Kanal hangi para ile yapılacak?

Türkiye'nin gündemi Kanal İstanbul.

Toplum keskin bir bıçakla ikiye bölünmüş durumda. Kanal İstanbul'u savunanlar ve savunmayanlar.

Kanal İstanbul yapılmalı ya da yapılmamalı tartışılırken, asıl konu gözden kaçıyor.

Hangi para ile yapılacak?

Kanal İstanbul'un maliyeti konusunda net bir bilgi yok. Cumhurbaşkanı'nın ağzından çıkan 75 milyar lira. Yani eski para ile 75 katrilyon.

Ne muhteşem bir para.

Türkiye bu para ile neler yapmaz. En az 50 kente 50 orta ölçekli üretim yapan fabrika kurulur. Bu fabrikalar binlerce aileye iş, aş demek.

Dahası üretim demek. Kalkınma demek.

İstanbul için uzmanlar tarafından hazırlanan tüm deprem senaryolarında en az 300 bin kişinin ölebileceği belirtiliyor. Bu para ile kentsel dönüşümün tamamlanması ve bu 300 bin insanın hayatının kurtulması demek.

Tamam bunlar yapılmıyor ve Kanal İstanbul yapılıyor. Dedim ya bu kanal hangi para ile yapılacak?

İki senaryo var:

Birinci senaryo yap işlet devret modeli. Tıpkı İstanbul Havalimanı ve köprüler gibi. Hatta şehir hastanesi gibi. Devletin bu yöntemle ne kadar zarar ettiği ortada. Sadece 2020 yılında bu işletmelere verilen garanti nedeniyle ödenecek para 19 milyar lira.

Şu an Türkiye'ye yurtdışından hiç kaynak gelmiyor. Yurtdışındaki piyasalarda sıfır faizle gidecek yer arayan trilyon dolarların 100 doları bile bize gelmiyor.

Yani şu ortamda Türkiye'ye 75 milyar lira yani yaklaşık 15 milyar dolar yatıracak bir sermaye çok zor. Hemen aklınıza Katar gelebilir. Katar bu kadar büyük parayı böyle bir projeye yatırmaz dahası yatıramaz. Katar'ın bugüne kadar Türkiye'de para yatırdığı projelere bakın. Banka, TV platformu, bir iki şirket ve en önemlisi arsa.

O halde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri gündeme geliyor:

Projeyi üstlenecek sermaye bulamazsak milli bütçe ile yaparız!

Ne güzel bir cümle. Bütçeden verin 75 milyar lira bu proje yapılsın.

İyi de kasada o kadar para var mı?

Cumhurbaşkanı'nın milli bütçe dediği kasanın son hesabına kitabına bir bakalım:

Merkezi yönetim bütçesinde, ekim ayında 14,9 milyar lira, ocak-ekim döneminde ise 100,7 milyar lira açık kaydedildi. Bütçe açığı 2018 yılı ocak-ekim döneminde 62,1 milyar TL olmuştu. Buna göre, bütçe açığı ocak-ekim döneminde geçen yıla göre yüzde 62 oranında artmış oldu.

Yani kasa boş. Sürekli açık veriyor. Hatırlarsanız bu yılı Merkez Bankası'nın yedek akçesiyle yani kefen parası ile kurtardık.

O halde milli bütçeden de bu projeye hayır yok.

Peki hiç mi para bulunamaz.

İstenilirse bulunur. Hem de çok rahat.

Basit bir beyin fırtınası yapalım:

Türkiye'de şu an için 80 milyona yakın GSM abonesi var. Bunlardan bir defaya mahsus ek vergi alınır. Hat başına 20 lira, yine her otomobilden 100 lira, yurtdışına çıkan herkesten 100 lira, ödediğimiz elektrik ve su faturalarından yüzde 10, satılan her uçak biletinden 10 TL ve daha buradan saymakla bitiremeyeceğimiz yüzlerce kalem ek vergi ile sağlanabilir.

Alın size kaynak.

Bunu yaparlar mı, valla yaparlar.

Çünkü eğer bu kanal yapılacaksa bunun için tek kaynak halkın cebinde. Boğazımızdan kesip bu kanalı finanse edeceğiz. Tabii ki, bir dönem İngiltere'nin bile gündeme getirip gelen tepkiler üzerine geri çektiği Kelle Vergisi'de olasılıklar arasında yer alıyor.

Türkiye, bu hesabı iyi yapmalı. Bu para bulunur mu bulunmaz mı?

Herkes cebini bir yoklasın bu arada.

 

Yazarın Diğer Yazıları