Karamollaoğlu’ndan 'İstanbul Sözleşmesi' açıklaması: 'Kadına şiddete karşıyız ama...'

Karamollaoğlu’ndan 'İstanbul Sözleşmesi' açıklaması: 'Kadına şiddete karşıyız ama...'
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak; "Kadına şiddetin önü kesinlikle alınmalı ama İstanbul sözleşmesi aradan geçen bu kadar zamana rağmen bunu sağladı mı, sağlamadı." dedi.

Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu 15 Temmuz’dan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine, Ayasofya’nın ibadete açılmasından sosyal medyada yapılması planlanan yeni düzenlemelere kadar bir çok konuda Medyaradar yazarı Figen Balcı'ya çok özel açıklamalarda bulundu.

İşte o röportaj:

1.Figen Balcı: 15 Temmuz hain kalkışmasının üzerinden 4 yıl geçti. Şimdi dört yıl önceye gidersek o güne ilişkin neler hatırlıyorsunuz? Haberi nereden aldınız neredeydiniz o sırada?

Temel Karamollaoğlu: Evim Çankaya’da birden bire herhalde dokuzdan sonra veya sekizden sonra uçakların uçuşlarının sıklaşmasına, helikopterlerin üstümüzden tekrar tekrar geçmesine şahit olduk ve endişelendik. İlk başta televizyonlarda filan fazla bir şey yoktu ama bulunduğum yerden hemen Meclisi aradım, (dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ı kast ederek)  özellikle de İsmail Bey ile görüşmek istedim ama telefonların hiç biri cevap vermiyordu. O sırada Mustafa Kamalak Bey ile görüşmüştük Meclise gitsek, Meclis Başkanını ve oradaki arkadaşları ziyaret etsek iyi olur diye düşündük. Mustafa Bey gitti ben de evde hazırlık yaptım o sırada işte o bölgenin bombalanmasına şahit olduk. Bizim oradan bakıldığı zaman, evimizden Meclis net olarak görülmese de Genelkurmay Başkanlığı da… Bölgeyi biliyoruz, Meclis’in bombalanmasını düşünemedim ben Meclis niye bombalansın ki… Ama arkasından Meclis’in de bombalandığını, Genelkurmay Başkanlığına henüz bir isabet olmasa da oraya da bir saldırı olduğunu anladık. Onun üzerine benim oğlum da yanımdaydı, evdeydi dedim hemen bir çıkalım. O sırada polis yolları kesmiş, bizim ev de biraz daha yukarda olduğu için inme ihtimalim olmadı evden çıkamadım. Ama bilahare televizyonları takip ettiğimizde korkunç bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu gördük. Evet, şehit verdik birçok yaralanan oldu ama Hamd olsun bu kalkışma başarılı olamadı. O sırada biraz dış organları da televizyonları da takip ediyordum, oralarda da yavaş yavaş bazı tepkiler bazı söylemler ortaya çıkmaya başladı, özellikle Türkiye aleyhtarlığı ile bilinen birkaç kişi var onlar hemen arz-ı endam ettiler neredeyse bu denemeye destek verdiler. 

“HERHANGİ BİR ŞAHSIN PLANLAYABİLECEĞİ BİR ORGANİZASYON DEĞİL”

2.FB: Siz Twitter üzerinden bir paylaşım yapmıştınız ve “15 Temmuz bir felaket sinyali verdi” demiştiniz ülkemizi bu felakete götüren süreç sizce nasıl yaşandı, biz nasıl bu duruma geldik. Çünkü sağcısı olsun, solcusu olsun artık darbeyi ya da bu tür kalkışmaları destekleyen kimse kalmadı diye düşünüyorduk biz, nasıl gelindi bu noktaya?

TK: Yani bu sürece tabir-i caiz ise bağıra bağıra geldik. Öyle sessiz sessiz gelmedik ama hakikaten bir ihtilal denemesinin başlatılabileceğine de ben açıkçası pek ihtimal vermiyordum. Ama aldığımız bir takım istihbari bilgiler bizi cidden endişelendiriyordu. Bunun da sebebi bugün AK Partinin iktidara gelebilmesi ve iktidardaki varlığını pekiştirebilmesi için bu ihtilal denemesi yapanların önünü açmakla kalmadı onlara tam destek verdi. Çünkü bu herhangi bir şahsın planlayabileceği bir organizasyon değil. Bunlar geldiler önce adalet mekanizmasına hâkim oldular. Çünkü adalet mekanizması ülkede meydana gelen ihtilafların çözümünün yeridir. Siz oraya kendi ekibinizi yerleştirir, adaleti değil de sizi korumaları konusunda onları görevlendirirseniz en büyük felaketi başlatıyorsunuz demektir.

 “ADALETSİZLİĞE RIZA GÖSTERDİĞİNİZ ZAMAN NETİCEDE ADALETSİZLİK KAFANIZDA PATLAR”

3.FB: Yani bu yapılanmaya o zaman izin verenler bunu öngöremediler mi?

