'Kanunsuz' genelge 'kanunsuz' kabine!

Zamanında rejimin açıklarını bir bir ortaya dökmeyen hukukçular devran döndüğünde baş uzatırlarsa nasıl anılırlar?
Aklıma gelen sıfatları sıralayayım: "Korkak", "müraî", "iki yüzlü", "samimiyetsiz"...
Biz gazeteciler için de aynı sözler geçerli. Sayımız az da olsa, hakikat neyse ve nasıl inanmışsak öyle yazıyoruz, söylüyoruz. Zeminimiz kaygan değil. Maalesef biz de üç beş isim çıkarabiliriz.
Halk mutlaka gereğini yapacak ve bu rejim değişecek. Değişmeli yeni rejimin çöküntüleri de örnek alınarak halkın söz sahibi olduğu sağlam bir parlamenter sisteme geçilmelidir.
Geçilebilirse... Diyeceğim. Çünkü rejim değiştiği an mahkemeler de kurulacaktır. İktidarı ellerinde tutanlar buna razı gelecekler mi?
Mesele karmaşık. Fazlasını da yazamıyoruz. Yeni rejim daha öteye gitmeye izin vermiyor!
Ünlü hukukçumuz Prof. Dr. Kemal Gözler, yeni rejim için "Elveda Anayasa" demişti.
Sözü orada bırakmadı. Haftasını bulmuyor, aksamaları ortaya döküyor, tarihe notunu düşüyor.
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı genelgelerini yazdı. Bu hafta yine Cumhurbaşkanlığı yetkilerini tartışmaya açtı.
Virüsün hızını kesmek için kapandık. Akıl almaz yasaklar getirildi. İçki satılmayacak. Hiç satılmasın ama insanlar içiyorlar. O zaman sahte içki üretenler eline düşecekler. (İçkiye şiddetle karşıyım. Tadını da bilmem.) Neticede tekel bayileri var. İçki yalnız kalmasın, dediler, marketlerde bazı ihtiyaç maddelerini de yasakladılar. Böyle karmaşık yasak olur mu?!
Saray ve şürekası iki satır bir yazıyla halka nizamat veriyor! Hangi "medenî" ülkede var böyle bir şey!
Kemal Gözler, "Genelge Devleti: Hukukta Şeklin Önemi Üzerine" makalesinde yanlışlığı, keyfiliği ortaya koyuyor, "Kanunu yok sayamazsınız!" diyor:
"Ne yapacaksanız, neyi yasaklayacaksanız, hiç olmazsa bunu, Anayasanın öngördüğü hukukî şekilleri kullanarak yapınız. Bir insan fiilini yasaklamanın yolu ''genelge'' değildir. Anayasamızın 13''üncü maddesine göre, bir insan fiili ancak ''kanun'' ile yasaklanabilir.
Bir zamanlar, Türk hukukunu eleştirmek için "Türkiye Cumhuriyeti bir ''hukuk devleti'' değil, bir ''kanun devleti''dir'' deniyordu. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra ilân edilen olağanüstü hâl rejiminde, kanunların yerini kanun hükmünde kararnameler alınca "Türkiye Cumhuriyeti artık ''KHK devleti'' oldu'' denilerek eleştiriler yapıldı. O günleri de arar olduk. Artık ''Türkiye Cumhuriyeti bir ''kanun devleti'' veya ''kararname devleti''dir'' bile diyemiyoruz. Maalesef geriye diyecek tek şey kalıyor: Hoş geldin ''genelge devleti''!"
K. Gözler''in yeni makalesi, yeni sistemi çökerten bir başlıkla çıktı: "Cumhurbaşkanlığı Kabinesi: Var mı Böyle Bir Şey?"
Hoca: "Şu anki hâliyle ''Cumhurbaşkanı Kabinesi'', anayasal, yasal ve hatta kararnamesel dayanaktan yoksundur. Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü gelenekleri olan bir devlete bu durum yakışmamaktadır. "Cumhurbaşkanlığı Kabinesi" toplantılarına ya son verilmeli ya da bu ''Kabine'' bir an önce anayasal bir dayanağa kavuşturulmalıdır." diyor.
Bir Allah''ın kulu çıksın, bizi tenkit edenleri davet edelim, bir konuşalım desin. Adlarını bile ağızlarına almıyorlar.
Bu keyfilik bile nasıl bir rejimle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Yeni rejimin gölgesinde yeni anayasa çalışmaları da boş... Hakkaniyetli bir seçimde halk yeni anayasanın da kararını vermiş olacak.
 

Yazarın Diğer Yazıları