Kanser önlenebilir bir hastalıktır / Prof. Dr. Osman Erk

Kanser önlenebilir bir hastalıktır / Prof. Dr. Osman Erk

Kanser, diyabet, kalp damar hastalıkları ölümlerin %90’ına neden olmaktadır. Aslında bu hastalıklar tamamen önlenebilir hastalıklardır. Bu açıdan dünya tam bir trajedi yaşamaktadır.  Tüm kanser vakalarının en az %50’si tütün, diyet ve viral infeksiyonlarla ilişkilidir.

Tüm kanser vakalarının en az %50’si tütün, diyet ve viral infeksiyonlarla ilişkilidir

Tüm kanserlerin %15-20’sinden viral infeksiyonlar sorumludur. Human Papilloma Virus (HPV), Hepatit B Virüsü (HBV), Helikobakter pilori, AIDS virüsü, Epstein Barr Virüs (EBV) özellikle önemlidir. Böbrek üstü bezi, rektum, mesane, meme kanseri ve servikal kanserlerin bir veya daha çok virüs ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Tütün tüm kanser vakalarının %15-20’sinden sorumludur.

Metabolik sendrom (metabolik hastalık); obezite ve göbeklilik, şeker hastalığı, hipertansiyon, kanda lipidlerin yüksek olması ve iyi huylu kolesterolün düşük olması ile karakterize bir klinik durumdur. Metabolik sendrom kişinin beslenme tarzının önemli bir yansımasıdır. Bu sendrom ile kanser gelişimi arasında yakın bir ilişki olduğu saptanmıştır. Özellikle erkeklerde pankreas, kadınlarda kalın barsak ve meme kanserlerinde artış söz konusudur.

Kan testleri ile kanser tanısı konabilir mi?

Tümör belirteçleri; kanserli hücreler veya kanserli hücrelere reaksiyon olarak vücudun diğer dokuları tarafından üretilerek, vücuda salınan değişik maddelerdir. Bu belirteçler, yapılacak olan kan, idrar, dışkı ve diğer vücut sıvılarında tespit edilerek kanserin erken tanısının konulması mümkün gibi gözükmektedir. İdeal bir kanser belirtecinin kanser için özel ve hassas olması, sadece kanserli doku tarafından üretilmesi, infeksiyon gibi kanser dışı hastalıklarda yükselmemesi gerekir. Yumurtalık kanseri için CA125; prostat kanseri için total ve serbest PSA; mide, barsak ve pankreas kanserlerinde CEA, CA19-9; meme kanserlerinde CA15-3; karaciğer, testis ve yumurtalık kanserlerinde AFP gibi tümör belirteçlerinin kullanılması erken tanıda yararlı olabilmektedir. Kalın barsak tümörleri için dışkıda yapılan bazı enzimatik testlerin geliştirilmesine çalışılmaktadır. Ancak yine de sadece kan testleriyle tümör belirteçlerinin saptanmasına yönelik testler tek başına erken tanıda yeterli olmayabilir.