TK: Şöyle; bunu ya öngöremediler veya bu ilk başlangıçta kendi lehlerine geliştiği için buna rıza gösterdiler. Adaletsizliğe rıza gösterdiğiniz zaman neticede adaletsizlik kafanızda patlar bunu kimse unutmamalı. Bir yerde adalet yoksa güçlü olan her zaman haklı çıkar. Onun için adaletin tesisi bundan dolayı önemli devlet adaletle kaim olur. Arkasından emniyete hâkim oldular onun arkasından üniversitelerde kendi kadrolarını belirlemek için bu çok ciddi bir plan; ÖSYM’ye hâkim oldular. ÖSYM bunların elindeydi, soruların çalınmadığı bir sene olmadı. En önemlisi askeriyede çok ciddi bir yer işgal etmeye başladılar askeriyenin bir tarafta okullar vasıtası ile alt kademesi, bir tarafta ordu kademesi yani general kademesi… Onu kontrol altına alabilmek için de gittiler askeri hastaneleri kontrol altına aldılar. Bir subay terfi edileceği zaman ilk önce psikolojik olarak bir problem olup olmadığına bakılır. Oradan küçücük bir şeyle yani hastadır demeye gerek yok, ufak psikolojik problemler var denildiği zaman o adam bir daha general olamaz. Bize o zaman albay kademesindeki subaylar sivil olarak geldiler anlattılar bunu bize.

“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE BUNA İZİN VERİLMEZ”

4.FB: Siz uyardınız mı peki o zaman hükümeti, yönetimi? Paylaştınız mı bu bilgileri?

TK: O zamanlar kısmen biz bunu paylaştık ama bizim bu sözlerimize itibar etmeleri mümkün değildi çünkü onların işine geliyordu, onlar bu vesile ile görünürde kendilerine hasmane tavır sergileyen herkesi ordunun içinde de dışında da… Siz düşünebiliyor musunuz Genel Kurmay Başkanlığının kozmik odasına girmeye izin verildi, dünyanın hiçbir yerinde buna izin verilmez.

5.FB: 15 Temmuz kalkışması ile ilgili “Bağıra bağıra geldi” dediğiniz bu muydu?

TK: Bağıra bağıra  geldi dediğimiz tabi bu… İşte bu sonunda albaylardan gelenler de dediler ki; şu anda bakın askeri şuranın yani generallerin hâkim olduğu yerde en az yüzde 60 ı bunlardandı. Özellikle dikkat ederseniz Tuğgeneral ve Tümgeneral seviyesi gitti…

“BUNLAR ELİNDE SİLAH BULUNANLARI KENDİ ELEMANLARI HALİNE GETİRDİLER”

6.FB: Yani bu planlanmış bir hareketti diyorsunuz. Biz şimdi malum terör örgütü olarak anılan yapıyı bir vakit bütün toplum olarak hükümet de tabi  “Cemaat” olarak, başındaki kişiyi de “Hoca efendi” olarak anıyordu. Bu dini yapının “cemaatten”, “ Terör Örgütü”ne evrilmesi nasıl oldu sizce?

TK:  Şöyle; bunlar bazıları diyor tabii bazıları diyor, terör örgütü eline silah alan örgüttür. Bunlar elinde silah bulunanları kendi elemanları haline getirdiler. Hangi kesim; bir emniyette, iki orduda… Ondan sonra kendilerinin ya da hoca efendilerinin ellerine silah almasına ihtiyaç kalmadı ki. Farklı bir anlayış, farklı bir yapılanma… Bu şunu bize gösteri; bunlar kendileri bizatihi bu kadar muazzam bir planlamayı yapacak bir back grounda ( arka plan, kapasite manasında) sahip mi?

“BU İŞİN İÇİNE MUTLAKA DÜNYADA EN ETKİLİ İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ GİRMİŞTİR”

7.FB: Söz konusu yapının bu kadar profesyonel, titiz ve planlı bir yapıya sahip olmasını değerlendiriyorsunuz?

TK: O zaman şu geliyor akla; bu işin içine mutlaka dünyada en etkili istihbarat örgütleri girmiştir planlamayı bizzat onlar yapmıştır.

8.FB: Yani Türkiye üzerinde büyük oyunlar mı döndü?

TK: Kesinlikle… Yani bunu görmemek affedersiniz, kimse kusura bakmasın ama “aptallık” olur. Yani AK Parti başlangıçta bu oyunun bir parçası olarak görev almaya itiraz etmedi. Bu noktaya gideceğini düşünmediği için, öngöremediği için. Ama siz bu adımları attığınız zaman yarın eğer kendi menfaatleri ile örtüşmezse, bu organizasyonu yapanlar sizi de siler atar.

“ORDUNUN ÜST KADEMESİ BİZİ BİR TÜRLÜ ANLAMADI”

9.FB: AK Parti Eski Tanıtım Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı bir televizyon programında; “Gülen grubu ile Kemalistleri birbirine kırdırmak suretiyle yol aldık” demişti. Bu malum terör örgütü devlet yapısını çökertti diye düşünülüyor ama bir yandan da deniyor ki biz onları aslında birbirine kırdırmak suretiyle yol aldık. Burada bir boşluk ortaya çıkmıyor mu sizce?

