'Kalbiniz için iyi olan her şey beyniniz için de iyidir'

'Kalbiniz için iyi olan her şey beyniniz için de iyidir'
Sağlık ve keyifli yaş alma üzerine Türkiye’de ilk defa düzenlenen Uluslararası İzmir Keyifli Yaş Alma Fuarı ve Kongresi kapsamında en çok ilgi gören konulardan biri Alzheimer hastalığı oldu.

Katılımcılar, hastalıkla ilgili risk faktörleri, koruyucu faktörler, tanı ve tedavi yöntemleri ile yenilikler hakkında bilgi sahibi oldu. Prof. Dr. Cankurtaran, "Kalbiniz için iyi olan her şey beyniniz için de iyidir. Egzersiz yapmak, yürüyüşe çıkmak, sosyalleşmek. Akdeniz mutfağı hastaların tedavisinde çok önemli" dedi.

Uluslararası İzmir Keyifli Yaş Alma Fuarı ve Kongresi 17-19 Ekim tarihleri arasında ikinci kez gerçekleşti. 'Keyifli yaş alma', '21. yüzyılda yaşlılık ve metropolde yaşlanma', 'Hayat boyu öğrenme', 'Yaş alma ve mutluluk ilişkisi', 'Geronteknoloji (yaşlı kullanıcılara yönelik destekleyici sistem, yazılım ve cihazlar yapmayı hedefleyen bir teknoloji alanı)', 'Hipertansiyon, diyabet, kemik erimesi', 'Alzheimer hastalığı ve yenilikler', 'Sağlıklı yaşlanmaya katkı sağlayan yöntemler' gibi konularda ulusal ve uluslararası uzmanlar tarafından bilgilerin paylaşıldığı fuar, yaşlılar ve yakınları tarafından yoğun ilgi gördü.

Fuarda en çok ilgi çeken konu ise yaşın ilerlemesi ile görülme sıklığı artan Alzheimer oldu. Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Geriatri Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, hastalıkla ilgili risk faktörleri, koruyucu faktörler, tanı ve tedavi yöntemleri ile yenilikler hakkında bilgi verdi.

YAKIN ZAMAN UNUTKANLIĞINA DİKKAT

Bilimsel adı 'demans' olan, halk arasında ise 'bunama' olarak bilinen rahatsızlık, erişkin merkezi sinir sisteminin hasar görmesi sonucu beyinde birden fazla bilişsel alanın bozulmasıyla birlikte günlük yaşam aktivitelerinin eskisi gibi yürütülememesi anlamına geliyor. Demansın yaklaşık yüzde 70’lik bir kısmını oluşturan Alzheimer hastalığı üzerine bilgiler veren Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran her unutkanlık belirtisinin Alzheimer olmadığını belirtti. Prof. Dr. Cankurtaran, "Depresyonda olan kişi de unutur. Unutkanlığı her zaman önemseyelim. Fakat her unutkanlık Alzheimer belirtisi değildir. B12 vitamininiz düşüktür yerine koyarsınız düzelir. Tiroit ya da depresyon düzelir. Biz bunları düzelttikten sonrasını önemsiyoruz. Yakın hafızanın bozulması ve yeni şeyler öğrenmede zorluklar çekilmesi, anlık sohbetlerin unutulması bizler için uyarıcı oluyor. 60 yaşın üzerinde yakın hafızada unutkanlık varsa, son 6 ayda bu ilerliyorsa ve günlük hayatı etkilemeye başlamışsa buna erken evre Alzheimer hastalığı deniyor. Biz çoğu zaman bu evreyi kaçırıyoruz. İlerleyince zaten onu herkes tanıyor. Hasta kendini belli ediyor ama o zaman biz gecikiyoruz" dedi.

