Kaptan gemiyi batırmak üzere ise ne yapmalı?

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Fikret Bilâ’ya yaptığı açıklamada,  “Olup bitenler, halk tarafından anayasal kurumlar arasındaki güven ortamının sarsıldığı, aralarında nüfuz kavgasının yapılmakta olduğu, ülkenin bir kaosa doğru gitmekte olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Resmi bir aktörün, daha geç olmadan, ortaya çıkıp, ortalığa çekidüzen verecek bir hareketi, halkı da arkasına alarak, gerçekleştirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Kurumlar arası tesanüdü kimin sağlayacağı Anayasa’da açıkça belirlenmiştir. Ama bu görevin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek, halkın güvenini kazanmış, politik beklentileri olmayan diğer akil adamların da davet beklemeksizin devreye girmesi bir zorunluluk haline gelmiştir”  dedi.

* * *

Ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, daha önce yaptığı çağrıyı tekrarlayıp, TSK’nın hakları ve itibarının psikolojik karalama kampanyaları karşısında korumasız bırakıldığını ve bunun bir yönetim zafiyeti olduğunu ifade ederek, “Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir” uyarısında bulundu.
Bahçeli, gözaltına alma biçimlerini, iddianame açıklanmadan basına “sızma haberler” servisi yapılmasını da eleştirdi.
Bu sözlerin gereği keşke zamanında yerine getirilebilseydi!
Peki bu nasıl olacak?
Kendisi Anayasa Mahkemesi’nde yargılanan, hakkında beş yıl siyaset yasağı istenen ve daha önce “Bu Ümraniye soruşturması çok büyüyecek” diyen bir Cumhurbaşkanı, nasıl güven tesis edecek?
Ayrıca, Türkiye’nin böyle bir ortamda, AKP kurucusu bir cumhurbaşkanını kaldırmayacağı bilindiği halde bu önemli makama Abdullah Gül’ün gelmesini sağlayanların şimdi ondan toparlayıcı tavır ve tutum talep etmesi ne derece inandırıcıdır? 

* * *

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise “Yaşanmakta olan sürecin bir yargı süreci olmasının ötesinde bir siyasi hesaplaşma sürecine dönüştürülmekte olduğuna dair kaygıdan” bahsediyor ki gerçek budur.
Baykal bir önemli konuya daha temas ediyor.
Biliyorsunuz, son günlerde, sivil darbeci dediğim Soros’un Türkiye’deki paralı askerleri, sözde darbe karşıtı eylemler yapıyor.
Baykal bu duruma işaret ederek, “Toplumda darbe tehlikesi inandırıcı hale getirilmeye çalışılıyor, ardından söz konusu gözaltılar yaşanıyor; bunlar birbiriyle irtibatlı gelişmelerdir” diyor. 
Diğer taraftan emekli albay Erdal Sarızeybek, Habertürk televizyonuna yaptığı açıklamalarda, soruşturma savcılarının kendisine “Seni general yapmamışlar, emekli etmişler” şeklinde psikolojik baskı yaparak TSK aleyhinde bilgi almaya çalıştıklarını, durumu Jandarma Genel Komutanlığı’na bildirdiğini söyledi.
Sarızeybek, son olayların, hedefinin ABD’nin İran’a karşı düzenleyeceği saldırıya karşı olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratarak etkisizleştirmek olduğunu, soruşturma savcısının görevden alınması gerektiğini, askeri savcılığın olaya el koyması gerektiğini söyledi.
İyi de durum böyleyse orduevi ve lojmanlarda yapılan tutuklamalara neden kimse sesini çıkarmadı?

* * *


Evet Hilmi Özkök’ün belirttiği gibi  “çekidüzen verecek bir hareket lâzım” ve  “Kaptanları beğenmeyenlerin esas görevi, onların gemiyi batırmasına değil limana emniyetle sokmasına yardımcı olmaktır” ama Sayın Hilmi Özkök ve Sayın Deniz Baykal neden daha açık konuşmuyor?
Meselenin içinde ABD ve Soros parmağı varsa, bunu net bir şekilde Türk kamuoyuna açıklasınlar.
Kaptan gemiyi batırmak üzereyse, ikinci, üçüncü kaptanların, emekli kaptanların bir görevi yok mudur?

Yazarın Diğer Yazıları