TK: Boşluk da var ama denilen de doğru hakikaten düşünüz siz orgeneral seviyesi değil, Genel Kurmay Başkanını hapse attılar, ordu komutanlarını hapse attılar. Hataları olabilir bu insanların ama üzüldüğümüz taraf şu; ordunun üst kademesi bizi bir türlü anlamadı, Erbakan Hoca’yı anlamadı, anlamaya yanaşmadı. Attığı her adımı yanlış değerlendirdiler sonunda da başa bela geldi… Erbakan Hoca “Millidir”, hiçbir zaman ordunun üst kademesinin zarar görmesi veya onlara karşı bir tavır sergilenmesine rıza göstermedi Erbakan Hoca, hiçbir zaman… Onun için ordunun içinde bize karşı da tavır koyan, yeri geldiği zaman şüphelendikleri için belki AK Partiye karşı tavır koyan kadroları hep beraber hasım olarak kabullendiler, aynı kefeye koydular. Onun için de dedikleri doğru; “ Önce Kemalistleri biz bir halledelim karşımızda bize direnç gösterecek askeri, silahlı bir güç kalmasın” ve bunu başardılar. Unutmayalım Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, açıkça hatalar, hukuksuzluklar yapılıyor denildiği zaman “ ben bu davanın savcısıyım “ dedi. Sonradan hapse girenler çıkarıldı, bu yanlışlıklar telafi edilmeye çalışıldı ama “ Bad-el harab-ül Basra” derler yani Basra harap olduktan sonra, asıl olan yok olduktan sonra neye yarar… 

  “AĞLAYAYIM MI, GÜLEYİM Mİ BİLEMİYORUM”

10.FB: Az önce söylediniz hakikaten Sayın Erbakan bir “Milli Görüşe” sahipti, Milli Görüş Hareketinin lideriydi. AK Partiye baktığımız zaman; AK Parti sonradan oluşan, kurulan ve içinde milli görüş gömleğini giymiş kişilerden de oluşuyor. Bunlardan biri de Sayın Numan Kurtulmuş. AK parti ile aynı tabandan geliyorsanız ve milli görüşten gelenler de partide yer alıyorsa siz nasıl oluyor da AK Partiye muhalif oluyorsunuz?

TK: Şimdi siz böyle dediğini zaman ben ağlayayım mı, güleyim mi bilemiyorum. İnsanoğlu zaaflarla mücehhezdir (donatılmıştır) Kısa vadede bazı menfaatler için farkına varmadan, uzun vadede kendisine çok zarar verecek kararları almakta tereddüt etmeyebiliyor. Ben üzülerek söylüyorum Numan Bey bizimle beraberken hep; “Biz Harun gibi gelip, Karun gibi gitmeyeceğiz”  derdi ne oldu şimdi…

11.FB: Görüşüyor musunuz Sayın Kurtulmuş ile?

TK: Yok hiç.. Hiç görüşmüyorum… Bazen belli yerlerde karşılaştıysak selamlaştığımız oluyor belki…

“AVRUPA BİRLİĞİNİN ÜYESİ OLACAĞIZ DEDİLER ŞİMDİ BOCALIYORLAR”

12.FB: Kırgın mısınız Sayın Kurtulmuş’a?

TK: Yani… Ama bir sempatinin olması mümkün değil ki yani… Şimdi bambaşka bir yerde, hiçbir etkiliği yok kendisinin bir beklentisi var mı bilmiyoruz ama milletvekili oldu, AK Parti’nin Genel Başkan Vekili oldu, Harun gibi gelip Karun gibi gitmezken belki Hazineyi doldurdu mu bilinmez ama makam olarak bu makamlara geldi. Ama bunun ifade ettiği hiçbir mana yok… Bugünkü iktidarda eğer samimi olarak yaklaşırsak belki kendisi “ Ya Erbakan Hoca çok ileri gidiyor” o kadar ileri ifadeler kullanıyor ki bu ifadelerle biz karşımızdaki insanlarla dünyayla mücadele edemeyiz. Ne diyor Erbakan Hoca; “ Biz yeni bir dünya kuracağız” diyor, ya hu sen kimsin de yeni bir dünya kuracaksın? “ Biz yeniden büyük Türkiye’yi inşa edeceğiz” ya hu sen kimsin biraz daha alttan al yavaş ol diyorlar kendilerine göre… Onun için biz içlerinde beslemiş olsalar bile kendi inançlarına ihanet eder tarzda; “ biz milli görüş gömleğini çıkardık” dediler. Ne demek milli görüş gömleği? Bizim üç tane temeli var birincisi ve en önemli olan “ Önce ahlak ve maneviyat” diyerek biz yola çıktık. İkincisi bizim için Türkiye’nin manevi değerlerinin ihyası yetmez, Türkiye bugünkü dünya şartlarında kendisini güçlendirmezse yani ekonomide sanayide teknolojide zirveye çıkmazsa bu varlığını devam ettiremez tepesine çullanırlar, üçüncüsü;  şahsiyetli bir dış politika. Biz Amerika’nın Rusya’nın güçlü devletlerin etkisinde kalarak bir dış politika oluşturamayız bunu çok net söylüyorum. Biz bunu bıraktık dediler bunu bıraktık diyince ne oldu? Ha siz burada Erbakan Hocanın didine didine zorlukla “İslam Birliği olsun, İslam Ülkeleri bir araya gelsin en azından sekiz bir araya gelelim” diyerek kurduğu birliktelikleri hiç kale almadılar, Avrupa Birliğinin üyesi olacağız dediler şimdi bocalıyorlar. Avrupa Birliği “ olamazsınız” dediler “olmanız için inancınız dâhil her şeyi değiştireceksiniz. Bizim gibi olacaksınız” dediler. Onun için Türkiye’yi almıyor Bulgaristan’ı alıyor, Bulgaristan Türkiye’de çok ileri noktada bulunan bir ülke mi? Hangisinde? Hiçbir yerde… Macaristan’ı alıyor, Çekoslavakya’yı alıyor, Polonya’yı alıyor, Romanya’yı alıyor, ama Türkiye’yi almıyor neden? Çünkü Türkiye’de her şeye rağmen kendine ait bir kimliği var bir geçmişi var, vazgeçmeyeceği değerleri var. Ondan sonra da tuttular açıkça Amerika ve İsrail’i stratejik müttefik ilan ettiler. “ Arkadaşım, Büyük Orta Doğu Projesini kim çizdi?  Kimler tatbik etmek istiyor? Senin toprakların bölünüyor o büyük Ortadoğu projesinin içinde. Sen buna nasıl tepki göstermezsin razı olmayı bırak…” Üçüncüsü de; “ Biz ekonomide devleti tamamen ekonominin dışına çıkaracağız, kurulmuş 95 yıllık ne kadar tesis varsa hepsini yıkacağız ve satacağız. Özel sektör bir şey yaparsa yapar, yapmazsa yapmaz ne yapalım biz tam manasıyla faizci, kapitalist bir sistemi benimsedik” dediler.

