Joe Biden ve iktidarın diplomatik yetersizliği

Ülkenin gündemi Ayasofya'nın ibadete açılması, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi gibi meselelerle meşgul edilerek ekonomideki gidişat perdelenmeye çalışılırken, buzdolabının içi boş olan vatandaş buzdolabı satış rakamlarıyla da ekonominin iyi olduğuna inandırılamayınca, tam da yeni bir suni gündeme ihtiyacı vardı ki, iktidarın zaten mevcut her sorundan sorumlu kıldığı "dış güçlerin oyunu" tezinin üzerine yağ sürecek yeni (!) bir gündemimiz daha oldu.

Meselenin yeniliğini ünlemle belirtiyorum, çünkü aslında 8 ay önce yapılan bir açıklamanın üzerine, yeni başlayan bir tartışmadan söz ediyoruz.

Herkesin kafasındaki soru ise aynı: Yeniçeri ağasının Hz. İsa'yı çarmıha gerdikleri gerekçesi ile bir Yahudi esnafını tartakladığı o meşhur fıkradaki gibi "Ama ben yeni duydum" meselesi mi söz konusu, yoksa zamanlama bilinçli mi seçildi?

Röportaj ve New York Times'ın genel tutumu

Söz konusu röportaj, Aralık 2019'da Joe Biden henüz ABD başkanlık seçimleri için Demokrat Parti'nin aday adayı olduğu dönemde New York Times gazetesinin Demokrat Parti'deki tüm başkan adaylarıyla yaptığı röportajlardan biri. Yani benzer sorularla o ana kadar adaylığını açıklayan Elizabeth Warren, Andrew Yang, Bernie Sanders gibi isimler de muhatap oluyor.

Oldukça zor sorularla adayların terletildiği bu röportajlar neticesinde, New York Times, gazete olarak kendi desteklediği adayı açıklıyor. Alışılmış olan ise, demokrat çevrede itibar gören bu gazetenin desteğini almak isteyen adayların gazetenin çizgisi doğrultusunda cevaplar vermesi.

Tabi bu noktada gazetenin Türkiye'ye karşı son yıllarda oldukça sert bir tutum takındığını, YPG' ye yakın bir yayın çizgi izlediğini, bu açıdan Suriye meselesinde Türkiye'nin karşısında olduğunu belirtmek gerek.

İşte, Ekim 2019'da başlatılan Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili tartışmaların gündemde olduğu Aralık 2019'da gerçekleştirilen bu röportajda Biden'e ve bazı adaylara yöneltilen soru da ABD'nin Türkiye'de nükleer silah bulundurmasının Erdoğan'ın davranışları açısından değerlendirilmesi üzerine.

Sorunun yöneltildiği diğer adaylar gibi Biden de, Türkiye'ye karşı tutum takınan bir cevap vererek, Erdoğan'ı "otokrat" olmakla suçluyor ve bir bedel ödemesi gerektiğini söylüyor. Erdoğan'a karşı, muhalefetin desteklenmesi gerektiğini, ancak darbe ile değil, seçimle yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguluyor. Parlamentoda Kürt entegrasyonun desteklenmesinden bahsediyor…

Ancak tüm bu açıklamalarına rağmen Biden, New York Times'ın desteğini kazanamıyor.

Ankara'nın tepkisi ve asıl mesele

İşte Aralık 2019'da gerçekleştirilen bu röportaj, Ocak 2020'de New York Times gazetesinde yayınlanıyor, Mayıs 2020'de Anadolu Ajansı tarafından Türkçe çevirisi yapılmadan servis ediyor ancak röportajda yer alan ifadelere Türkiye'de Ağustos 2020'de tepki veriliyor.

Türkiye'nin içişlerine karışma hadsizliği gösteren Biden'in diplomatik düstura aykırı bu sözleri elbette ki kabul edilemez.

Ancak Türkiye, Biden ve onun gibilerin, hakkında fütursuzca atıp tuttuğu bir ülke durumuna da düşürülemez.

Bu açıdan, Biden'in sözlerini gerektiğinde çıkarlarına uygun zeminde tartışmaya açmak için bekletilmek yerine, röportajın yayınlandığı gün, diplomasinin gerektirdiği şekilde cevaplandırılması gerekirdi.

Diplomatik ilişkilerde vakitli namazlar gibi kaza imkânı yoktur. Zamanında yapılması gerekeni yapmazsanız, tepki vermediğiniz her kötü sözün veya eylemin tekrarı muhakkak olur.

Nitekim bu sözleri ettiği sırada henüz Demokrat Parti'nin başkan adayı bile olmayan Biden'den çok kısa süre önce ABD Başkanı Trump tarafından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na hitaben diplomatik ahlaka uygun olmayan bir mektup gönderilmiş ancak bu mektuba da tepki gösterilmemişti.

Gerek bilgi edinme gerek tepki verme açısından bu olay, iktidarın diplomatik yetersizliğinin bir göstergesidir ve bu, ekonomi gibi başka konulardaki yetersizliğin üzeri örtülmek için dış güçlere suç atarak kullanılmak yerine, şapkayı öne koyup üzerine düşünülmesi gereken bir yetersizliktir.

Yazarın Diğer Yazıları