Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç’ten Ermeni olayına farklı bakış
Anadolu’da Ermeni devletinin kurulmasını ATATÜRK önledi
Mustafa Kemal olmasaydı, bugün Anadolu’da bir Ermenistan devleti kurulmuş olacaktı. Ama Erzurum Kongresi, tüm bu hesapları altüst etti
Los Angeles Başkonsolosu Murat Baydar’la birlikte 1973 yılında Los Angeles’te katledilen Bahadır Demir’in Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sınıf arkadaşı olan Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ögretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç, Ermeni meselesine 1915’li yıllardan çok daha önce bakılması gerektiğini belirterek, “Ermeni sorunun ardında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalama ve paylaşma politikalarının yattığını söylemek güç olmayacak. 1915’li yıllarda Osmanlı, sürekli savaşlarla meşgul olduğundan dolayı Ermeni meselesine yeteri kadar ciddiyetle bakamayıp pasif kaldı” dedi. Çekiç, bugün yaşananların da Osmanlı’nın o günlerde yaşadıklarından pek farklı olmadığını ifade ederek, “Mustafa Kemal olmasaydı bugün bu topraklarda bir Ermenistan Devlet’i bulunacaktı. Ama Erzurum Kongresi ile onların bu hesapları tutmadı. Atatürk’ün kararlılığı ve başlattığı Kurtuluş Savaşı onların bu rüyalarını yitirmesine sebep oldu” dedi.
Soykırıma tarihi cevap
Atatürk, 26 Şubat 1921’de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit’in sorusu üzerine, Ermeni tehcirine ilişkin çarpıcı cevaplar vermişti: “1915’te Rus Ordusu bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman çarlığın hizmetinde bulunan taşnak komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu. Bu cinayetleri işleten ve saflarına eli silah tutabilen bütünErmenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından itibaren kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinde yapıyorlardı.” Mustafa Kemal, Ermeni tehciri ve Ermeni çetelerinin yaptıkları katliamlar konusundaki görüşlerini de şu sözlerle dile getirmişti: “Dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz. Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı.”
Papazdan iğrenç teklif
Doğu Anadolu’yu Ruslar ilhak etsin
Osmanlı-Rus savaşından sonra İstanbul Yeşilköy’e kadar gelen Rus ordusunun karargahına giderek Grandük Nikola ile görüşen zamanın Ermeni Patriği Varjabedyan, Osmanlı vatandaşı olmasına rağmen Doğu Anadolu’nun Ruslar tarafından ilhakını, bu olmazsa bölgeye Bulgaristan gibi özerklik verilmesini istemişti. Bu mümkün değilse bölgede Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını; ıslahat tamamlanana kadar da Rus ordusunun geri çekilmemesini talep etmişti. Patriğin bu küstah talebi Ayastefanos Anlaşması’na 16. madde olarak girmişti. Doğu Anadolu’daki Rus
işgali Rusya’ya Osmanlı Ermenileri üzerindeki etkisini arttırma olanağı sağlamıştı. Rus ordusunda görev yapan Ermeni subaylar, Osmanlı Ermenilerini devlet aleyhine kışkırtarak, “Balkanlar’daki Hıristiyanlar gibi Osmanlılardan ayrılıp kendi muhtar devletlerini kurabileceklerini” telkin etmişlerdi.
Ayastefanos’a İngiliz ayarı
Rusların bu hamlesini öğrenen İngiltere, Ayastefanos Anlaşması’na karşı çıkmıştı. Zira, Doğu Anadolu’da Rusya himayesinde kurulacak olan bir Ermenistan, İngiltere’nin Basra Körfezi ve Hindistan yolunun güvenliğini tehlikeye düşürecekti. İngiltere, Osmanlılardan Kıbrıs’ı kopararak bunun karşılığında Ayastefanos Anlaşması’nın değiştirilmesini sağlamıştı. İngilizlerin baskısı sonucu Berlin Konferansı’nda Rusya’nın Kars, Ardahan ve Batum dışında işgal ettiği topraklardan hemen geri çekilmesi ve Ermeni Islahatı’nın bunun ardından yapılması kararlaştırılmıştı. Bu olaydan sonra da İngiltere ‘Ermeni Islahatı’nı kendi meselesi olarak görecekti.