“YOLSUZLUK KURAL HALİNE GELDİ”

13.FB: Peki, ekonomiye nasıl yansıdı bu tutumlar, şu an nasıl değerlendiriyorsunuz içinde bulunduğumuz ekonomik durumu?

TK: Felaket…

FB: Buradan çıkışın yolu ne sizce?

TK: Buradan çıkışın yolu yapılan yanlışlardan vazgeçmek, ilk adım…

FB: Mesela?

TK: Mesela bir numaralı mesele yolsuzlukların ortadan kalkmasıdır. Yolsuzluk kural haline geldi. İkincisi israfın durdurulmasıdır. Üçüncüsü de rüşvete imkân verilmemesidir. Bu üçü ekonomiyi bıraktık diğer bütün özellikleri,  ekonomiyi temelden yok eden, sarsan, problemlerdir önce buradan başlanmalıdır. Onun arkasından biz “ Türkiye’nin yeniden inşası” denildiği zaman bunu sadece yüksek binalar, yollar, otoyollar, köprüler, havaalanları yaparak gerçekleştirilebileceğine inanmamız mümkün değildir. Türkiye bir bütün olarak kalkınmalı ve motor üretime dönük sanayi olacak, teknoloji olacak… Bunlar olacak ki Türkiye’de istihdam problemi olmasın bunlar olacak ki Türkiye kendine yeterli hale geldiği için dışarıya muhtaç olmasın. Bunlar olacak ki biz yeri geldiği zaman kendi etrafımızda yeni halkalar oluşturabilelim. Ama bunlar olmazsa olmaz, işte başlayacağımız nokta. Burada en önemli nokta kaynak olacak, kaynak için işte demin dediğim gibi yolsuzluk, israf, rüşvet… Bir numaralı bu iki; şeffaflık… Bugün Türkiye’de yolsuzluk dediğimiz zaman bütün ihaleler şeffaf bir şekilde yapılmıyor. Bugün artık AK Parti’nin içinde barınamayan, ayrılan, yeter diyen arkadaşlar var, onların söyledikleri şeffaflık kaybedildikten sonra biz şunu gördük ki; bizim normalde bine yapacağımızı bu arkadaşlar iki bine ihale ettiler… Ben de diyorum ki iki bine değil, onlar onu 3 bine, 4 bine ihale ettiler.

“YANLIŞLARI GÖRDÜLER VE AYRILDILAR”

14.FB: O görüştüğünüz kişilerden şu anda size dâhil olmak isteyenler var mı ya da partinize gelenler, gelmek isteyenler var mı?

TK: Bu bir merhale bekleyip göreceğiz. Arkadaşlarımızdan ben şahsen Sayın Davutoğlu’nun da Sayın Babacan’ın da atık AK Partinin bugün gelindiği noktadaki politikalara uyum sağlayamayacaklarını görüp ayrılmalarını çok önemli bir tavır, çok önemli bir adım olarak görüyorum.

15.FB: Babacan ve Davutoğlu iki parti olarak değil de tek parti olarak çıksalardı daha güçlü olurlar mıydı?

TK: Ben o noktada değilim, ben şimdilik bu arkadaşlarımız yanlışları gördüler ve ayrıldılar… Bu önemli yani AK Parti artık kuruluşundaki AK Parti değil… Onun için attıkları adım bizim 20 yıldır dillendirdiğimiz konuları teyit etti, kendileri teyit ettiler, doğru söylüyorsunuz dediler “ söylemeden, tavırlarıyla” Onun için bunlar bir gerçeğin toplumda kabul görmesiyle olacaktır.

