyaz olursun.

Anlaştılar. 11 doları olan Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çıktı. Dışarıda kalan Zenci, duruma çok sevinmiş olarak arkadaşının yanına gidip:

- Hadi 1 doları ver ben de beyaz olayım.

Rengi beyaza dönenin tavrı çok ilginç oldu;

- Hadi oradan pis Zenci! Neden sana 1 dolar verecek mişim ki.

Eyüp Karadayı'dan

Kimi tarih olan ve hâlâ ikamet edilen ev ve konaklardaki asmalardan ürün alınamaz döneme girdik. Koruklar üzüme dönüşmeden bazı iki ayaklı haşereler ortalığı talan ediyorlar. Bunun örneklerine bizim mütevazı sitede bile tanık oluyoruz. Bahçedeki narları yememiz mümkün olmuyor. Hunnap ve ceviz de aynı şekilde. Yediveren gülleri hoyratça yolunuyor.

Çocukluğumda böylesi gaddarlıkları hiç görmedim. Kiraz, vişne, incir ve kızılcıklar olgunlaşmadan toplanmazdı. "Göz hakkı" deyip konu komşuya dağıtılırdı.

İçime yara olan ise ortalığı dolduran Suriyeli gençlerin gözünüzün içine baka baka yaptıkları. Bir grup aniden bahçeye doluştu. Narları dallarıyla koparttılar. Biri de bana dönüp "Helal et amca!" diye bağırmaz mı? "Zehir zıkkım olsun!" karşılığını verdim. Suratıma öldürecekmiş gibi bakarak hızla uzaklaştılar.

Engel olmaya kalksan dayak yiyeceksin. Zaten o güç bende yok. "Şerrine lanet" deyip hırsızlığı kabullenmek zorunda kaldım.

Çiçekler

İstanbul'un özel çiçekleri vardır. En başta da Erguvan. Boğaz sırtlarında hâlâ görürsünüz. Eski Eyüp'te menekşe, lale ve sümbüller, leylaklar çitlerden sarkardı.

Defterdar Yavedut Caddesi'nde kurulan okka güllü pazarına yetişenlerdenim. Bu güllerden reçel yapılırdı. Ataninem'in bu caddenin Haliç'e bakan bölümünde evi mevcuttu. Kendisi de Feshane Fabrikası'nda çalışıyordu. Daha sonra Fener'e geçildi.

Azalanlar

Mimozaları, ıhlamurları ve iğdeleri nadiren görebiliyoruz. Eskiden Levent, filbahriler, fulya ve hatta tarçın kokulu karanfillerden geçilmezdi. Çarşaf gerip dut silkeleyen kadınlara tanık olunurdu. Şimdi her taraf taş yığını. Beton binalar hatta New York tarzı AVM'ler ve gökdelenleri say sayabildiğine...

Güzelim İstanbul'u el birliğiyle mahvettik. Boğaz'ını bile kazıklı yollarla katlettik. Aslında şu andaki duruma bile şükretmeliyiz. Allah beterinden saklasın.

GÜNÜN SÖZÜ

Büyük balık, küçük balığı döver. Anonim

Yazarın Diğer Yazıları