Karambol gündem
Buna hızlı gündem denmez. Hiçbir yerde gündem bu kadar hızlı değişemez. İki günü bırakın bir gün bile aynı konuya odaklanamıyoruz. 3 Mayıs günü Alparslan Türkeş’in kabrini ziyaret etmek isteyenler gün boyu engellendi. En sonunda buna tepki olarak oraya giden Başbuğun kızı İyi Parti Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş da babasının kabrine alınmamaya çalışıldı, danışmanı ve şoförü darp edildi. Bütün bunlar polisin gözü önünde oldu. Bir nevi polis korumasında peş peşe birçok suç işlendi. Bir gözaltı bir kovuşturma yok. İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun basın toplantısında bu yaşananlara tepki gösterdiği anlarda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e saldırı oldu. Gündem birden değişti. Halbuki az öncesinde Atatürk Kültür Merkezinde DEM'li bir vekilin cenazesinde bölücü başının mesajı okunmuş ve bunu tüm televizyonlar canlı yayınlarken Afyon’da PKK’nın şehit ettiği askerimizin cenazesi kalkıyordu. Bu bile ülkeyi ayağa kaldırmalıydı.
Gerçekten toplum felç olmuş gibi olanları izliyor ve tepki veremiyor. Cinayetler, tehditler, kayyumlar, mala el koymalar, tutuklamalar, her gün hatta her saat toplumun üstüne boca ediliyor. Sanal kumar ve uyuşturucu ile mücadele edilmiyor. Tam verilere hâkim değiliz ama intihar ve cinayet haberleri çoğaldı, durum çok kötü.
“Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün üstüne “ama montaj ama şu ama bu” dendikten sonra işin çığırından tamamen çıktığını düşünüyorum. Ülkenin zihin yapısı tersine evrildi.
Varlığı ivedilikle tartışılması gereken İletişim Başkanlığı bütün medyayı kontrol ediyor. Bizim vergilerimizle sadece medyayı kontrol etmekte kalmıyor aynı zamanda sosyal medyayı manipüle ediyor. Bakanlara milletvekillerine bürokratlara ev ödevi veriyor. Bu başkanlık milletin imkanlarıyla milletin gerçek ihtiyaçlarına harcanabilecek bir bütçeyle propaganda bakanlığı gibi çalışıyor. Sayelerinde dünyadaki gelişmelerden bihaberiz. İçerde bazı haberler gözümüze sokulurken bazıları görünmez hale getiriliyor. Tayyip Erdoğan ile Donald Trump 1,5 saat telefonla görüştü, herkes Erdoğan’ın Trump’ı Türkiye’ye davet ettiğini, Gazze’yi konuştuğunu duydu ama Trump’ın Rahip Bronson konusunu yinelediğini duymadı.
İnsanlar, hele ki toplumlar çoklu gündeme odaklanamazlar. İllüzyonistler, üç kağıtçılar, dolandırıcılar bu yüzden dikkat dağıtıcı yöntemleri çok severler. Bu dezenformasyon bombardımanına karşı bir filtre kullanmazsak elbette günlük hayatımızda hükümetlerin, reklam ajanslarının, anket firmalarının, partilerin, derneklerin, vakıfların, tarikatların ve şirketlerin manipülasyonlarına çokça maruz kalırız.
Gündemin sık değişmesi ekonomisi bu kadar kötü olan, yönetim erkini kaybetmiş bir ülkenin hükümetini normal olarak memnun eder. Bir konuda gidişatın değişebilmesi için toplumun yeterli büyüklüğe sahip bir bölümünün talebi gerekir. Fakat bu gündem bombardımanı altında iktidar ve taraftarlarının kışkırtmalarıyla bu durum sağlanamıyor.
Toplumun bir konuya odaklanamaması üzerine kafa yoranlar da var. Çeşitli uyarılar ve çare yolları öneriyorlar. Aşırı bilgi yükleme taktiği (Information overload strategy) gibi tumturaklı izahlar yapıyorlar. Yani hiçbir konuya tam odaklanamamayı sağlamak için sürekli bir bilgi-haber etkisi altında kalmaktan bahsediliyor. Her ne kadar bu durumu tespit ediyorlarsa da bir çözüm öneremiyorlar.
Hali hazırda Hükümet sadece yargı, polis ve iletişim başkanlığı üzerinden varlığını hissettirebiliyor. Evet hükümet sürekli değişen gündemden memnun ve bunu körüklüyor. İletişim Başkanlığı toplumu manipüle etmek için büyük bütçe ve kadrosuyla çok gayretli çalışıyor fakat bu kadar hızlı değişen gündem sadece hükümetin maharetiyle izah edilemez. Kontrolü kaybettiler.
Her ne kadar devletin bütün imkanlarına sahip olsalar da hükümetin bu kadar ustaca plan yapacak aklı ve bu planı kusursuz uygulayacak bir kadrosu yok. Maalesef ülke liyakatsiz ellerde savruluyor. Hükümet gündemi tutamıyor ve yönetemiyor. Yönetimde kaos, gündemde karambol hâkim. İpin ucu kaçmış vaziyette. Her biri bir öncekinden daha vahim skandallardan oluşan konular gündemi oluşturuyor.
Bir insan kontrolü kaybeder, tansiyonu düşer ya da yükselir, ne yapacağını bilemez, hatta etrafa zarar vermeye başlarsa o insan öncelikle bir yere oturtulur; sakinleştirilip içinde bulunduğu durumun gerçekliklerini algılaması ve ona göre davranması sağlanır. Aynı duruma bir toplum düşerse durumun gerçekliğini algılaması, yeni politikalar oluşturması için seçime gidilir. Seçim dışındaki her yol durumu daha kötü bir hale getirecektir.
On iki askerimizin hesabı verilecek mi?
Seçim
Barınma hakkı
Devlet Aklı
Nerde kalmıştık?
Hangi Milliyetçilik?
Ya Referandum Ya Seçim
Karambol gündem
Tabutluk
KKTC Büyüyüp Turan olacak