“HOCA’NIN YOLUNDAN DÖNMEZ DİYEREK BİZİM TABANIMIZI KAYDIRDILAR”

16.FB: Bir karşılık bulacağına inanıyor musunuz bu partilerin?

TK: Şimdi yani bizim toplumumuzda siyasi değişiklikler böyle aniden olmuyor, biz bu ani değişikliği sadece 2002 yılında yaşadık seçimlerde… Birden bire bizden bir kayma oldu orda da başka bir anlayış topluma yansıtıldı; “ Bunlar Hoca’nın talebeleridir, siz bakmayın çıkıp da böyle tavır koymalarına bunlar yine Hoca’nın yolundan dönmez diyerek bizim tabanımızı kaydırdılar.

17.FB: Yani sizin üzerinizden mi bir seçim kazanıldı 2002’de

TK: Öyle yaptılar o zaman, ondan sonra kendi politikalarını uyguladılar herkes de gördü görmeye rağmen lades dediler, orada yapacak bir şey yok. Bugün gelinen noktada artık güç kaybettiler. Yani yola çıktıkları zamanki veya hemen arkasından oluşturdukları potansiyeli yarı yarıya erittiler. Şu anda artık toplumda tek başına iktidar olamayacaklarını görüyorlar. Bu ayrılan arkadaşlar da bu konuda tabi onlar da bir katkı sağlıyor. Ama bütün oyları alabilirler mi onu ilk seçimlerde göreceğiz. İnsanlar kendileri bizatihi bir takım sıkıntıları çekmezse tepki göstermiyor.

“ADALET MEFHUMU TUZLA BUZ OLDU”

18.FB: Şu an öyle bir dönem mi sizce?

TK: Öyle bir döneme girdik, nasıl girdik; birincisi adalet mefhumu tuzla buz oldu… Kimse adalete güvenmiyor yani “benim yarın bir problemim olsa ister devletle ister şahıslarla, mahkemeye gidersem arkamda birisini bulamayacağım takdirde kazanamayacağım” endişesi var herkeste. İkincisi; Siz kendi çocuğunuzun ya da herhangi bir yakınınızın devlette herhangi bir makama gelmesini arzu ediyorsanız, oraya bağlanmadan ehliyetinizin bir kıymeti yok o göreve gelemiyorsunuz çünkü liyakate önem hiç verilmiyor. Şeffaflık artık tamamen kalktı kimin ne yaptığı, kimin eli kimin cebinde gözükmüyor maalesef, demin söylediğim yolsuzluk vs. den daha çok vatandaşın asıl canını yakan şimdi geldi ekonomiye dayandı. İşsizlik büyük rakamlara ulaştı geçim sıkıntısı çok büyük rakamlara ulaştı. Böyle olunca ufukta da bir şey gözükmüyor ne olacak? 20 yıldır geldikleri noktalarda siz sadece bina yaparak, yol yaparak, havaalanı, köprü yaparak milletin ekonomik problemlerini çözemezsiniz, iş üretemezsiniz.

“BİR YILDAN ÖNCE BİR ERKEN GENEL SEÇİM OLACAĞINA İHTİMAL VERMİYORUM”

19.FB: Bu ortam bizi bir erken seçime götürür mü acaba?

TK: Şimdi bu konunun üzerinde çok duruluyor ben şahsen bir yıldan önce bir erken genel seçim olacağına ihtimal vermiyorum bu benim şahsi kanaatim ama nihayet kararı verecek bir kişi… Tayyip Bey kararı verdim dedi mi seçime gideriz…

20.FB: Bir “baskın erken seçim” de konuşuluyor, böyle bir seçim olsa siz Saadet Partisi olarak hazır mısınız?

TK: Biz muhalefetteki bir parti olarak, yeni seçimden çıkmış bir parti olarak biz seçime her zaman hazırız şimdi sırası gelen illerimizin ilçelerimizin kongreleri yapılıyor pandemi süreci bunu biraz yavaşlattı ama biz her zaman teşkilatlar olarak bu konuda hazırlık içindeyiz. Seçim kararı verildiği takdirde hemen o seçime hazır noktaya geliriz ama buradaki kararı verecek olan Sayın Erdoğan olduğu için ben şahsen iki yıl kazanmak için üç yılı feda edeceğini zannetmiyorum. Ama şunu düşünüyorsa; Ben bundan üç sene sonra seçime gidersem bugün yüzde 30 olan oy nispetim yüzde 20’nin altın inebilir endişesini taşıdığı an seçime gidebilir. Ama üç yıldan vazgeçmesi gerekecek niye vazgeçsin ki ben o yüzden çok ihtimal dâhilinde görmüyorum.

“İTTİFAK ADETA ZORUNLU HALE GETİRİLDİ”

21.FB: Bu dönemde ilginç olan bir şey de bana göre siz aynı tabandan geldiğiniz AK Parti’ye muhalefet ederken siyaseten çok farklı kulvarlarda yer aldığınız CHP ile bir yakınlaşma, ya da belli konularda aynı tarafta bulunma sürecine girdiniz bu nasıl oldu, çok farklı uçlardaki iki parti.