Beslenme ve kanser ilişkisine ait bilimsel gerçekler

  • Domates, brokoli, lahana, nar, greyfurt, reishi mantarı gibi gıdaların yüksek miktarda tüketilmesinin kanserden koruduğuna dair yeterli bilimsel veri vardır.
  • Kahve tüketiminin kansere yol açtığı, yeşil-siyah-beyaz çayın kanserden koruduğuna dair yeterli bilimsel bir sonuç elde edilememiştir.
  • Organik besinlerin kanser riskini ortadan kaldırdığına dair bilimsel veriler mevcuttur.
  • Zencefil, zerdeçal, sarımsak gibi besinlerin kanser riskini azalttığına dair yeterli bilimsel veri bulunmaktadır.
  • Genetiği değiştirilmiş gıdaların kanser riskini arttırdığı şu ana kadar ispatlanamamıştır.
  • Vitamin ve mineral haplarının kanserden koruduğuna dair yeterli veri olmadığı gibi özellikle B12 ve folik asit preparatları kullananlarda riskin arttığına dair veriler mevcuttur.
  • Günlük doğal gıda olarak tüketildiğinde vücuda, gözlere ve cilde sayısız yararları olan beta karoten (özellikle havuçta bulunur) tabletlerini kullananlarda, özellikle sigara içiyorlarsa akciğer kanseri riski artmaktadır.
  • Cep telefonu kullanımının kansere yol açtığına dair, uluslararası sağlık örgütleri tarafından dikkate alınan bir bilimsel veri söz konusu değildir.
  • Doğum kontrol hapları, menopoz sonrası hormon kullanımı hem kanser, hem kalp ve damar hastalıklarına yol açması bakımından önemli yan etkilere sahiptir. Bu tür ilaçların kullanımı doktor tavsiyesi ile olmalıdır.
  • Diyetteki yüksek yağ oranı kolon, meme ve prostat kanserlerini tetiklemektedir.
  • Suda çözünen ve çözünmeyen lif bakımından zengin diyetlerle beslenme kolon kanseri ve meme kanseri riskini azaltmaktadır. Lifçe zengin diyette sebze ve meyveler; kuruyemişler; baklagiller; yulaf, arpa, çavdar, buğday gibi tahıllar ve bunların kepekleri bulunmaktadır. Lifli besinler barsaklardan su çekerek şişmekte ve oluşan bu kitle dışkının vücudu hızla terk etmesine neden olarak kanserojen maddelerle barsak temasını engellemektedir.
  • Antioksidan (E, C ve beta karoten) zengini meyve, sebze, kuruyemiş, baklagil ve tahıllardan oluşan doğal diyetle beslenenlerde kanser riski azalmaktadır.
  • Tuzlu yiyecekler, kömürleşmiş ızgaralar, salamura veya füme gıdalar kanser riskini arttırmaktadır.

Kanserojen çevresel etkenler

  • Diyet/obezite (yanmış, karartılmış, kızartılmış yiyecekler; gıda kimyasalları)
  • Fiziksel aktivite eksikliği
  • Alkol
  • Radyasyon
  • Tarım kimyasalları, DDT
  • Bazı ilaçlar (kanser tedavisinde kullanılanlar dahil olmak üzere)
  • Çözücüler
  • PAH (Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar)
  • Aflotoksin
  • Benzen
  • Nitrozaminler
  • Dioksinler
  • PVC
  • Arsenik
  • Kadmiyum
  • Asbest
  • Nikel

Kanser önlenebilen bir hastalıktır

Risk faktörlerinin belirlenerek bunlardan kaçınmak, kanser vakalarının en az yarısının önlenmesini sağlayacaktır.

En çok bilinen risk faktörleri:

  • Tütün
  • Obezite
  • Alkol
  • Fiziksel aktivitede azalma
  • Düşük sebze ve meyve tüketimi, sağlıksız beslenme
  • Viral hastalıklar (HPV, HBV, helikobakter pilori ve diğerleri)
  • Radyasyon

Diyet/obezite/göbeklilik/fiziksel aktivite

Sigaradan sonra en önemli kanser nedeni diyet-kilo ve fiziksel aktiviteden oluşan “yaşam tarzı” özellikleridir. Sigara ve beslenme tarzı bozuklukları birlikte ele alındığında tüm kanser vakalarının önemli bir bölümünden sorumlu tutulmaktadır.

Şişmanlık, kan şekerinin yüksekliği, lipidlerin yüksekliği kanseri provoke etmektedir. Özellikle rahim, pankreas, kalın barsak, meme kanseri riski artmaktadır. Yüksek kalorili yiyecekler, fizik aktivite azalma, işlenmiş besinler ve fastfood tüketimi kansere yol açmaktadır.

Radyasyon: Güneş ışınları başta olmak üzere ultraviyole ışınları, elektrik ve manyetik alanlar ve radon gazı kanserojendir. Çevremizde çeşitli radon gazı kaynakları mevcuttur. Bunlar radonlu topraklardan yapılan inşaat malzemeleri (tuğla, kiremit), su ve gaz borularıdır. Binaların temellerinden ve duvarlarından sürekli radon gazı sızmaktadır. Evlerin ve odaların sürekli havalandırılması bu açıdan son derece önemlidir. Güneş ışığına (ultraviyole B ışını) uzun süre maruz kalma, özellikle deri kanserlerini arttırmaktadır. Güneş ışınlarının yoğun olduğu yaz aylarında saat 11-17 arasında güneş ışınlarından uzak durmak, kimyasal madde içermeyen koruyucu kremler kullanmak ihmal edilmemelidir. Bronzlaşmak için uygulanan solaryumun da kanserojen olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir.

