İşte Fransızlar’ın alçakça katliamları: Geçmişlerine bakmadan bir de Yunanistan’a destek oldular

İşte Fransızlar’ın alçakça katliamları: Geçmişlerine bakmadan bir de Yunanistan’a destek oldular
Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki gerilimde Türkiye’den taraf olduğunu açıklaması ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un skandal açıklamaları sonrası Fransa’nın kirli geçmişi yeniden gündeme geldi. Fransa, Cezayir’deki bağımsızlık mücadelesini bastırmak için 1 milyon Cezayirliyi katletmişti. Ayrıca Ruanda’da 1994 yılında gerçekleşen soykırımda Fransa’nın da rolü bulunuyordu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yaptığı açıklamada Doğu Akdeniz’deki gerilimde Yunanistan’dan taraf olduğunu açıklayarak Türkiye ile ilgili skandal ifadeler kullanmıştı.

Açıklamada Türkiye’nin bölgedeki petrol arama çalışmalarının sona erdirilmesi çağrısı yer almıştı. Macron ayrıca Doğu Akdeniz’deki askeri güçlerinin geçici olarak arttırılmasıyla uluslararası kanunlara saygı göserilmesinin sağlanmasını amaçladıklarını belirtmişti. Reuters’ın flaş olarak geçtiği açıklamada Doğu Akdeniz’deki askeri gücün AB ortakları ve Yunanistan ile birlikte artırılacağı bildirilmişti.

FRANSA’NIN KİRLİ GEÇMİŞİ YENİDEN GÜNDEMDE

Doğu Akdeniz’deki sondaj geriliminde Yunanistan’dan taraf olan Fransa’nın kirli geçmişi bir kez daha gündeme geldi. Demokrasinin beşiği olarak görülen Fransa’nın Cezayir’de 1 milyondan fazla Müslümanın katledilmesi ve Ruanda’da meydana gelen soykırımdaki rolü bir kez daha gözler önüne serildi.

8 YILDA 1 MİLYON CEZAYİRLİ HAYATINI KAYBETTİ

1.Dünya savaşından sonra Cezayir’de Fransız egemenliğine karşı milli bir mücadele yaşandı. Bu mücadelenin önderliğini ise Şeyh Abdullah Ben Badis yaptı. Şeyh Abdullah’ın şu ifadeleri Cezayir mücadelesinin sloganı oluyordu : İslam benim dinim,Arapça benim dilim ve Cezayir benim vatanım.”

Şeyh Abdullah’a karşı Fransa’nın tepkisi sert oldu. Tutuklandı. Camilerde vaaz vermesi yasaklandı. Böylece bu mücadele bastırılmaya çalışıldı. Bu tedbirlerin ardından 2.Dünya savaşının da başlaması mücadeleyi yavaşlattı. Çünkü Fransa Cezayirlilerin savaşta kendi yanlarında olması karşılığında savaş sonunda özgürlüklerine sahip olacakları vaadinde bulunmuştu.

SETİF KATLİAMI

Savaşın sona ermesinin ardından Cezayirliler hem savaşın galibiyetini kutlamak için hem de özgürlükleri için ellerindeki bayraklarla Setif ketinde büyük bir gösteri yaptı. Ancak Fransa’nın bu gösteriye verdiği tepki insanlık tarihinin trajik günlerinden birini Cezayirlilere yaşattı. Fransız ordusu havadan ve karadan bölgeye saldırı düzenledi. Birkaç gün süren bastırma harekatında 45 bin kişi hayatını kaybetti. Bu katliam Cezayir’de yeni bir süreci başlattı. Cezayir Kurtuluş Örgütü adıyla ortaya çıkan bir grup hem siyasi hem de askeri olarak mücadele etmeye başladı. 31 Ekimde 1954’te Fransa’ya karşı büyük bir ayaklanma başlatıldı.

Ancak bu ayaklanmaya Fransa geniş çaplı tutuklamalar ve askeri bir harekat ile karşılık verdi. 500 bin kişilik bir Fransız askeri gücü Cezayir’e gönderildi. Fransa ele geçirdiği direnişçilere karşı büyük bir işkence uygulaması yaptı. Binlerce kişi herhangi bir yargılama yapılmadan idam edildi. Fransızlar bölgede kalabilmek için her türlü işkence ve saldırıdan geri durmadılar. Ancak tüm bunlar Cezayir’in Fransa’ya karşı direnişini artırdı. Bu arada dışarıda Cezayir Cumhuriyeti Geçici hükümeti kuruldu. Tüm bu gelişmeler Fransa’da da siyasi bunalıma sebep olmaya başladı. Fransa’nın Cezayir halkının direnişine karşı yapacak bir şeyi kalmamıştı. Nihayetinde Fransa Cezayir’de bağımsızlığın yolunu açacak referandumun yapılmasını kabul etti.Yapılan referandumda halkın tamamına yakını bağımsızlık yönünde oy kullandı. Böylece Cezayir Fransız sömürgesi olmaktan kurtuldu, bağımsızlığını elde etti. Ancak 1954’ten 1962 yılına kadarki bağımsızlık mücadelesinde 1 milyon Cezayirli hayatını kaybetti.

TARİHİN EN BÜYÜK SOYKIRIMINDA FRANSA'NIN ROLÜ

Fransa siyasi nüfuz sahibi olduğu ülkelerde de büyük insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi.

İnsanlık tarihin en büyük soykırımlarından kabul edilen, 800 bin kişinin öldüğü 1994 Ruanda soykırımında da Fransa'nın rolü olduğu ortaya çıktı.

Ruanda soykırımından hemen önce bölgedeki Fransız askerlerinin aldıkları istihbaratları değerlendirmeyerek bölgeden ayrıldığı, bazı Fransız askerlerinin ise bizzat katliamlara destek verdiği uluslararası raporlara yansıdı.

Fransa, 23 Haziran'da ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlattı. Ancak Ruanda'da soykırımı engellemek yerine soykırımı yapan Hutu hükümetine silah ve bilgi sağladığı tespit edilen Fransa'nın aleyhine halen devam eden birçok uluslararası dava bulunuyor.

Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." ifadesini kullanması hala uluslararası kamuoyunca bilinen bir gerçek.

Fransız Mediapart internet sitesi, şubatta yayımladığı, "Ruanda soykırımı: Fransa'nın yalanları ortaya çıktı" başlıklı, Fransız Dış İstihbarat Birimi DGSE'ye ait bir belgeye dayandırdığı haberinde, Fransa'nın, Hutu milislerince yaklaşık 800 bin Tutsinin öldürüldüğü Ruanda soykırımının asıl sorumlularını gizlediğini yazmıştı.