Kara büyü!

Türkiyemizin  - Türklüğün -Türk Milletinin üzerine birileri  “Kara Büyü” yapmış (*) -Bu   “haset ve korku”  lanetinden kurtulmak için ne yapmalı? Bir beyaz çarşaf altına girip, üzerimize kurşun mu döktürmeli?  “Elemterefiş -gözlerinize fiş”  mi demeliyiz? 
Ben  “büyüye”  filan inanmam, inanmak kadere razı olmanın işaretidir... Milletimiz üzerindeki  “kara büyüyü”, laneti, ancak birlik olursak, milli iradeyle çözer, defedebiliriz! 
Bu  “kara büyünün”  güncel tezahürü  “Bir Mayıs” ta emekçiler bu günü,  “Bayram”  olarak kutlamak istiyorlar... Hükümet, buna karşı - İstanbul Valisi, Belediye Başkanı- Emniyet  “provokasyonlar olur, kan dökülür”  diye karşılar! Ve gerçekten de sonunda basiret ve feraset hakim olmazsa ,  “Kara Büyü”  gene işlevini yapar,  1 Mayıs 1977’de Taksim Meydanı’nda yaşanan facia tekerrür eder... Zemin ve zaman gene aynı provokasyonlara açık, provokatörler -başta PKK- hele şu ortamda, ülkeyi İstanbul’da da kana bulamak için fırsat arıyorlar... Milletimizi gene lanetlemek için bundan daha iyi fırsat mı olur?

Büyü nasıl bozulur?
Bu  “geliyorum”  diyen faciayı önlemek için ne yapmalı?.. Rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil,  “ben bu yaşıma, meseleleri mesele yapmamakla, geldim”  derdi... Bugünlerde,  “mesele olmaması”  gereken şeyler,  “mesele”  yapılırken, onun “feraset ve dirayetine”  çok ihtiyaç var.
Bu sorun daha mesele haline gelmeden - inatlaşma olmadan, daha başta-  ince bir ayarla, emekçiler ve örgütleriyle işbirliği yapılarak çözülebilir,  lanet  “kara büyü”  defedilebilirdi! Mesela, Hükümet önce 1 Mayıs’ı  “bayram”  ve tatil ilan eder ve sendikalar da mülki amirlerle uzlaşma sonucu  Taksim Meydanı’nda sembolik bır anma töreni yaparlar ve o acı olayın kara büyüsü böylelikle çözülmüş olurdu. Vali Muammer Güler bir bakıma haklı.  Taksim Meydanı ve ortam, provokasyonlara açık. Ve olay çıkarsa başlıca sorumlusu Muammer Güler sonra da Emniyet Müdürü ve Topbaş olacaklar! Fakat sorun bu hale gelmeden bir facianın tekerrürü şimdi nasıl önlenecek? Kimler sorumlu olacaklar? Tabii, İşçi Liderleri de! Kısacası mesele bu duruma getirilmeden karşılıklı, geniş görüşlülük ve basiretle, bu,  “geliyorum”  diyen facia önlenebilirdi... Daha bir hafta var; hâlâ önlenebilir!

Faciadan bayrama 
 “1 Mayıs” ın Uluslararası Emekçiler Bayramı olmasının tarihi 1890’da Newyork’ta bir atölyede çıkan yangından sonra  “Haymarket ayaklanması”   diye anılacak işçi olaylarının ardından bu olayları tahrik eden bazı anarşistlerin mahkemelerde yargılanıp idam edilmelerine dayanır.  “l Mayıs”  sonra Fransa’da ve birçok ülkede “sosyalist komünist ve anarşist”  bayramı olmuş. Ve şimdi de birçok ülkelerde emekçilerin uluslararası bayramı olarak kutlanmakta...  Ayrıca 1958’de Amerikan Kongresi tarafından  “Sadakat Günü”  ilan edildi. Velhasıl dünyadaki  “kara büyüsü”  çözüldü, “Festival -Şenlik günü”  oldu! 
Bizde l Mayıs Komünistlerin Bayramı idi... Fesat vardı, çünkü Komünizm Sovyet tehlikesiyle özdeşti... Her l Mayıs’ta Komünistler azarlar,  gizli açık etkinlikler yaparlar, polis harekete geçerdi. Bir defasında Mihri Belli ve arkadaşları Sultanahmet Camii’nin minarelerine Kızıl Bayrak çektiler... Ama çok şükür ki Sovyetler Birliği yıkıldı gitti. Komünizmin de “ahı gitti vahı”  kaldı. Türkiye’de de illegal Komünist Partisi legale çıktı!.. Kısacası,  “1 Mayıs” , artık tehlikeli bir gün değil;  tüm Emekçilerin Bayramı, tatili olmalı! Böylece, bu “kara büyü”  de artık çözülmeli...
Ben hâlâ Arksizme - Komünizme, sosyalizme  “fikir” bazında karşıyım ama ülke artık bunlardan başka ve büyük tehditlerle karşı karşıya: bu tehlikelere karşı,  “eski tüfeklerle”  kucaklaşıyoruz... Gerektiği gibi!
Sayın Başbakan  “tatil olmasının”  ağır,  “katrilyonluk”  maliyetinden söz ediyor! Ya “olmamasının”  ve bundan dolayı çıkabilecek olayların parayla ölçülemeyecek maliyeti! Ya Başbakanın yeni  “sürç-ü lisanın”   ülkeyi, bu sefer de  “ayaklar-başlar”  diye bölmesinin maliyeti?
Ben şahsen emekçi kardeşlerimin l Mayıs Bayramı’nı kutluyor ve 1 Mayıs 1977 faciasının şehitlerini anıyor ve gelmiş geçmiş tüm provokatörleri lanetliyorum!

(*) Üçünü bir arada söylüyorum, çünkü bir birlerinden ayrılamaz.

Yazarın Diğer Yazıları