TK: Burada yani iktidarda bir parti varken veya bir grup varken, muhalefette bulunan partilerin hepsi iktidarın yaptığı yanlışları gündeme getirir. Bu da sanki beraberlermiş gibi bir algı oluşturur. Ama beraberlik partilerin politikalarında var mı yok mu ona bakmak icap eder, seçim beyannamelerine bakmak icap eder, parti programlarına bakmak icap eder. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi programı devam ediyor, bizim de kendi programımız var, iyi partinin de var, yeni partilerin de programı hazırlandı, HDP’nin var, MHP’nin var, AK partinin var… Şimdi burada böyle bir birliktelik yok ki… Şimdi bir koalisyon yok. Bugünkü seçim sisteminde seçime giderken ittifak adeta zorunlu hale getirildi. Sistem onu gerektiriyor.

“BU BAŞKANLIK SİSTEMİ YÜRÜMÜYOR BİZE UYMUYOR BİZ BUNU DEĞİŞTİRECEĞİZ”

22.FB: Ama siz de çok farklı siyasi yapı ve görüşte olmanıza rağmen reddetmediniz sonuçta aynı tarafta dururuz dediniz değil mi?

TK: Tabi ki… Tabi tabi dedik, öyle durduk ama biz bunu söylerken iki hususu gündeme getirdik. Bir; bugünkü hali ile bu başkanlık sistemi yürümüyor bize uymuyor biz bunu değiştireceğiz. Eğer beraberce Meclis’te çoğunluğu elde edersek veya cumhurbaşkanlığını kazanırsak. İki; bugünkü seçim barajı bizi ne olursa olsun böyle bir ittifakın içine zorluyor başka bir şeyimiz yoktur ki bizim… Diğer konularda biz ne ekonomi politikasını, ne dış politikayı ne eğitimi, ne sağlığı hiç birini konuşmadık onun için oralarda bir birliktelik var diyemeyiz, her parti kendi programını yürütmekte kararlı. Ama sistem bizi zorluyor aynı politikayı benimseyip benimsememeniz önemli değil. 

“BU SİSTEMLE SEÇİME GİDERSE SEÇİMİ KAZANAMAYACAĞINI GÖRÜYOR”

23.FB: Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ikinci yılını değerlendirirken;  “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi en doğrusudur demiyoruz” dedi. Sizce bu ne anlama geliyor, nasıl yorumluyorsunuz?

TK: Bir; artık güç kaybettiğini gördü bu sistemle seçime giderse seçimi kazanamayacağını görüyor. O halde burada bir değişiklik yapılması lazım onun için de onu gayet makul biçimde söylüyor diyor ki; “ biz statükocu değiliz, gerekirse değiştiririz. Şimdi ümidi nerede; “ Ya seçimde ille de yüzde 51 alan kazanmasın. En çok oyu alan partinin genel başkanı veya aday o olsun. Bu ne demektir; farz edelim ki oylar dağıldı, birisi yüzde 30 aldı, diğer partiler de yüzde 20, 25, 15 dağıldılar. Yüzde 30 u alan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacak, kimse de gık diyemeyecek, kanunu o yapacak. E buna ümit bağlarsanız, çünkü şöyle düşünüyor tahminim veya kendisine telkinde bulunuyorlar, her şeye rağmen siz Recep Tayyip Erdoğan olarak yine de toplumda en çok oyu alabilecek kişisiniz.

FB: Siz böyle düşünüyor musunuz?

TK: Yoo… Toplumlardaki değişiklikler, iktidarda kaldığınız sürece size sevgi gösteren, bağlılıkta bulunan insanlar sandığa gittiği zaman sizin seçilmeme ihtimaliniz olduğu an kendi vicdanlarına dönerler.

“AYASOFYA’DA BULUNMADIK AMA GÖNLÜMÜZ ORADAYDI”

24.FB: Bugün 24 Temmuz tarihi bir gün Ayasofya Camii ibadete açıldı. Size davet geldiği halde Cuma namazında orada bulunmadınız neden gitmediniz?

TK: Bu bir tavır değil bunu baştan bir söyleyelim. İkincisi biz Ayasofya Camisinin açılmasından dolayı buna vesile olanlara da kararı verenlere de müteşekkiriz, Allah razı olsun, çok önemli tarihi bir karar aldılar bundan dolayı da teşekkürlerimizi arz ederiz. Bizi sevindirdi, Ayasofya’da bulunmadık ama gönlümüz oradaydı. Bizim bağlılarımız, gençlerimiz emin olun o meydanları onlar doldurdular aslında. Ben protokollerden pek hoşlanmıyorum. Ben 1972 yılının sonundan beri siyasetin içindeyim. 1978’den beri Partinin hep Genel İdare Kurulu Üyesi oldum. Bürokraside görev aldım, Belediye başkanlığı yaptım, Hükümette evet Bakan olarak görev yapmadım ama benim fotoğraflarımı arıyorlar, fotoğraf bulamıyorlar Hoca ile böyle kalabalıklarla çekilmiş… Ben kalabalıkların içinde bu noktada kendimi pek rahat hissetmiyorum. Zaten böyle bir protokolde de Cami’ye fotoğraflardan baktığımız zaman pandemi, sosyal mesafe hiçbir şey kalmamış. Ben bunları bahane etmiyorum ama bu karardan duyduğum memnuniyeti orada onlarla beraber yaşamayı da arzu ederdim ama inşallah başka bir zaman giderim. Yine müteşekkirim, onu tekrar tekrar ifade ediyorum. Arkadaşlarımızdan eminim on binlercesi orada o meydanda bulundular, bu yeterli diye düşünüyorum.