Din duygusunu istismar
Ermeni Patriği Horen Aşıkyan ’Ermeni tarihi’ adlı eserinde, “Türkiye’nin çeşitli yerlerine dağılmış çok sayıda Protestan misyoner İngiltere lehine propaganda yapmakta, Ermenilerin İngiltere sayesinde muhtariyete kavuşacaklarını ileri sürüyor” bilgisini veri-yordu. Yine Ermeni din adamı Hrant Yartabed’e göre de ‘Osmanlı ülkesinde Protestan topluluklar kurulması ve bunların İngiltere ve ABD tarafından himaye edilmesi uygarlık iddiasındaki Batılı
güçlerin en kutsal duygusu olan din duygusunu bile sömürmekten kaçınmadıklarını göstermekteydi. Ermeni yazar Kaprielian ‘Ermeni krizi ve yeniden doğuş’ adlı kitabında ‘İhtilal vaad ve telkinlerini Ruslara borçlu olduklarını’ iftiharla belirtmişti. Bu gerçekler karşısında, Ermeni sorunun ardında emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalama ve paylaşma politikalarının yattığını söylemek hiç de güç olmayacaktı.
Subatan’daki kazı katliamı belgeledi
Ermeni caniler, Türkiye Rusya sınırı yakınında yer alan Kars’a bağlı Subatan Köyü’nde korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Kars ve Sarıkamış’tan geri çekilen Ermeni çeteler,
25 Nisan 1918’de köye baskın düzenler. Her tarafa gelişigüzel ateş açan caniler, karşılarına çıkan köylüleri acımasızca öldürür. Korkudan evlerine gizlenen kadın ve çocuklar da kafalarına balta vurularak ya da karınlarına süngü sokularak öldürülür. Olayın canlı şahitleri Fariz Öztürk ile Durağa Öztürk’ün yer göstermesi sonucu bölgede 1991 yılında bir kazı gerçekleştirilir. Yapılan kazılarda toplam 570 vatandaşımızın hunharca katledildiği ortaya çıkar.
Akdeniz’e inme hayaliyle Ermeni çeteleri kışkırttı
İngilizlerin Ortadoğu, Rusların Akdeniz hayali Ermenileri kışkırttı. Rusya’yı Avrupa’nın güçlü devletleri arasına sokabilmek için ön şartların güçlü bir ordu ve denizlerde hakimiyet olduğuna inanan Deli Petro, orduyu baştan aşağı yenileme ve bir donanma kurma hamlesine girişti. Rusların Deli Petro ile başlayan Akdeniz hayallerinin gerçekleşmesi için Ermenilerden faydalanıldı. XIX.yüzyılın ikinci yarısında bir Ermeni sorunundan söz edilmeye başlandı. Başlangıç noktası aramak gerektiğinde bunu 1856 Islahat Fermanı ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ve bunu izleyen Ayastefanos anlaşması ve Berlin Konferansı’nda bulmak mümkün.
Hamileri Rusya
Rusya bu dönemde dünya güç dengesinde giderek daha önemli bir devlet olarak ortaya çıkmaktaydı. Bu emperyalist güç komşu olduğu Osmanlı devleti topraklarını bir tür doğal gelişme alanı olarak kabul etmekte olup, Osmanlıların sırtından güneye ve güneybatıya yayılmak peşindeydi. Nitekim, Yunanistan’ın Osmanlılardan ayrılarak bağımsız olması, büyük ölçüde Rusya’nın bu politikası sonucuydu. Bu politikanın başta gelen unsurlarından biri de Rusya’ya göre, Osmanlı Hıristiyanlarının hamisi olmaktı. Bu ise Rusya’yı Ortodoks Rumların yanı sıra Gregoryen Ermenilerle de ilgilenmeye sevk etmekteydi.
Ecmiyazin Kilisesi
Rusya, batıda Balkanlara nüfuz etmeye çalışırken, doğuda da Kafkasya’ya inmekteydi. Bu gelişme Kafkasya’daki Ecmiyazin Ermeni Kilisesi’ni Rus tesiri altına sokmaya başlamıştı. Ecmiyazin, Gregoryen Ermenilerinin büyük çoğunluğunun bağlı oldukları dinsel merkezdi. Rusların Osmanlı Ermenilerine sızmaya çalışması da Ecmiyazin Kilisesi aracılığıyla olmuş ve 1844’den itibaren İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ndeki ayinlerde bu kilisenin adı anılmaya başlanmıştı.
YARIN: İLK İSYAN EZRURUM’DA PATLADI