Kanal kapışmasını hangisi kazanacak?

Recep Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu kıyasıya bir savaş içindeler. Biri "Kanal İstanbul ya-pı-la-cak-tır!", diğeri "Ya-pıl-ma-ya-cak-tır!" diyor.

R. T. Erdoğan, cuma namazı çıkışında konuştu:

"Önümüzde bizim en büyük proje, benim 'Çılgın Projem' dediğim, Kanal İstanbul Projesi'dir. Kanal İstanbul ile ilgili yoğun bir şekilde talepler artıyor. Yerli ve küresel bunlar var. Yatırımlarda herhangi bir durma söz konusu değil. Bunların içerisinde dikkate değer, bir numaralı proje, Kanal İstanbul Projesi'dir. Projenin mimarî boyutu hazırdır, bunun yanında teknik bütün boyutlar hazırdır. Artık işin ihale safhasına gelmiştir."

E. İmamoğlu hemen cevabını verdi:

"Çok net ifade edeyim ki; 'son' tanımı doğru. Kanal İstanbul'un sonu gelmiştir. Çünkü, yapılmayacaktır. Vatandaşımızın nezdinde de sonu gelmiştir, dünyanın itibarlı finans kuruluşlarının, itibarlı yapı firmalarının nezdinde de sonu gelmiş bir projedir. Biz, onun proje olarak sonunun gelmesini istiyoruz. Niçin? Çünkü; İstanbul'un sonu gelmesin diye, İstanbul'un geleceği kurtulsun diye. Bu yöndeki faaliyetlerimiz devam edecek."

Prof. Dr. Cemal Saydam "Kanal Yapılırsa Marmara Denizi ölür." diyor... "Balığı unutun, artık balık malık olmaz." diyor... "Everest tepesinde yaşayabilirseniz Marmara Denizi'nde de yaşayabilirsiniz." diyor...

Ve İstanbul Kanalı'nın yolunu açacak, "İstanbul ÇED raporu" için "Hilkat garibesi. Bu rapor deniz bilimi açısından bir felâket. Rapor hazırlanırken bir tane deniz bilimciden görüş alınmamış." diyor.

Bunları söyleyen Marmara'da araştırmalara 15 yılını vermiş bir ilim adamı.

Hem "çılgın proje" diyerek projenin azametini ve cesametini göstereceksiniz hem "yandaş" toplayıp "çevre raporu" hazırlatacaksınız, her şeyi oldubittiye getireceksiniz.

"Çılgın" derken aynı zamanda "Sizin havsalanız, almaz." da demek istiyor.

Böyle bir proje, bırakın Türkiye'yi bütün insanlığı ilgilendiriyor. "Benim projem" diyerek, "İster yanlış ister doğru; ister kabul edin ister kabul etmeyin, ben istedim olacak!" mantığıyla yürütülecek bir proje değildir. Böyle bir proje, kibri, enaniyeti kaldıramaz; aklıselimle düşünülür, herkesin rızası alınır.

İBB Başkanı'nı durduramayınca, hakkında soruşturma açtıracak kadar, hırslanıyorlar. (Görevden almayı bile düşünüyorlardır. Yazmıştım.)   

Ekrem İmamoğlu, muhalif bir partiden seçildiği için karşı çıkmıyor. O da birtakım raporlar hazırlatıyor ve idaresinden mesul İstanbul'a nasıl bir zarar vereceğini ilim adamlarının araştırmaları ve görüşleriyle madde madde ortaya koyuyor.

Türkiye'yi bırakın, salgın yüzünden bütün dünya bir dar alana sıkışmışken; haftasını geçmez, deprem ülkemizi yoklarken İstanbul'u bölecek bir kanal kazılmaya kalkılması hakikaten çılgınlık olur! Hayata geçirilmesi mümkün olmayacak böyle bir kazıma yıkımdan başka bir getirmez.

Saray'ın, önce Ekrem İmamoğlu'nun neden başkan seçildiği üzerine kafa yorması lâzım. Kafa yorarsa, dokuz senedir sözü edilen "çılgın proje"nin de oylandığını anlayacaktır.

"Anlayacaktır." demem fazla. Zaten biliyor. Öyleyse maksat ne?

Aklıma çok kötü senaryolar geliyor!

Yazarın Diğer Yazıları