“RTÜK BAŞKANI’NIN İFADELERİ BENİ KORKUTTU”

25.FB: Siz 1 Temmuz’da Twitter’da  #SosyalMedyamaDOKUNMA etiketiyle “Düşünün. Çünkü henüz yasaklanmadı”  şeklinde bir paylaşımda bulunmuşsunuz ve bunu profilinize sabitlemişsiniz. Sosyal Medya düzenlemesi ile ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyal medya düzenlemesinin bir demokratik hak kaybına sebep olacağını mı düşünüyorsunuz?

TK: Endişeleniyoruz, o endişemiz var. 1984 kitabını okudunuz mu George Orwell’in?

FB: Evet okudum.

TK: Onu bir defa daha gözünüzün önüne bir getirin, toplumda bazen öyle tavırlar oluyor ki yöneticiler tarafından, sizin düşüncenizi bile kontrol etmek istiyorlar. Serbest düşünmenizi istemiyorlar. (1984 kitabına atıfta bulunarak)Eğer serbest düşünenler varsa orada yapıldığı gibi onu deşifre edip izale etmeye (yok etmeye)  kalkıyorlar. Yani evet Orwell bunu 1948’de yazmış, son iki değiştirmiş 84 demiş, 84’de belki o noktaya gelmedi ama o nokta deneniyor. Sosyal medya insanların fikirlerini, düşüncelerini, kanaatlerini ortaya koyabilmek için en rahat ortamı sağlıyor şu anda. Tabi orada problem yoktur demiyorum yani bizim sosyal medyada bir takım temel prensiplerin gözetilmesinin gerekliliğine inancımız var. Kimsenin kimseye hakaret etme, iftira etme, hakkına tecavüz etme, yalan yanlış ifadeler kullanma, resimler paylaşma, bunlara taraftar değiliz. Yeri geldiğinde kontroller olabilir, tahditler(sınırlamalar) konabilir ama şahsen RTÜK Başkanı’nın ifadeleri beni korkuttu.

“TÜRKİYE’Yİ BİR KARANLIĞA GÖMEBİLİRLER ENDİŞESİNİ TAŞIYORUM”

26.FB: RTÜK Başkanının hangi ifadeleri sizi korkuttu?

TK: İki televizyon kanalına karartma geldi 5 gün… Eğer bir daha ihlal ederlerse bu kez topyekûn karartma… Allah’tan korkun ya ne olmuş… Baktığımız zaman karartmayı gerektiren bir şey ben görmedim şahsen… Biraz ileri gitmiş, sert söylemiş olabilirler ama 5 gün karartma, arkasından da bağını kesme noktasına giderseniz siz işte o zaman hapı yuttuk demektir. İşte şu anda RTÜK’te bunu yapanlar sosyal medyada aklımıza hayalimize gelmeyecek kararlar alıp Türkiye’yi bir karanlığa gömebilirler endişesini taşıyorum.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HEP KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE ÖZDEŞLEŞTİRİLİYOR AMA ACABA HAKİKATEN ÖYLE Mİ?”

27.FB: Kadın cinayetleri ile ilgili de bir soru sormak istiyorum; maalesef yakın zamanda yine çok üzücü bir olay yaşandı. Bu konuyla alakalı Türkiye’nin de imzaladığı “İstanbul Sözleşmesi” tartışmaya açıldı. Kadın cinayetlerini önlemek amacıyla ortaya çıkan bu sözleşmenin toplum yapısını bozacağına ilişkin eleştiriler ve itirazlar gündemde… Siz İstanbul Sözleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

TK: Ben düşünmeden tepki göstermenin bir fayda sağlamadığı kanaatindeyim. Prensip olarak biz iki konuya çok önem veriyoruz bunlardan birisi kadına yönelik şiddet. Kadına şiddetin önü kesinlikle alınmalı ama İstanbul sözleşmesi aradan geçen bu kadar zamana rağmen bunu sağladı mı, sağlamadı… O halde burada bir yanlışlık var.  İstanbul sözleşmesi hep kadına yönelik şiddetle özdeşleştiriliyor ama acaba hakikaten öyle mi?

FB: Siz ne düşünüyorsunuz, öyle mi hakikaten ?

TK: Bazıları tarafından yanlış anlaşılabilir ama sanki bana şiddeti artırdı gibi bir kanaat doğuyor. Onun da neden olduğunu biraz sonra söyleyeyim. İkincisi de ailenin korunmasıdır… Yani biz kadına şiddetin karşısındayız her türlü hukuki tedbir alınmalı, öbür taraftan da aile mutlaka korunmalı çünkü aile toplumun çekirdeğidir.