Kanser ile ilgili dikkat çekici belirti ve bulgular

  • Halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı
  • Kansızlık, ateş ve terleme
  • Ses kısıklığı, yutma güçlüğü
  • İshal veya kabız (barsak alışkanlığının değişmesi)
  • Nefes darlığı, balgamda kan
  • Deri değişiklikleri, var olan bezelerde değişiklik
  • Barsak ve idrar yolu kanamaları
  • Dalak ve karaciğer büyümesi
  • Vücutta ele gelen kitleler
  • İyileşmeyen yaralar

Sebze ve meyveler kanseri önlemede yardımcıdır

Dünya Sağlık Örgütü kanserden korunma için günde 8-10 porsiyon sebze ve meyve önermektedir. Sebze ve meyve yemeyi arttırmak kansere karşı koruma sağlar ve bu bitkisel besinlerden ne kadar fazla yenirse kanser riski o kadar azalır. Yapılan çalışmalarda sebze, meyve, baklagil, zeytinyağı ve balıktan oluşan Akdeniz diyeti uygulayanlarda Amerika ve Batı tarzı diyet uygulayanlara göre (işlenmiş market ürünleri, hayvansal gıdalar, alkol, kafein, şekerli içecekler, çok az sebze ve meyve) kanser riskinin en az %50 az olduğu saptanmıştır.

Sebze ve meyveler en çok hangi kanserlerden korur?

Sebze ve meyve alımının artması ile en çok sindirim sistemi kanserleri (ağız, gırtlak, mide, kolon, rektum) ve akciğer kanseri riski azalmaktadır. Sebze ve meyveler vitamin, mineral, antioksidan, fitobesin ve lif bakımından çok zengin besinlerdir ve tüm bu faktörlerle kansere karşı koruma sağlamaktadır. Vücutta bulunan antioksidan miktarı ne kadar fazla ise o kadar uzun ve sağlıklı ömür söz konusudur. Kanser sebze ve meyve yememe hastalığıdır.

Sarımsak kanser düşmanıdır

Sarımsak ve diğer allium bileşiklerinin (sarımsak, soğan, pırasa) başta kansere karşı koruyucu olanlar dahil 200 kadar sağlığa yararlı fitobesin içerdiği bilinmektedir. Kansere karşı günde 2-3 diş çiğ sarımsak önerilmektedir.

Kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerine dikkat

Dünya Sağlık Örgütü kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinden sakınmayı önermektedir. Haftada en fazla 500 gram kırmızı et tüketilmesi ve yenilen etin çok azının işlenmiş et olması tavsiye edilmektedir.

Obezite kanser için risk faktörü

Şişmanlık, sigara ve alkol kadar kanser riskini arttıran bir faktördür. Özellikle glisemik indeksi ve glisemik yükü yüksek beyaz un ve şekerden yapılan şekerlemeler, ambalajlı market ürünleri, bisküviler, kek, bal, dondurma, çikolata, pastane ürünleri kanser riskini arttırmaktadır.

Neler yapmalı?

Sigara ve diğer tütün ürünleri asla kullanılmamalıdır. Kırmızı et tüketimi haftada en fazla 500 gram olmalıdır. Yanmış, kızarmış, renk değiştirmiş etler ve gıdalar tüketilmemelidir. Süt ürünleri ve alkol tüketimi sınırlandırılarak farklı renkten (mor, kırmızı, turuncu, yeşil, kahve, beyaz) sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmelidir. Turpgiller (brokoli, lahana, karnabahar, kara lahana, turp, hardal, tere gibi) ve sarımsak sık tüketilmelidir. Karaciğer kanserinden korunmak için hepatit B aşısı, rahim kanserinden korunmak için HPV aşısı yapılmalıdır.