AKDENİZ MUTFAĞI HASTALIKLARDAN KORUYOR

Yemekle ilgili de çok fazla risk faktörünün olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, "Kebaplar, etler, aşırı karbonhidratlı ve yağlı yiyecekler bunlar ise hep risk faktörleri taşır. İzmir Alzheimer'dan korunmak için en ideal kentlerden biri. Tüm dünya şu anda Ege Bölgesi’ndeki ve dolayısıyla İzmir’i de kapsayan Akdeniz mutfaklarında bulunan zeytinyağı, otlar, sebzeler, meyveler ve siyah üzüm çekirdeklerinden oluşan besinleri tüketiyor. Kuzey Avrupa mesela bu coğrafya ile alakaları yok fakat alışkanlıklarını değiştirip Akdeniz mutfağına döndüler, çünkü hastalıktan koruyor" dedi.

HAFTADA 2-3 GÜN BALIK TÜKETİMİ ŞART

Balık tüketiminin Alzheimer hastalığını önleyici etkisi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Mustafa Cankurtaran, "Hastalıktan korunabilmek için haftada 2-3 gün balık tüketmek gerekiyor. Amerika ve Kuzey Avrupa gibi ülkelerde çalışmalar somon balığı ile yapılmış fakat uskumru da onunla benzer değerleri taşıyor. Levrek, çipura olabilir aynı şekilde. Balık türünün ve büyüklüğünün aslında çok bir önemi yok. Balıkların çoğu yeterli ölçüde omega-3 içeriyor. Sadece küçük balığı pişirirken genelde kızartmayı tercih ediyoruz bu yöntem yanlış. Yağa atıp kızarttığınız balığın korucuyu özelliği tamamen kayboluyor" dedi.

TANI NASIL KONUR?

50- 60 yaşın üzerindeki bireylerde unutkanlık da bir süredir dikkat çekiyorsa erken evre Alzheimer hastalığı şüphesi ile geriatri, nöroloji ya da psikiyatri doktorlarına getirilmesi gerektiğini vurgulayan uzman doktor, henüz bu hastalığı laboratuvar yöntemleri ile açığa çıkarabildikleri bir teşhis yönteminin bulunmadığının altını çizdi. Prof. Dr. Cankurtaran, şunları söyledi:

"Biz tanıyı kendi ölçek ve değerlendirmelerimizle koyuyoruz. Hastaların günlük yaşamını anlamaya çalışıyoruz. Hastalarımıza uzun muayene süreleri ayırıp hafızaları ile ilgili küçük testler yapıyoruz. Bizim teşhis yöntemimiz hasta görüşmeleri. Unutkanlığınızı etkileyecek şeker, tansiyon, guatr, B12 eksikliği gibi kan değerlerinizde tespit edilebilecek tüm değerlerinize baktıktan sonra bir tomografi, MR ya da Ped testi ile beyninizde bunu tetikleyebilecek başka fiziksel sorunun var olmadığını anlayıp teşhisi koyuyoruz. Erken evre tanısını daha çok koyabilmeliyiz bu noktada. Türkiye’de yaklaşık 600- 700 bin Alzheimer hastası var ve bunların dörtte üçü orta evreden sonra tanı almış. Bu hale gelmeden erken tanı koymak çok önemli. Erken evrede biz ilaç tedavisine başlayabilirsek hem hastanın günlük hayatına devam edebilmesini sağlar hem de ilerlemesini önleyerek hastalığın ciddi sonuçlar doğurmasını engelleriz."

'KALBİMİZ İÇİN İYİ OLAN HER ŞEY BEYNİMİZ İÇİN DE İYİDİR'

İlaç tedavilerinden önce hasta bireylerin ve yakınlarının dikkat etmesi gereken tedavi yöntemlerine de değinen Prof. Dr. Cankurtaran, "Kalbiniz için iyi olan her şey beyniniz için de iyidir. Egzersiz yapmak, yürüyüşe çıkmak, sosyalleşmek, dama oynamak, kağıt oynamak, beyni sürekli sevilen bir şeyle meşgul etmek çok önemli. Eski fotoğraf bakmak, sevdiği şeyleri konuşmak, aile ziyaretlerini sıklaştırmak, sevdiği yerlere götürmek, psikolojik destek vermek ve öğünlerde Akdeniz mutfağı yedirmek hastaların tedavisinde çok önemli. Bunlar bizlerin ilaç dışı dediğimiz fakat ilaçlardan daha önemli olan koruyucu ve iyileştirici yöntemlerdir" diye konuştu.