Bu ikisini koruyacak adımları atalım, aile mahremiyetine önem verelim, şunu da görelim ki herkes ille de aynı kanaatte olma mecburiyetinde değildir.

“TOPLUMU DEJENERE ETMEYE YÖNELİK BİR ŞEY”

28.FB: Az önce değinmiştiniz sizce kadına yönelik şiddeti nasıl artırmış olabilir İstanbul Sözleşmesi?

TK: İstanbul sözleşmesinin çok iyi tetkik edilmesi icap eder. Cinsiyete karşı bir tavır var İstanbul sözleşmesinde, cinsiyeti ortadan kaldırmak istiyor. Cinsiyeti nasıl ortadan kaldıracaksın. Erkek erkek, kadın kadındır. Cinsiyet kavramını ortadan kaldırmayı toplumun barışı için gerekli görürseniz o zaman şiddet doğar. İstanbul sözleşmesine imza atmayan ülkeler var; İngiltere atmadı, Macaristan atmadı, Rusya böyle şey olmaz dedi, bazı ülkeler çekince koydular ama cinsiyetsizleştirme bu kabul edilebilir bir şey değil.

29.FB: Bunun planlı bir çalışma olduğunu mu düşünüyorsunuz?

TK: Kesinlikle… Bu Türkiye’ye mahsus değil, Türkiye İslam âleminde örnek seçilmiş bir ülke. Bazı havaalanlarında kadın erkek tuvaletleri ayrılmıyor ortak tuvaletler var, kimliklerdeki cinsiyet bölümü kaldırılıyor. Ben bunların öyle kendiliğinde olduğu kanaatinde değilim. Bu planlı biçimde toplumu dejenere etmeye yönelik bir şey… Bazı insanlarda doğuştan bazı hormonlar garklı olabilir. Bir cinsiyeti varken başka bir yönelime girebilir amma siz bunu başka bir noktaya getirir, ben bunu aşılayacağım derseniz olmaz. Bu toplumun faydasına bir şey değil. Bu aslında toplumu dönüştürmek için ortaya konan bir şey.

“BİZİM AİLEMİZ ÇOK YAKINDIR”

30.FB: Az önce aile kavramının öneminden söz etmiştiniz. Siz kendinizi ailenizde nasıl bir baba ve eş olarak tanımlarsınız?

TK: Onu bizim çocuklara, hanıma sormak lazım. (Gülüyor)

31.FB: Yani mesafeli gelenekçi bir baba mısınız evde yoksa rahat mısınız?

TK: Yoo… Bizim ailemiz çok yakındır Hamd olsun bütün çocuklarım Ankara’dalar. Dağınık yerlerdelerdi toplandılar bir bakıma. Elhamdülillah çocuklarım, torunlarım yani sık sık bir araya gelmeden edemeyiz.

32.FB: Aile ortamı sizi çok mutlu ediyor gördüğüm kadarıyla…

TK: Çok rahat… O bana biraz güvence de veriyor çünkü ben biraz seyahat etmeye başladığım zaman evde hanım tek başına kaldığında gelip anneleri ile ilgileniyorlar sağ olsunlar. Bana karşı da yeri geldiğinde ilgi gösterirler. Şimdi sağ olsun onlara iyi bir annelik yaptı bundan dolayı da ben memnunum Elhamdülillah Cenab-ı Hakka hep şükrederim böyle bir ailem olduğu için 

“İYİ OMLET YAPARIM”

33.FB: Evde eşinize yardım eder misiniz yemek yapar mısınız?

TK: Tabi tabi… Bazen dalga geçiyorlar ben iyi omlet yaparım geçmişte de yaptım,  (Gülerek) Yani bunu çok abartılı buluyorlar ama onun dışında hiçbir şey beceremem. Ben parasız yatılı okudum, Yurt dışına gittim dolayısıyla hep ev ortamından uzak kaldım o nedenle de yemek yapmayı çok bilmiyorum.

“NAMAZ KILMAK DA İYİ BİR SPOR”

34.FB: Stresinizi azaltmak ve rahatlamak için hobileriniz var mı?

TK: Okurum. Biraz tartışma programlarına bakarım farklı kanallarda farklı yorumlamayı arzu ediyorum gerçi Türk kanalları artık açınca ne dinleyeceğimiz belli olduğu için pek o kadar ilgimi çekmiyor ama yurt dışı kanallarını takip etmeye çalışırım. Yürüyüş yapamıyorum ama namaz kılmak da iyi bir spor oluyor bizim için.

 35.FB: Benim röportajlarımda severek yer vermeye çalıştığım bir bölüm var şimdi size birkaç kelime ileteceğim ilk aklınıza geleni, sizdeki ilk çağrışımını söyler misiniz lütfen?

                 FB:                          TK:

-ADALET              MÜLKÜN TEMELİ VAZGEÇİLEMEYECEK BİR HUSUS

-DİN                      O BİZİM BENLİĞİMİZ

-LAİKLİK                BEN TOLERANS OLARAK GÖRÜYORUM

-BAYRAK              BAĞIMSIZLIK SİMGESİ

-HUZUR                HERKESİN ARADAIĞI AMA HER ZAMAN BULAMADIĞI

-AİLE                     VAZGEÇEMEYECEĞİMİZ BİR OLGU