İtalya'da Türk istilâsı korkusu ve Türk nüfusu!

Anadolu Ajansı muhabiri Lütfullah Göktaş’ın haberine göre İtalya hükümetinin koalisyon ortaklarından Kuzey Birliği Partisi’nin Genel Başkanı ve Reform Bakanı Umberto Bossi, “Türkiye üye olursa Avrupa çöker. Hristiyan kimliği olmaksızın Avrupa da olmaz. Bunu Berlusconi’ye de söyledim” dedi.
Bossi, “Türklerin nüfusu kısa sürede 120 milyon olacak. Demografik açıdan hep onlar üstün olacak demektir. Benim hata olarak nitelediğim bu tür konularda, ayak diremeyi ve direnmeyi başarmak lazım. En iyi iş herkese kendi memleketinde yardımcı olmaktır” diye konuştu.
Bossi, Türkiye’nin AB üyesi olması durumunda partisinin güçlü olduğu Piemonte bölgesinin de bir Türk eyaletine dönüşebileceğini ileri sürerek, “Ankara asla Avrupa’da olmamıştır, Avrupa’da da sayılamaz. Piemonte bir Türk eyaleti haline gelemez. Atalarımız hep bunun mücadelesini verdiler. Bin yılda değişen bir şey de olmamıştır” dedi.

* * *


Neymiş esas mesele? Türk nüfusu değil mi?
Almanya’nın eski başbakanlarından Helmut Schmidt de zaman zaman konuyla ilgili görüşlerini açıklamıştır. Bir defasında, “Türkiye’nin nüfusu, şu anda 65 milyon, 35 yıl içinde bu sayı 100 milyona çıkacak. 21.yüzyılın sonlarına doğru Türkiye’nin nüfusu Fransa ve Almanya’nın toplamı kadar olacak. Türkiye’yi AB’ye almak isteyenlerin bu rakamları akıllarında tutmaları lazım. Türkiye’nin AB’ye alınması bağlamında gözden kaçırılmaması gereken önemli kültürel farklar, Rusya ve Ukrayna ile aramızdaki farklardan çok daha derindir” demişti.
Alman Die Zeit gazetesinin 15 Eylül 2005 tarihli sayısında yayınlanan açıklamalarında da Schmidt, görüşünü şöyle tekrarlamıştı:
“Türkiye’nin AB üyeliği saçmalıktır. Üyelik  herkes için serbest dolaşım demektir. 70’li yıllarda dönemin Başbakanı Demirel bana, yüzyılın sonunda Türkiye’nin Almanya’ya 10 milyon insanı ihraç etmesi gerektiğini söylemişti. Türkler, bize tamamen yabancı olan bir kültürün mensubudur. Bu konuda Sayın Merkel ile tamamen aynı görüşteyim. Ekonomik işbirliğine ve Gümrük Birliği’ne ‘evet’, ancak Türkiye’de oluşan nüfus fazlasının serbest dolaşımına ‘hayır’ diyorum.”

* * *

Türkler’in medeniyet yarışında en ön safa geçtiği dönemler, hep nüfuslarının çok olduğu dönemlerdir. Süryani tarihçisi Mihail’in, “Yeryüzü, Türkler’i taşımaya yetmiyordu” diye ifade ettiği nüfus yoğunluğu, Türkler’in kudret kaynağıydı.
Atatürk’ün, Cumhuriyet döneminin başlangıcında uyguladığı politikalar da Türk nüfusunu artırmaya yöneliktir. Atatürk, kudretin önemli bir kaynağının nüfus olduğunu çok iyi biliyordu. Halen 10’uncu Yıl Marşı’nı söylerken “10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan” diyoruz ki, bu ifade, Atatürk’ün nüfus politikasını anlatıyordu. Atatürk, Oğuz Han’ın “Halkımız çok olsun” felsefesini biliyordu.
Bugünkü ABD’yi ABD yapan da “nüfus” tur ve ABD’de nüfus artışı, yönetim tarafından çocuk yardımları, çocuk başına vergi muafiyeti gibi yöntemlerle desteklenmektedir. Rusya ise nüfus azaldığı için panik içindedir ve Putin, evliliği teşvik için ciddi ekonomik destekler geliştirmiştir.
Avrupa’da nüfusun azalması ise,  “aile”  kurumunun ve kavramının sarsılması ve bireyciliğin ve eşcinselliğin artması ile doğru orantılıdır. Bu yüzden, Avrupa’da nüfus donmuştur. Avrupa bir yaşlılar ülkesi olmuştur. Avrupa panik içinde çare aramaktadır.
Bu bakımdan, Başbakan Erdoğan’ın en az üç çocuk politikası doğrudur. Zaten Atatürk de böyle istemişti. “İki Türk’ün, kendi yerine iki çocuk bırakması nüfusu dondurur; iki Türk, kendi yerine en az üç Türk bırakmalı” demiştir.
Türklüğün yeniden ayağa kalkması eğitilmiş, güçlü bir nüfusa bağlıdır.

Yazarın Diğer Yazıları